Trabzonspor'un Fildişi Sahilli oyuncusu Didier Zokora, kulüp dergisine önemli açıklamalarda bulundu.
Abone olHayatında unutumadığı olayın ise kardeşinin boğulması olduğunu söyleyen Zokora sözlerini şöyle sürdürdü:
"Epeyce eğlendikten sonra herkes gibi yüzme bilmeyen kardeşim de denize girdi ve kayboldu. 2 saat sonra deniz bize cesedini getirdi. Bu olay bende çok büyük bir iz bıraktı."
Zokora, İngiltere ve İspanya gibi oyuncuya dair beklentilerin yüksek düzeyde olduğu liglerde forma giydiğini belirterek, "Takımın potansiyelini gördükten sonra onlarla büyük işler başarabileceğimi ve deneyimlerimi takım arkadaşlarıma sağlıklı bir şekilde aktaracağımı umuyorum" dedi.
"TÜRK LİGİ AVRUPA'DA İLK 5-6'DA"
Daha önce Türk futbolunu yakından takip ettiğini de ifade eden Zokora, "Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe'yi biliyordum. Tottenham'dayken Avrupa Ligi'nde Beşiktaş forması giyen Burak Yılmaz'la karşı karşıya oynamıştık. Ama açıkçası oyuncu isimlerini bilmiyordum. Şimdi bir sıralama yapsam İngiltere, İspanya, Almanya'yı ilk üç sıraya yazarım. Ondan sonra mesela Fransa ligi için Türkiye'den daha iyi diyemem. İtalya ligi için bunu belki söylerim. Böyle bakıldığında Türkiye'yi Avrupa'nın başlıca 5 - 6 lig arasına rahatlıkla koyabilirim" diye konuştu.
"İYİ BİR LİBERO ZİHNİYLE OYNAYABİLMELİ"
İyi bir liberonun beyniyle oynaması gerektiğini de belirten Zokora, "16-17 yaşlarında libero pozisyonunda çok oynamıştım. O zamanlar bana iyi bir liberonun Beckenbauer gibi olması gerektiğini söylüyorlardı. Bu sözleri duyunca çok gülerdim, çünkü Beckenbauer'ı tanımıyordum ve o güne kadar da hiç izlememiştim. Bunları bir tarafa bırakırsak ideal bir ön libero akıllı ve sabırlı olmalı, hem kendini hem de oyunu kontrol edebilmeli. Fizikten çok zihniyle oynayabilmeli" dedi.
"GİTTİĞİM HİÇBİR YERDE FUTBOLA BU KADAR İLGİ YOKTU"
Daha önce yaşadığı Sevilla ve Londra ile Trabzon'u kıyaslayan Zokora, şöyle konuştu: "Bahsettiğiniz iki şehirde de çok iyi zamanlar geçirdim. Benim Trabzon'u tercih etmemim en büyük sebeplerden biri buranın spor şehri olmasıydı. Aynı zamanda Trabzonluların takımı çok iyi bir şekilde sahiplenmeleriydi. Mesela Londra şehrinde 6, Sevilla'da 2 kulüp var ve dolayısıyla ilgi Trabzon'daki gibi olmuyor. Buradaki herkesin ortak paydası Trabzonspor ve biz de bu takımın bir parçasıyız. 4 senelik sözleşme imzaladım ve tamamıyla işime odaklı bir yaşam sürmek istiyorum. Bu benim önceliklerim arasında en birincisi."
"ŞENOL HOCANIN BİZE YAKLAŞIMI ÇOK İYİ"
Bu sezonki en büyük hedeflerinin şampiyon olmak olduğunu da ifade eden Zokora, "Trabzonspor geçen sezon ligi ikinci sırada tamamladıysa bu sezonki hedef şampiyon olmaktır. Bunun dışındaki bir sonuç ne bizi ne de camiayı mutlu eder. Burada bulunacağım süre boyunca takım sürekli üstüne koyarak devam etsin ve başarıdan başarıya koşsun isterim. Bunu başarmak için buradayım. Mevcut kapasite ve potansiyelle de bunun başarılabilineceğini düşünüyorum" dedi.
Zokora, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Şurası şüphesiz ki oyuncuyla hocası arasında daima bir mesafe olmalıdır. Ama bu mesafede asla çukurlar ve boşluklar bulunmamalıdır ve çok iyi bir iletişim yöntemiyle hoca da oyuncu da karşısındakinin iyi niyetinden emin olmalıdır. Hocayla oluşturduğumuz diyalogda beni en çok mutlu eden de bu. Mesela hocanın taktik toplantıdaki konuşma tarzı, yaptığımız hataları bize anlatması çok içten ve samimi. Böyle olunca hocayı dinlerken bizi eleştirmediğini, aksine bize yol göstermeye çalıştığını hepimiz hissedebiliyoruz. Böyle bir iletişimin biçiminde de hem hocanın hem de oyuncunun işi kolaylaşıyor. Hocanın benden saha içindeki beklentilerine gelirsek; bu konuda bana bir şey söylemesine gerek yok. Onun bana yaklaşım tarzından ben anlıyorum ki, 'Sen bu takımın en tecrübeli oyuncularından birisisin. Sen bu takımın büyük ağabeylerinden birisin. Bu takımı çekip çevireceksek burada en büyük sorumluluklardan biri sana düşüyor.' Hoca bize büyük bir saygıyla yaklaşıyor. Ben çok duygusal bir insanım. Bana bir adım gelene ben 10 gidiyorum. Daha önce oynadığım takımlarda katkı sağlayıp başarı ve kupalar kazanabildiysem bu hocalarımla olan ilişkilerden kaynaklanıyor. Burada büyük başarılar kazanmak istiyorum."
"EL SIKMAM SEVGİ VE İYİ NİYETİN GÖSTERGESİ"
Tecrübeli futbolcu, "Her sabah kahvaltıya geldiğinde herkesin tek tek elini sıkarak selamlıyorsun. Bunun özel bir anlamı var mı?" şeklindeki soruya ise, "İnsanların elini sıkmamın başlıca sebebi, hayatımızda yeni bir günün başlaması ve yeni bir gün başlarken herkesin birbirine olan sevgisini ve iyi niyetini, o yeni gün öncesinde bir kez daha ifade etmesi gerektiğini düşünmemdendir. Ben bu özelliği çok küçük yaşta kazandım. Londra ve Sevilla'ya gittiğimde de bunu devam ettirdim. Milli takımda zaten devam ediyoruz çünkü oradaki oyuncuların tamamı bu kültürle yetiştiler. En güzel taraf ise İngiltere ve İspanya'da takım arkadaşlarım da zamanla beni takip etmeye başladılar. Kısacası bu bir saygı ve sevgi göstergesidir" diye yanıt verdi.
"TÜM DENEYİMLERİMİ TAKIM ARKADAŞLARIMA AKTARIYORUM"
Zokora, bütün deneyimlerini takım arkadaşlarına aktardığını da ifade ederek, "Ben bütün deneyimlerimden sonra şunu çok iyi öğrendim ki; bir oyuncunun saha içindeki taktik ve teknik yönlendirilmelerinden çok duygusal yönlendirilmeleri çok daha önemli. Çünkü belirli oyuncularla oynaya oynaya zaten bir takım gereksinimleri otomatik hale getirebiliyorsunuz. Kimin nerede durması gerektiğini, nasıl pozisyon alması gerektiğini yerleştiriyorsunuz. Önemli olan duygusal bağı kurmak" diye konuştu.
"EĞER BİR GÜN BURADAN GİDERSEM, 'TÜRKİYE BENİM İÇİN BİR YUVA GİBİYDİ' DİYECEĞİM"
Türk insanın çok sıcak kanlı olduğunu da belirten Zokora, "Transferim gerçekleşmeden önce Türk insanının bu kadar kibar ve sıcakkanlı olduğunu kesinlikle düşünmezdim. Babam bana küçükken, 'Bir insan hakkında karar vermeden önce onu tüm özellikleriyle tanımaya çalış' derdi. Türkiye'de tam anlamıyla böyle bir şey yaşadım. Burada sizin bana davranış biçiminiz, hocaların, takım arkadaşlarımın bana karşı nezaketi inanılmaz. Belçika'da, Fransa'da, İngiltere'de ve İspanya'da hatırı sayılır kulüplerde futbol oynadım ama kesinlikle bu kadar candan ve samimi ilişkiler orada görmedim. Ben bir gün Türkiye'den ayrılırsam kesinlikle Türkiye'den bahsederken 'Orası benim için bir vatan ve yuva gibiydi', diye konuşacağım" dedi.
"AFRİKA İÇİN VAKIF KURMAK İSTİYORUM"
Afrika için çalışabilecek bir vakıf kurmak istediğini de ifade eden Zokora, "Ben nereden hangi emekler sonucu buralara geldiğimi çok çok iyi biliyorum. Artık kendim için değil etrafımdaki insanlara hayrım dokunsun diye bazı hedeflerim var. Afrika çapında çalışabilecek, büyük olanakları olan bir vakıf kurmak ve özellikle Avrupa'da futbol oynamak isteyen Afrikalı çocuklara kapı açmak istiyorum. Geleceğe yönelik böyle hedeflerim var" şeklinde konuştu.
"BURAK YILMAZ ÇOK İSTİSNAİ VE ÖZEL BİR YETENEK"
Maestro lakaplı oyuncu, "Birlikte oynadığın oyunculardan bir karma yapsan içine şu anki takımından hangi oyuncuyu katardın?" şeklindeki soruya şöyle cevap verdi: "Öncelikle Burak için ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Burak çok istisnai, olağanüstü yetenekleri olan bir oyuncu. Onu oyun stili bakımından Thierry Henry'ye benzetiyorum. Bu nedenlerden dolayı kesinlikle takımımda yer alırdı. Burak dışında Alanzinho da çok hareketli bir oyuncu. Onu da Navas'a benzetiyorum. Colman ise zeki bir oyuncu. Renato ile oynayabileceğini düşünüyorum. Üçünü birbirinden ayırmak istemiyorum ama Burak tartışmasız bir tercih olurdu" dedi.
"GUARDIOLA'YI SEVERİM AMA MOURINHO HAYRANIYIM"
Şu anda dünyadaki en iyi oyuncunun Messi olduğunu belirten Zokora, "Tüm zamanların en iyi oyuncusuna gelince tabi herkes Maradona'yı ayrı bir noktaya koyar ama ben Zidane'ı izlerken büyük keyif alıyordum. Beni Zidane'da en çok çeken taraf topu kontrol ederken, pas yaparken ve oyun kurarken işini çok soylu edayla, sakin ve soğukkanlı bir şekilde yapmasıydı. O nedenle onu kesinlikle birinci sıraya koyuyorum. Ben iyi futboldan yana olan birisiyim. Guardiola'yı çok severim ama bir Mourinho hayranıyım" dedi.
"KARDEŞİM YÜZMEYE GİTTİĞİMİZDE BOĞULDU, O ANI ASLA UNUTMAM"
Zokora, futbol dışındaki zamanında Formula 1 izlemeyi çok sevdiğini de belirterek, "Hamilton'u, Alonsu'yu, yakından takip ediyorum" dedi. Kardeşinin beraber yüzmeye gittikleri sırada boğulduğunu ve bunun kendisinde derin bir üzüntü yarattığını da ifade eden Zokora, açıklamalarını şöyle tamamladı: "Ben 18 yaşındaydım. Kardeşim Arman 16'sındaydı. Birlikte futbol oynadığımız grupla sahile gitmiştik. Epeyce eğlendikten sonra herkes gibi yüzme bilmeyen kardeşim de denize girdi ve kayboldu. 2 saat sonra deniz bize cesedini getirdi. Bu olay bende çok büyük bir iz bıraktı. Adı Arman'dı ama çok iyi futbol oynadığı için Maradona'ya atfen biz Armando derdik. Bütün maçlarım ve attığım gollerim onun için. Aradan çok uzun bir zaman geçmesine rağmen olayın tazeliği hala kalbimdeki yerini koruyor. Bu nedenle onu dövmeyle birlikte vücudumda, daha doğrusu kalbimde taşıyorum."