BIST 9.679
DOLAR 35,22
EURO 36,75
ALTIN 2.961,31
HABER /  GÜNCEL

Zengin Kürt çocuğu dağa çıkmıyor

Dicle Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Erkan'dan çarpıcı sosyolojik tespitler.

Abone ol

Dicle Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Erkan, "Bölgede bir Kürt burjuvazisi var. Bir de çalışmayanlar. Zengin olanların çocukları dağda değil. Yükselen orta sınıf, burjuvazi kesimi şiddetten rahatsız" diyor. Erkan'a göre BDP'nin oy oranı aynı. Ama aynı kitleyi gösterilere götüremiyor.

Özelde Diyarbakır geneldeyse bölgedeki değişimin perde arkasında hem devletin hem de teşviklerle desteklenen özel sektörün ekonomik hamleleri var. Terör örgütü PKK da son dönemde made ocaklarını, mal taşıyan TIR'ları hedef alarak bu gelişmenin önüne geçmek istiyor.

Prof. Dr. Rüstem Erkan, yıllardır Diyarbakır'da yaşıyor. Dicle Üniversitesi'nde Sosyoloji bölüm başkanlığı yapan Erkan, bölgenin kodlarını, yeni neslin tepkilerini çok iyi takip ediyor. Erkan, son 10 yılda Türkiye'de yaşanan değişimin bir benzerinin bölgede yaşandığına tanıklık etmiş bir isim. "Diyarbakır artık eski Diyarbakır değil" diyen Erkan, kentte bir normalleşme sürecine girildiğini söylüyor. Türkiye gazetesinden Salih Bilici ve Melik Duvaklı Erkan ile Kürt meselesi üzerine konuştu.

Bölgedeki ekonomik canlanma Kürt sorununu nasıl etkiliyor?

Bölge siyasi talep aynı yerde duruyordur ama şiddete bakış, eylem oranına baktığımız zaman Diyarbakır'da normalleşme çok hızlı gelişiyor. Diyarbakır'daki otomobil sayısı Samsun'dan çok daha fazladır. Diyarbakır'ın nüfusu 1.5 milyon. Bunun 200 bini üst gelir grubudur. 200 bin de yoksul var. Bir Kürt burjuvazisi var. Bir de çalışmayan, gelecekte de iş bulamayacak olan fakir kesim var. Bu iki kitlenin ideolojik bakış açısı çok farklılaşmıyor. Yani hepsi Kürt sorununda belli bir yerde birleşiyor. Oysa sosyolojik olarak sınıfsal duruma göre bir tavır sergilemesi gerekiyordu.

Bunların şiddet karşısında tepkileri farklı olmuyor mu?

Siyasal davranışları birbirine benzer. Bağlar ve Karapınar. Biri orta üst gelire sahip diğeri fakir kesimin olduğu yer. Seçim sonuçlarına baktığımızda aralarında yüzde 1'lik bir fark var. Birinde BDP'ye yüzde 59 oy oranı çıkmış diğerinde yüzde 60. Onun için çok böyle yoksullukla ilişkilendirerek açıklamak çok doğru değil. Orta sınıf artarsa şiddette bir düşüş olabilir ama siyasal tercihlerde bir düşüş yaşanmaz. Hatta Kürt siyasal hareketini taşıyanlar eskiden beri Kürt elitleridir. Zengin olanların çocukları dağda değildir. Yükselen orta sınıf, burjuvazi kesimi var ve bu kesim şiddetten rahatsız. Ama siyasal olarak bir BDP'linin tavrıyla zengin iş adamının tavrı arasında çok da bir fark yoktur. Yani zengin iş adamının da ana dil talebi vardır. Hatta siyasi partiler arasında bile böyle bir fark yoktur. Hepsinin eş dost ilişkileri çok iyidir. Batı'daki AKP-CHP-MHP karşıtlığı gibi bir şey burada yoktur. Yoksulla konuştuğunuz zaman o da şiddet taraftarı değildir. Sorunun çözümüne baktığımız zaman aslında herkes şiddetsiz çözümden yana.

Örgüte katılımlarda bir düşüş var sanki?

Mobilize edilecek insan sayısı azalıyor gibi görünüyor. BDP'nin oy oranı aynı. Ama aynı kitleyi mobilize edip mitinglere, gösterilere götüremiyor. BDP'nin militan kadrosu azaldı. Militanı her anlamda partiyi destekleyen anlamında söylüyorum. Ben bunu Türkiye için sağlıklı bir gelişme olarak görüyorum. Bir partinin bir kitleyi istediği gibi kullanması doğru değil.

Halk, PKK'nın şiddet eylemlerini niçin protesto etmiyor?

Çünkü geniş Kürt kitlesinin hâlâ almak istediği talepleri var. Yani halkın örgüte yeter artık demesi için çok tatmin olması gerekiyor. Bir de çok ileri adımlar da atsanız halkla görüşmeden, halkı adam yerine koymadan bu adımları attığınız zaman bu çok tatminkâr olmuyor.

Açılım sürecinde atılan adımların toplumda bir karşılığı var mı?

İster istemez saldırı ortamlarında Türkiye'de herkesin dili değişiyor. Siyasetçinin de vatandaşın da tavrı değişiyor. Sorun sadece Kürt halkının hakları problemi değil. Dağda 5 bin PKK'lı var. Bu da çözüm bekliyor. Devlet bunun farkında. Oslo görüşmeleri örgütün silah bırakmasıyla ilgiliydi. Şu anda bütün Kürtlerin talebi ana dilde eğitimdir. Bu komplike bir problemdir. Çözüm istemeyenler var ama çözüm isteyenler için de kolay bir şey değil.

Mesele nasıl çözülecek?

Toplumsal olayların dönüşümü çok hızlı olmuyor. Toplumsal olaylarda diğer doğa olayları gibi kesin bilimsel sonuçlara alamıyorsunuz. Bu süreç 30-40 yıl içinde nasıl şu anki aşamaya gelmişse tam normalleşmesi bir 20-30 seneyi bulur. Çünkü insanın davranışının, olaylara bakışının, o kuşağın değişmesi çok kolay değil. Değişim süreci içerisindeyiz ama sorunun tamamen çözülmesi için daha uzun bir zamana ihtiyacımız var. Normalleşme sürecinin işlediğini düşünüyorum. Devlete, topluma ve sivil toplum kuruluşlarına düşen bunu hızlandırabilmektir.

Legal siyasete 'sertlik' yanlış

BDP'ye ılımlı davranılmış olsaydı Kürt toplumu,  'Bak siyaset yapan el üstünde tutuluyor, o zaman bu kanal açık' derdi

BDP Sürece katkı sağlayabiliyor mu?

Ne BDP iç süreci iyi yürütebiliyor ne de diğer kesimler bu sürece bir katkı sağlayabiliyor. Son zamanlarda sanki PKK'dan çok BDP'ye karşı mücadeleyi daha çok öne çıkarıyorlar. Oysa 'Diyarbakır belediyesini alacağım' diye bir mücadele çok anlamlı bir mücadele değil. 'Ben Diyarbakır Belediyesini alırsam sorunun çözülmesine katkı sağlarım' düşüncesi çok doğru bir düşünce değil. Kürt hareketinin siyasal çizgisi olsun, önemli olan bunun silahlı kanadını ortadan kaldırmaktır. Bu biraz eksik kalıyor. Türkiye bu süreci çok sağlıklı yürütemiyor. Bölgede yüzde 50 oranında bir BDP var. Bu yüzde 50'nin BDP'den vazgeçip AK Parti veya CHP'ye kayacağını düşünmek çok doğru bir yaklaşım değil. Önemli olan Kürt siyasetini şiddetten arındırmaktır.

Siyaset çok mu sert yürütülüyor?

Türkiye legal siyaseti çok sert yürütüyor. Bu yumuşak ilişkiler üzerinde yürütülseydi sonuçları farklı olurdu. Örgüte karşı gösterilen sertlik BDP'ye karşı da gösterildiği zaman bölge halkı, 'Legal siyasete karşı da aynı sertlik gösteriliyor' diyor. BDP'ye daha ılımlı davranılmış olsaydı o zaman Kürt toplumunda da şöyle bir algı oluşur: 'Bak siyaset yapan el üstünde tutuluyor, o zaman bu kanal açık.' Legal siyaset yolları çok açık tutulmuş olsaydı bu geniş kitle siyasete kayabilirdi. Dürüst olmak lazım. 8 askerin şehit olduğu olayda bölgedeki insanın tepkisiyle Batı'daki insanın tepkisi birbirinden farklıdır. Burada hiç kimse iyi olmuş demez. Ama Batı'daki insanın gösterdiği tepkiyi de göstermez. Böyle bir fark var. Ama burada da tedirginlik var. Çatışmalar arttığı zaman oğlu PKK'da olan da, askerde olan da endişeleniyor.

KÜRT HALKI  HUZUR İSTİYOR

Terörden bıkan bölge halkı, gelen yatırımlarla birlikte işine gücüne bakmaya başlamış. Yıllarca göç veren Diyarbakır'da son zamanlarda gözle görünür bir canlılık var. Öyle ki Diyarbakır'da bulunan lüks oto sayısı Samsun gibi gelişmiş bir Batı ilinde yok…