Kanal 7'nin patronu Zekeriya Karaman'ın suçladığı gazeteci İrfan Ergi, İnternethaber'e açıklama gönderdi.
Abone olHADİ ÖZIŞIK'ın giriş notu:
İrfan Ergi, dün Almanya'dan beni aradı.. Zekeriya Karaman'ın kendisiyle ilgili sözlerini yayımladığım için "hicap" duyduğunu söyledi... Karaman bu sözleri 30 kişinin huzurunda söylemişti, bana düşen o sözleri haber yapmaktı. Dün gece Abdullatif Şener 32. Gün'de konuştu; İrfan Ergi'nin gazetesi Milliyet olmak üzere, bütün gazeteler Şener'in Erdoğan'la ilgili sözlerine yer vermiş bugün...
Hiç kimse, Erdoğan'ı aramayı, ya da Erdoğan'ın basın danışmanını arama gereği duymamış... Bana uzaklardan "gazetecilik dersi" vermeye çalışan İrfan kardeşim acaba hicap duyuyor mu bu haberleri görünce... Ya da şöyle sorayım; "Deniz Fener'i Başbakan'a para gönderdi" ifadesini kullanan Doğan Grubu gazetelerinin yöneticileri, "Bunu biz yazmadık, Baykal'ın NTV'deki beyanıdır" dediklerinde İrfan kardeşim hicap duydu mu acaba, yüzü kızardı mı?
Telefonda ısrarla "cevap hakkını kullan" dememe rağmen, beni mahkemeye vermekle tehdit eden bu arkadaş, lütfen cevap hakkını kullanmış... Ama öncesinde de bana yine "gazetecilik dersi" vermiş. Bu notu o yüzden yazmak zorunda kaldım.
KARAMAN NE DEMİŞTİ? |
Karaman iftar yemeğinde Doğan Grubu gazetelerinin sözlerine yer vermediğini belirtikten sonra Almanya'daki davanın sürecini şöyle anlatmıştı: -Özdemir Sabancı süikastinden birkaç yıl sonra, Sakıp Sabancı Almanya'ya gelmiş. Sakıp Bey Almanya'ya gittiği gün, İrfan Ergi bizde çalışırken gözaltına alındı. Bu durum üzerine arkadaşımızın işine son verdik. İrfan Ergi şu anda Milliyet'te çalışıyor. Bu arkadaşın bizimle ilgili yapmadığı şey kalmadı, ne gerekiyorsa yaptı. |
-Suç oluşturan, manevi şahsiyetimi tahkir ve tezyif eden bu ifadelere paha biçerek, sitenizde yayınlama ısrarını sürdüren şahsınız, siteniz ve elbette Zekeriya Karaman hakkındaki, hukuksal haklarım saklı kalmak koşuluyla, aşağıdaki ifadelerimi yanıt ve düzeltme hakkına istinaden en az aynı boyutlarda, yer ve koşullarda yayınlamanızı arz ve rica ederim.
Almanya'da hakkında halen resmi cezai kovuşturma bulunan, adı defalarca iddianame ve yargı belgelerinde „sanık, zanlı, suçlanan" sıfatlarıyla anılan ve Frankfurt 26. ceza dairesindeki nihai karar gerekçesinde, „Suçlu, suç örgütünün perde arkasındaki elebaşı" ifadeleriyle Alman yargısının hakkında görüş bildirdiği Zekeriya Karaman'ın hakkımdaki ifadeleri, manipülatif ve dezinformatiftir.
„Sakıp Sabancı'nın Almanya'ya gittiği gün göz altına alındığım" ifadeleri yanlıştır. Doğru olan, Sn. merhum Sakıb Sabancı'nın da katıldığı bir sergi açılışında yapılan „Anonim bir ihbar" üzerine polise verdiğim bir saat süren ifadeden sonra hakkımda hiç bir işlem yapılmadan, özür dilenerek serbest bırakıldığım ve aynı gün işime döndüğümdür. Bu haksız işlem nedeniyle, Alman Polisi, asılsız ihbara aracılık yapan Türk Polisi'ne tepkilerini resmi yoldan iletmiş ve tarafıma Alman devletince tazminat ödenmiştir. Ayrıca Kanal 7 çevrelerinde daha önce benzeri görülen bu „anonim ihbar" işlemini yapanlara karşı, resmi soruşturma başlatılmış, faillerin saptanamamasıüzerine, dosya kapatılmıştır. Bu işlemlerin bütün resmi belgeleritarafımızda mevcuttur.
25.09.08 tarihinde „İnternethaber" sitesindeki köşenizde yayımlanan "Bu durum üzerine işime son verildiği" ifadesi yanlıştır. Doğru olan Avrupa Birliği-Kopenhag Zirvesi'ndeki çekimlerden sonraki süreçte işimden ayrıldığımdır. Tazminat konusundaki anlaşmazlığımızın mahkemeye yansıması sonucu, uzlaşma ile iş aktinin feshi konusunda anlaşılmıştır. Bu işlemlerin bütün mahkeme vb. belgeleri tarafımızda mevcuttur.
Şahsıma yönelik "Bu arkadaşın bizimle ilgili yapmadığı şey kalmadı, ne
gerekiyorsa yaptı" ifadesi tümüyle yanlıştır. Yaptığımız tek şey, Almanya'da yargıya ve polise yansıyan işlemleri, gerçeğe ve belgeye dayalı olarak, kamu görevimiz gereği sayfalarımıza yansıtmaktır.
Yıllar sonra, tümüyle yabancı olduğum bir konu hakkında haber yapmayı, kişisel bir angajana bağlamak asılsız isnadı, bence sadece bu ifadelerin sahibinin zihniyetini yansıtmakta, "Kıptinin merdi, şecaatin arzeylerken sirkatin söyler" atasözünü anımsatmaktadır. Kaldıki yüzlerce Türk ve Alman gazeteci de bu konuyu haber yapmışlardır. Bunlar da mı "şahsi kampanyalara" dayanmaktadır?
Gazeteci olarak yakından takip ettiğimiz Deniz Feneri e.V. yargı sürecindeki Türk mütercimler de, en sağlıklı, nesnel ve doğru haberlerin „Milliyet"te
„çıktığını mahkeme ve savcılık heyetine sundukları raporlarda belirtmişlerdir. İşlendiği mahkeme kararıyla sabitlenen suçları haber yapmayı, şahsi bir husumet" zannına dayandırma gayretli bu ifadeler, isnatsız karalamadır. 6-7 yıl boyunca Kanal 7 ve Deniz Feneri e.V. konusunda tek bir haber yapmayan birine, yıllar sonra bu tür ifadelerle „kişiselleştirme" zaafı isnat etmek, bu ifadeleri kullan şahısta insaf ve izan ölçülerini misliyle aşan bir karakter zaafına delalet etmektedir.
"Cevap hakkına saygı gösterilmediği" ifadesi yanlıştır.
Zekeriya Karaman'ın Milliyet'e gönderdiği konuyla ilgili açıklama yazısı, kanımca inkar ve suçlama dışında hiç bir somut bilgi ve belgeye dayanmadığı halde, Sn. Derya Sazak'ın yönetttiği „Ombudsman" köşesinde benim de konuyla ilişkin açıklamalarımla birlikte yayınlanmıştır.
Benim iş aktimin sona ermesinden yıllar sonra başlayan, daha önce hakkında
hiç bir bilgi ve belgeye sahip olmadığım bir konuda sürdürülen ve tüm Türkiye kamuoyunun takip ettiği bir yargı sürecini, diğer medya emekçileri gibi takip etmek ve medyal olarak yansıtmak suç, kabahat olmasa gerek!Yüzlerce görevlinin katılımıyla 2 yıl süren soruşturma, 3 hafta süren yargı sürecini İrfan Ergi düzenlemedi herhalde. Ben daha önce de, bir çok gazeteci gibi çok sayıda medya kuruluşunda çalıştıktan sonra, ayrıldım. Yaşadığım Almanya'da, daha önce çalıştığım diğer yayın kuruluşlarının da mahkemeye yansıyan, haber değeri taşıyan gelişmeleri olursa bunlarıda, yine basın meslek ilkelerine sadık kalarak, kamuoyuna yansıtmaktan elbette kaçınmam.
Saygılarımla
İrfan Ergi