BIST 9.627
DOLAR 35,21
EURO 36,74
ALTIN 2.953,47
HABER /  MEDYA

Zaman'dan ilginç Abedullah Gül ve Erdoğan yazısı

Zaman gazetesi yazarı Joost Lagendijk, Erdoğan'a karşısında şansı olmayan Abdullah Gül'ün harekete geçmek için doğru zamanı beklediğini yazdı.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM - Zaman gazetesi yazarı Joost Lagendijk, herkesin merak ettiği, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün siyasete devam edip etmeyeceği sorusuna yanıt aradı.

"Bazıları Gül’ün sadece müdahale etmek için doğru zamanı beklediğini, zira şu an dokunulamaz durumdaki Erdoğan’a karşı hiçbir şansı olmadığını gayet iyi bildiğini iddia ediyor" diyen Zaman gazetesi yazarı Joost Lagendijk, Gerald MacLean’in geçenlerde yayımlanan “Abdullah Gül ve Yeni Türkiye’nin Kuruluşu” adlı kitabından şu ilginç bölümü aktarıyor:

1999’da partisi seçim yenilgisi aldıktan ve yola nasıl devam edileceği konusunda bölünme yaşadıktan sonra Gül, Fazilet Partisi lideri Erbakan’ın doğal halefi olarak görülüyordu. Fakat Gül hemen meydan okumak yerine aylar boyu sesini fazla çıkarmayarak, Türkiye’deki siyasal İslam’ın babası olan Erbakan’ın karşısına dikilmeye niyeti veya cesareti olmadığına dair spekülasyonlara yol açtı.

Diğer reformcularla birlikte yeni bir parti programı üzerinde çalışmayı tercih etti. Ancak Mayıs 2000’de parti liderliği konusunda Erbakan’a rakip olmaya karar verdi. Mücadeleyi kaybetti ve bu yenilgi, bir yıl sonra doğrudan doğruya yeni bir partinin, AKP’nin kurulmasına varan süreci başlattı.

Joost Lagendijk'in 'Abdullah Gül?' başlıklı yazısı şöyle:

GÜL SIRRA KADEM BASTI

2015’te Türkiye’de neler olup biteceği üzerine kafa yorarken, Abdullah Gül’ün akla gelmemesi mümkün değil.

On yılı aşkın bir süredir Gül ülke içindeki önde gelen siyasetçilerden biri, Türkiye’nin dünya karşısındaki imajı açısından da çok önemli bir şahsiyetti. Fakat ağustosta cumhurbaşkanlığı görevini devrettikten sonra neredeyse sırra kadem bastı, sadece birkaç kez ortalıkta göründü. Gül ne yapıyor, ne düşünüyor ve en önemlisi, ne planlıyor?

GÜL MEMNUN DEĞİL

Konuya hakim gözlemciler, Erdoğan’ın otoriter tarzı ve İslamcılığın ve Batı karşıtlığının giderek ağırlık kazandığı söylemiyle, Gül’ün uzlaşmacı tavrı, Batı ve reform yanlısı kanaatleri arasında ciddi farklılıkların mevcut olduğu konusunda hemfikir. Birçoğu eski cumhurbaşkanının Erdoğan ve AKP içindeki sadık destekçileri tarafından siyaseten bertaraf edilme biçiminden dolayı son derece gayr-ı memnun olduğunu tahmin ediyor. Gül’ün Türkiye’nin aşırı derecede kutuplaştırıldığı ve AB’den uzaklaştırılıp meçhul bir istikamete sokulduğu bir manzara karşısında mutlu olması da mümkün değil. Pek çok insan Gül’ü, AKP içinde, partideki ve ülkedeki mevcut tek adam tahakkümüne karşı çıkabilecek yegane isim olarak görüyor.

Gül’ün bugüne kadar böyle davranmayı reddetmesinden dolayı hayal kırıklığına uğrayan birçok destekçisi, Erdoğan’a karşı çıkacak eski cesarete sahip olmadığından veya birlikte kurdukları partide bir bölünmeye yol açmaktan fazlasıyla çekindiğinden korkuyor. Bazıları ise Gül’ün sadece müdahale etmek için doğru zamanı beklediğini, zira şu an dokunulamaz durumdaki Erdoğan’a karşı hiçbir şansı olmadığını gayet iyi bildiğini iddia ediyor. Ya da şöyle bir ihtimal de söz konusu: Gül, siyasetten yaka silkti ve akademide yeni bir başlangıç yapmak veya New York gibi bir yerde prestijli bir görev üstlenmek istiyor.

GÜL MEYDAN OKUMAK YERİNE AYLAR BOYU BEKLEDİ

Bu çetrefilli sorulara cevap bulmak için, Exeter Üniversitesi profesörlerinden Gerald MacLean’in geçenlerde yayımlanan “Abdullah Gül ve Yeni Türkiye’nin Kuruluşu” adlı kitabını okumaya karar verdim.

(...) Gül’ün siyasi kariyerinde, mevcut konumu ve hesaplarına ışık tutabilecek bir bölüm var. 1999’da partisi seçim yenilgisi aldıktan ve yola nasıl devam edileceği konusunda bölünme yaşadıktan sonra Gül, Fazilet Partisi lideri Erbakan’ın doğal halefi olarak görülüyordu. Fakat Gül hemen meydan okumak yerine aylar boyu sesini fazla çıkarmayarak, Türkiye’deki siyasal İslam’ın babası olan Erbakan’ın karşısına dikilmeye niyeti veya cesareti olmadığına dair spekülasyonlara yol açtı. Diğer reformcularla birlikte yeni bir parti programı üzerinde çalışmayı tercih etti. Ancak Mayıs 2000’de parti liderliği konusunda Erbakan’a rakip olmaya karar verdi. Mücadeleyi kaybetti ve bu yenilgi, bir yıl sonra doğrudan doğruya yeni bir partinin, AKP’nin kurulmasına varan süreci başlattı.

MacLean, Gül’ü, kendisini çoğunlukla, inandığı türden reformcu politikaları tam ve doğrudan uygulamaya muktedir olmayan bir konumda bulan bir siyasetçi olarak niteliyor. Fakat aynı zamanda geçici bir gerilemeyi sineye çekecek ve ileri doğru hamle edecek zamanı iyi bilen ve ilkeleri olan sabırlı biri o. Gül’ün bu özelliğinin 2015’te neler getireceğini bekleyip görelim.