Haftalık dergisi Vahdettin'in casus olduğunu yazmıştı. Dergi, tozlu raflardan indirilen belgelerin ilk kez gün ışığına çıkarıldığını duyuruyordu. Gerçekten de öyle miydi?
Abone olSon Osmanlı padişahı Vahdettin ‘hain miydi değil miydi’ polemiğinden sonra şimdi Sultan’ın casus olup olmadığı tartışılıyor.
Haftalık dergisi, ‘Büyük gazetecilik olayı’ diyerek duyurduğu haberinde, Vahdettin’in “Büyük Taarruz’u bile İngilizlere bildirdiğini” iddia etti.
Vahdettin, “İngiliz casusu mu, değil mi?” konusundan önce, derginin ‘İngiliz arşivinde yıllarca tozlanan ve ilk kez gün ışığına çıktı’ğını yazdığı ‘bu gizli belgelere’ bakmakta yarar var. Çünkü bu belgeler ne ilk kez yayınlanıyor ne de tozlu raflarda saklanıyor. İsteyen her araştırmacının bunlara rahatlıkla ulaşabilmesi mümkün.
Tıpkı Prof. Dr. Salahi R. Sonyel gibi. 1975 yılında “Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri”ni doktora tezi yapan Sonyel, Haftalık dergisinin ‘ilk kez yayınlıyoruz’ dediği belgeleri 35 yıl önce İngiliz arşivlerinde bulan ve gün ışığına çıkaran isim. Sonyel’in biri 1986’da (Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I-II, Türk Tarih Kurumu) diğeri de 1995’te (Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih Kurumu) yayınladığı kitaplarda bu belgeler mevcut.
Yine Sonyel, Haftalık’ın açıkladığı ‘gizli belgeleri’ “İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold’un Türk Ulusal Akımı’na Karşı Tutumu” adlı makalesinde de yayınlamış. (Belleten sayı: 221, Ankara 1994.) Bu örnekler gösteriyor ki, Vahdettin’in casusluğunu ispat eden belgeleri ‘gün ışığına çıkaran’ Haftalık’ın, Londra’ya kadar gitmesine gerek yoktu; çünkü bu kitaplar şu anda piyasada.
Yine Prof. Dr. Bilal Şimşir’in “İngiliz Belgelerinde Mustafa Kemal Atatürk 1919-1938” adlı kitabında bu belgelerin de içinde olduğu İngiliz istihbaratına dayalı birçok materyal kullanılmış. Dergi muhabirleri, Vahdettin haberini yapmadan önce bu konuda Türkiye’de yapılmış çalışmalara bakmış olsalardı; sanırım bu yanlışa düşmez, haberi de ‘büyük gazetecilik olayı’ diye vermezlerdi.
“Vahdettin madem hain değildi, o zaman casus olsun” mantığı ile istihbarat raporlarına dayanılarak yazılan haberde kullanılan belgelerin sağlamlığını, İngilizler bile tartışmış. Ayrıca raporların sahibi İngiliz Yüksek Komiseri Lord Curzon’un Londra’ya yolladığı belgelerde, bu bilgileri Vahdettin’den aldığı yazmıyor; sadece ‘Padişahın yaverinden’ alındığından söz ediliyor. (Sonyel’in adı geçen makalesi, sayfa: 171-172)
Haftalık’ın haberi, en çok Londra’da yaşayan Prof. Dr. Salahi R. Sonyel’i üzmüş. Telefonla görüştüğümüz Sonyel’e, derginin spot cümlelerini okuduğumuzda sadece güldü. Belgeleri ilk kez gün ışığına çıkaran ve Vahdettin ile ilgili ‘resmi tarih’ paraleli görüşleriyle tanınan Sonyel, “Şahsi fikrimi sorarsanız Vahdettin haindir. Bilim adamı olarak aynı şeyleri söyleyemem. Psikolojik harp mantığı içinde kaleme alınmıştır. Senin bugün hain dediğin adam yarın bir belge çıkar vatansever olur. O zaman bilim adamlığın da biter.” diyor.
“Vahdettin’in Büyük Taarruz’u bile İngilizlere bildirdiğini” iddia eden belgelere gelince. Önce Büyük Taarruz’un tarihini verelim: 26 Ağustos 1922. Belgede, ilkbaharda yapılacak bir savaştan söz ediliyor. Başkomutan ile irtibatı olmayan, onun yakalanması için Anadolu’ya emir gönderen Vahdettin’in, yaklaşık 6 ay önce Mustafa Kemal’den başka kimsenin bilmediği Büyük Taarruz tarihini ve planını bilmesi mümkün mü? En yakın arkadaşlarına bile Büyük Taarruz’u 26-27 Temmuz’da, üst düzey komutanlara da 5 Ağustos’ta haber veren Atatürk, nasıl olur da aylar önceden bu savaşı Vahdettin’e bildirir? Vahdettin’in gönderdiği iddia edilen belgeye dayanarak derginin, “Padişahın Büyük Taarruz’u İngilizlere haber verdiği” şeklindeki yorumu gerçekle ne kadar bağdaşıyor?
Tarihçilere göre iddialar palavra
Sultan Vahdettin’in casus olup olmadığı konusunda görüşlerine başvurduğumuz tarihçiler, bunun kesinlikle ihtimal dahilinde görmüyor. ‘Vahdettin hain miydi, değil miydi?’ tartışmalarından sıkıldığını belirten Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Şimdi de ‘Vahdettin’e casus’ denmeye başlandı. İngiliz istihbarat belgesini görmedim, görsem ne olur? Neticede istihbarat bu. Ayrıca bu tartışmaların kimseye bir faydası yok. Türkiye kendi devlet adamını karalamaktan vazgeçmeli.” diyor. Türkiye’de son Osmanlı hükümeti ile ilgili en kapsamlı çalışmaları yapan Prof. Dr. Metin Ayışığı ise iddiaları ‘palavra’ olarak değerlendiriyor.
Haftalık dergisinin ‘ilk kez yayınlanıyor, gün ışığına çıkıyor’ dediği belgeleri gördüğünü, çalışmalarında da kullandığını ifade eden Ayışığı şunları söylüyor: “İstanbul hükümetinin Ankara’ya desteğini Genelkurmay Arşivi ve Cumhuriyet Arşivi’nden bulduğum belgelerle ispat ettim. Bunun artık ötesi yok. Son İstanbul hükümeti, Ankara’ya cephane, mühimmat ve muhaberat yardımı yapıyor. Ama Vahdettin ne İngilizlerin ne de Ankara’nın yanında. Tek zaafı İngiliz yandaşı Damat Ferit’i beş kez iktidara getirmek.
Boş palavralara kanmayalım. Bu belgeler güvenilir değil, belgelerin o zamanlar İstanbul ve Ankara’nın arasını açmak isteyen İngilizlerin uydurduğunu sanıyorum.” Tartışmalı tarihî konular hakkında çalışmalarıyla tanınan Dr. Erhan Afyoncu da İngiliz istihbarat belgelerinin psikolojik amaçlı olarak kullanılmış olacağı üzerinde duruyor. Belgelerin orijinallerinde Padişah Vahdettin’in adı geçmiyor, padişah yaverinden temin edildiği belirtiliyor.” diyen Afyoncu, bu bilgilerin ışığında Vahdettin’e casus demenin hiçbir bilim adamına yakışmayacağını belirtiyor.
Kaynak: