Zaman gazetesi yazarı A. Turan Alkan'dan 40 yıllık dostu Erdoğan'a zehir zemberek sözler...
Abone olZaman gazetesinde A. Turan Alkan, Başbakan Erdoğan'ın futboldaki şike yasasıyla ilgili tavrını sorguladı ve ağır bir yazı kaleme aldı. Alkan yazının sonunu ise çok tartışılacak bir cümleyle bitirdi:
"...Aksi takdirde, 'Bir başbakan vardı' deyip üzüleceğiz."
40 YILLIK DOST
Turan Alkan, yazısını ameliyat geçiren Başbakan Erdoğan'ı ziyaret edemesinin gerekçeleriyle başladı ve şunları yazdı:
Burç FM ve Mehtap TV'deki programlar için, dönüşü de hesaba katarsak bir hafta içinde en az dört kere Başbakan'ın Kısıklı'daki evi civarından geçiyorum demektir.
Yapamadım, bir "Devletlû" değil bir başbakan, kırk yıllık arkadaşınız olsa bile, sair zamanlardaki hukuku bulmak kabil olmuyor. Bir şeyler incinip dökülmesin diye ertelenmiş ziyaretler vardır. Öyle oldu, herkes gibi ben de hayır dua postalarına müracaat ettim. Geçmiş olsun Sayın Başbakan; tez zamanda şifâ bulup dümene geçmenizi temenni ediyorum.
ŞİKE YASASI
Başbakan rahatsızken çok garip işler oldu; "Başbakan hastalandı da böyle oldu" dedirtecek işler değil doğrusu; aksine Başbakan'ın karar ve direktifiyle böyle oldu. Duyduğumuza göre Başbakan, partisinde kanunun inatla aynen geçmesine karşı çıkan isimleri arayıp "Aynen" konusunun altını çizmiş, ardından konuşma yasağı koymuş. Parti yöneticileri de gruba, "Değişikliğin altındaki imza Başbakan'ın imzası demektir, ona göre ha!" diye sert çıkmış. Bunun üzerine vekiller, genel kurul oylamasına girerek Başbakan'a "görünmek" gerektiğine hükmetmişler.
BAŞBAKAN'A GÖRÜNMEK!
Ne için, ne uğruna?
Çıkarılan kanun, 70 milyonun hukukuyla ilgili kapsamlı bir düzenleme değil ki, neticede birkaç yüz futbol yöneticisini, daha özel planda üç-beş ismi rahatlatmayı amaçlıyor.
"Şikecileri göstere göstere affettiler" dedirtmeye değer mi bilmem.
SAÇMA SAPAN
Bana çok anlamsız, hatta saçma-sapan görünüyor fakat Başbakan'ın konuya farklı bir mânâ verdiği anlaşılıyor. Böyle hâllerde, "Vardır büyüklerimizin bir bildiği zâhir!" der geçerdik: "Şey"lerin içini açıp bakmayı öğreneliberi artık geçmiyoruz. Vardır bir hikmeti değil, "Nedir yahu hikmeti?" diye taaccüp ediyor, "Bu aziz o kadar muazzez midir?" diye hayretlere gark oluyoruz.
"ERDOĞAN'IN BÜKÜLÜŞÜNÜN EMARESİDİR"
Doğrusunu söyleyeyim mi, haddizâtında Başbakan'ın fındıkkabuğu kadar cirmi olmayan bir mesele için amme efkârından değil de futbol baronlarından yana tavır koymasına hem çok şaşırdım, üzüldüm ve kırıldım; bana öyle göründü ki şu dört yıllık ustalık döneminde Başbakan, kendi kariyer çizgisini milletin hukukundan daha fazla ciddiye alabilir pekâlâ.
Şike kanununda gösterdiği sert kararlılık ve direnç, metânetin değil aslında bükülüşün emâresidir.
Şikecilerin cezasında indirim yapılıp yapılmayacağı, ilk duruşmada salıverileceklerine dair gûft u gûların artık hiç bir kıymet-i harbiyesi yok:
Şikecilerin cezasından "Yüksek ve ince siyâsetle" tenzil olunan cezâlar, yarın kamuoyu tarafından karara imza koyanların hesabına ilâve ediliverir. İmza koyanlar derken elbette diğer iki muhalefet partisini kasdediyor değilim; onlar ki birisi doğrudan AK Parti'yi kapattırmak için devrin yüksek yargısıyla kaş-göz imâlarına girişmiş, diğeri ise başörtüsünde iktidarı "Fak"a bastırıp kapattırılması ihtimâlini "Çalgı-çengi" refakatinde gülerek seyretmişti. Ne güzel kader arkadaşlarıdır bunlar AK Parti için!
USTALIK DEMEK BU İMİŞ!
Durmayınız efendim, yola devam; ustalık devri denilen demek bu imiş!
Sayın Başbakan, küçük bir hatır meselesi için daha büyük bir hâtırı kaale almamaya karar verdi. Bir şartla anlar ve affederim kendi nâmıma: Eğer hâlâ vazgeçilmedi ise yeni anayasa çalışmalarında, şike kanununda sizi can-baş ile destekleyen CHP ve MHP'yi ortak çalışmaya ikna edip, vaadiniz üzre yeni anayasayı yaparsanız ferâsetinize şapka çıkartacağım...
Aksi takdirde, "Bir başbakan vardı" deyip üzüleceğiz.