BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,40
ALTIN 2.933,01
HABER /  GÜNCEL

Zaman'dan ANKA'ya şok suçlama

Zaman'ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, 'Fethullah Gülen hasta, Türkiye'ye getirilecek' haberi ile gündeme oturan ANKA Haber Ajansı'nı 'Ajan' olmakla suçladı.

Abone ol

Ekrem Dumanlı, 'Fethullah Gülen ağır hasta, Türkiye'ye getirilecek' haberi ile gündeme oturan ANKA Haber Ajansı ve ajansın genel müdürü İsmet Solak'a ağır yüklendi: İşte Dumanlı'nın yazısı.... ANKA’yı ya istifa kurtarır ya da özür Ajan kelimesi ile ajans arasında çok büyük bir fark vardır; tıpkı muhabir ile muhbir arasındaki fark gibi. Nedense bizde bu hayati ayrım kimi zaman birbirine karışır. Sisli puslu hava dağılınca karşınıza hangi haber kaynağı ile ne tür bir ilişki içinde olduğu bir türlü anlaşılamayan birileri çıkar. Mesela 28 Şubat sürecinde önemli roller üstlenen Ulusal Basın Ajansı’ndan haberi olan var mı? Misyonunu tamamlayınca sessiz sedasız medya dünyasından çekildi. Oysa Sincan’daki tankları harekete geçiren Filistin Gecesi görüntülerini onlar servis etmişti. Şimdi ajans sahibi Ali Haydar Veziroğlu da yok medyada, UBA da… ANKA (Ankara Haber Ajansı) geçen hafta “bomba haber”iyle gündeme geldi. Güya Fethullah Gülen şeker komasına girmiş, ölüm riski nedeniyle alelacele Türkiye’ye getiriliyormuş. Bu da yetmemiş, kuyruklu bir yalan daha ortaya koymuş ajans: Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Gülen’in durumunu konuşmuş. Hocaefendi’nin dönüşü sırasında sevenlerinin göstereceği ilgiden doğacak rahatsızlık dile getirilmiş. İşte ‘s’ harfinin önemi burada. Ajans kelimesinin son harfine sadık kalan bir yayın yöneticisi şöyle yapmalıydı: Ölüm haberi yapılan kişinin yakınlarına, en azından avukatlarına başvurmalıydı. Havayollarından da dönüş haberi doğrulatılabilirdi. Ayrıca Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında geçtiği iddia edilen konuşmanın bir ajans tarafından bilinmesi için bahsi geçen iki kişiden birinin buraya bilgi sızdırması gerekiyordu. Bu bilginin bir manipüle olabileceği de hesaplanmalıydı. Sonuçta ne oldu? Sayın Gülen Samanyolu Televizyonu’ndan bağlandı ve sağlığıyla ilgili gerçekleri dile getirdi. Merak ettim, ajans çalışanları STV’yi seyrederken çok utandı mı? Bu tür işlerde sorumluluk en üst düzeydedir. Ajansın başında İsmet Solak var. Solak da şeker hastası. ‘Şeker koması’nı ondan daha iyi kim bilebilir? Zaten mazisinde darbecilik suçlaması var Solak’ın. Keşke 28 Şubat’tan alnının akıyla çıkabilseydi. En azından empati yoluyla bir insanın sağlığını haberleştirmede duyarlı davranabilirdi. Şimdi Solak, gizemli verilen ikili görüşmenin kendi bilgisi dışında olduğunu, diğer bir kaynaktan habere eklendiğini söylüyormuş. Olmaz! Eminim yatsıya bile kalmadan sönen bu mum, en çok ANKA’da işini dürüstçe yapmak için çırpınan meslektaşlarımızı üzmüştür. Gerçi bazı aklı evveller “Hoca gelecek, haberimizin doğruluğu anlaşılacak” kehanetinde bulunuyormuş. Hocaefendi elbette gelecek; yalnız onun gelmesi ANKA’yı haklı çıkarmayacak. Aksine, yalanları bir kez daha belgelenecek. Gülen’in Türkiye’ye dönmesine engel bir durum yok ki! O halde bir ajansta alnının teriyle çalışan gazetecilerin yalancı durumuna düşmesine ne gerek var? Bu hatayı yapan yöneticinin ya istifa ya da özür borcu var. İşi pişkinliğe vurma en çok ajans çalışanlarını ve oradan hizmet alan basın kuruluşlarını yaralayacaktır…