BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Zaman'da operasyonu beklerken!

Cemaat medyasını hedef alan operasyondaki öncelikli adreslerden Zaman gazetesindeki operasyon bekleyişi çarpıcı anlara sahne oldu.

Abone ol

Fuat avni'nin gündeme getirdiği cemaat medyasına operasyon iddiası gerçek çıkarken Zaman gazetesindeki operasyon bekleyişi çarpıcı anlara sahne oldu. Sevgi Akarçeşme, P24 için kaleme aldığı 'Operasyonu beklerken…' başlıklı yazısında Zaman'daki bekleyişi anlattı.

İşte Sevgi Akarçeşme'nin ilgili yazısı:

OPERASYONU BEKLERKEN

Şu anda saat gece ikiye yaklaşıyor ve ben gazetedeki masamın başında tarihi günlere şahitlik ettiğimi iliklerime kadar hissediyor, bir gazeteci olarak şanslı olduğumu düşünüyorum.

Malum, birkaç gündür anonim kimliğiyle gittikçe otoriterleşen rejimin kirli işlerini deşifre eden Fuat Avni’nin mesajları ülkede gündem belirliyor. Yazdıkları doğru ya da değil, sadece bir Twitter hesabının ülkede gündem belirlemesi, Zaman’a operasyon var demesiyle gazetenin önüne soğuk, gece demeden bir kitlenin yığılması bile aslında ülkenin hali hakkında fikir veriyor. İyice mahmuzlanan geleneksel medya o kadar haber veriyormuş gibi yapmakla ve asıl gündemi vermemek için kıvranmakla meşgul ve insanlar o kadar gerçek habere aç ki sosyal medya doğal olarak insanların gerçek bilgiyi aradığı mecra haline geldi.

Aslında 13 Aralık’ı 14’e bağlayan bu gece ilk değil. 11 Aralık Perşembe ilk operasyon ihbarını yaptı Fuat Avni ve biz her ihtimale karşı “biz buradayız, korkmuyoruz” demek için gazetede “demokrasi nöbeti”mizi tuttuk. O gün de aynı bu gece olduğu gibi adeta bir festival coşkusu içindeydik.  Hepimiz benzer hissiyat içinde olmalıyız ki bir editör arkadaşımız “niye böyle çok rahat hissediyorum kendimi acaba?” deyince bir başka meslektaş “çünkü yanlış bir şey yapmadığımızdan eminiz” cevabını verdi. Perşembe gecesi de aynen bu gece olduğu gibi “operasyon var” haberini duyan okur ve gazete çalışanları ve hatta eş-dost gazeteye akın etti.  Hepimiz genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın odasında toplandık.  Garson Ramazan Bey’e fazla mesai yaptırmış olduk, ama çayımızı kahvelerimizi içtik, sohbet ettik, taşra baskısı çıkan gazeteyi inceledik.  Öyle ki iş nedeniyle aramızda olmayan meslektaşlar “keşke orada olsaydık” diye iç geçirdiklerini paylaştı.  Gazete önündeki kalabalık da ancak “artık evlerinize gidin, soğukta beklemeyin” dendiğinde Yenibosna’dan ayrıldı.

Perşembe gecesi hangi gerekçeyle yapılacağı belirsiz ve zaten de demokratik bir ülkede hiçbir açıklaması olamayacak operasyon için kimse gelmedi. Cumartesi akşamı Fuat Avni bu kez başında Fethullah Gülen’in de olduğu, sesleri gür çıktığı ve boyun eğmedikleri için muktedirlerin iyice sinirlerini bozan Ekrem Dumanlı ve Bülent Keneş ’in de olduğu isim listesini yayınlayınca bana yine gazete yolları gözüktü.  Yeni Bosna sapağından Zaman’a gelen yolun trafiği tıkanmıştı.  Gazeteye girdiğimde ise arkadaşlarda “artık yapsalar da şu operasyonu rahatlasak” havası vardı desem yanlış olmaz.

Ramazan Bey çay servisi yaparken bu gece de size fazla mesai var deyince, o bile “ben halimden memnunum” dedi. Aşağıda “yiğitler burada, hırsızlar nerede” sloganları atan kalabalık artınca Ekrem Dumanlı ve gazetenin yazar-editör kadrosu kalabalığa seslenmek üzere dışarı çıktı. Perşembe günü de benzer bir tablo yaşadığımızdan bir “deja vu” hissi hakimdi, ama kalabalık coşku ve isyanından bir şey kaybetmemişti.  Belli ki tepki iki günlük operasyon söylentisine değil, bir yıldır Hizmet’e karşı yürütülen karalama ve linç kampanyasınaydı. Zaman’ın okurlar için gazeteden daha fazlası olduğunu ve okurların belki hiçbir gazetede olmayacak kadar kurumu sahiplendiğini görmemek imkânsızdı. “Korkma, titre. Sen vurdukça biz güçleneceğiz” gördüğüm pankartlardan biriydi.  Kiralık havuz medyası eliyle bir yıldır sürdürülen karalama kampanyası ve en tepe ağızlardan “faili meçhul” suçlamasına varan iftiralar sessizliğiyle bilinen cemaat sempatizanlarını bile adeta birer aktivist haline getirmişti.  Buna rağmen, Dumanlı konuşmasında, cemaatin sokağa döküldüğünü reddetti, “ biz sokağa çıkmıyoruz, sokak bize geliyor” dedi.

Dumanlı aynen perşembe günkü konuşmasında olduğu gibi olabilecek en gür sesle “susmayacağız” şeklinde haykırdı.  Okurlara “sizleri utandıracak, suç olabilecek hiçbir şey yapmadık” güvencesini verdi. Darbe dönemlerinde bile görülmemiş gazeteci tutuklama operasyonlarına karşı “kaç kişiyi tutuklarsanız tutuklayın hakikatleri örtemezsiniz” diyen Dumanlı’ya, kalabalık “Allah’tan korkan tirandan korkmaz” sloganıyla karşılık verdi.

Her iki günkü konuşmasında da operasyonun hedefinde olan Dumanlı’nın yaptığı önemli vurgu ise bu meselenin bir cemaat-parti kavgası olmadığıydı.  “Oh olsun, birbirlerini yesinler” diye bakanları bir nevi “sustukça sıra size gelecek” diye uyardı Dumanlı. En önemlisi de bu sindirme girişimlerinin medyaya darbe olduğunu, sindikçe diğer gazetelerin de üzerine gidileceğini üstüne basa basa tekrar etti.

Medyaya kimseye köle olmama çağrısı yapan Dumanlı’nın mesajlarından hukuksuz operasyonları yapmaya hazırlanan devlet memurları da nasibini aldı. Bugün sözlü ve hukuksuz emir verenlerin yarın bürokratların arkasında durmayacağını söyleyen Dumanlı, uğradıkları her hukuksuzluğun hesabını soracaklarını söyledi.

Bu gecenin gündüzünde çok yorulduğum için ben uykusuzluk emareleri göstersem de kalabalıktaki coşku Ekrem Bey’in sokak için uzun sayılabilecek irticali konuşmasını dinlerken hiç azalmadı. Belli ki Dumanlı da dolmuştu. Haline bakıp da korktuğunu iddia edenler ancak komik duruma düşerdi.  Dumanlı’nın her cümlesi bir meydan okumaydı. Korkanların operasyon sabahları nasıl konuştuklarını biliyoruz demeyi ve bizi başkalarıyla karıştırmayın demeyi ihmal etmedi.

Dumanlı, cemaatin fikir önderleri olan Bediüzzaman Said Nursi ve Hocaefendi’nin hayatından örnekler vererek kendisini dinleyenlere “korkmayın” mesajı verdi. Said Nursi’nin ölüme meydan okuyan sözlerini duyan kalabalık yine ondan bir sloganla “zalimler için yaşasın cehennem” diye Dumanlı’ya destek verdi.

Gecenin bir yarısı gazeteyi yalnız bırakmayan okurlara teşekkür eden Dumanlı, olası bir operasyonda içeri alınırlarsa geride kalanlara daha iyi bir gazete yapmalarını söyledi.

Dumanlı’nın ofisine geri döndüğümüzde gazetenin çalışanları haricinde destek olmaya gelen ve ismini bilmediğim insanlar da “demokrasi nöbeti”ne masumların rahatlığı içinde, gönderdiğim fotoğrafta da göreceğiniz gibi, devam ediyordu.

Türkiye Brüksel’e gidiyor sanırken rotasını Moskova’ya döndürdüğü için bir vatandaş olarak üzgünüm. Dünyaya üçüncü sınıf bir ülke görüntüsü verdiğimiz için de. Ama bir gazeteci olarak böyle bir mücadelenin ve bu cesur insanların içinde olduğum için gurur duyuyorum.

Şimdi Türkiye’de neler oluyor, gazeteciler ne ile suçlanıyor ki diye anlamaya çalışan dünya medyasının sorularını cevaplamak için bana müsaade.

Operasyon olsun ya da olmasın, biz işimizi yapmaya devam ediyor ve eninde sonunda despotların hesap vereceğine inanıyoruz.