BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Zaman yazarından şaşırtıcı PKK yazısı

Yazar Mümtazer Türköne, PKK'lı KCK Konsey üyesi Mustafa Karasu’nun son açıklamasını yorumladı.

Abone ol

Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, PKK'ya artık 'bölücü örgüt' denilemeyeceğini yazdı.

KCK Konseyi üyesi Mustafa Karasu’nun PKK’nın yayın organlarından Sterk TV’ye hafta başında verdiği röportajda yer alan “ulus devlet kurma hedefinden vazgeçtikleri” açıklaması tartışılıyor.

PKK'DA STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ

PKK zorunlu olarak strateji mi değiştiriyor. Açıklamaları nasıl okumalı? PKK için söylenen nitelemeler de sürece uygun şekilde değişiyor mu?

Yoğun gündem arasında kaybolan Karasu'nun açıklamalarını yazar Türköne, bugün köşesinde ele aldı. Yazar, Karasu'nun sözlerini ve gelinen noktayı böyle değerlendirdi:

“Ulus-devlet” hedefinden vazgeçilmesi, federal çözümden vazgeçmek anlamına gelmediği gibi, son günlerde tırmanan özerklik tartışmalarını da sona erdirmiyor. Tersine “özerklik hedefi”, stratejik olarak “ulus devlet”in bir alternatifi olabilir. Nitekim Karasu “ulusların devlet kurmadan da özgür ve demokratik yaşam içinde kendi kaderlerini tayin edebileceği yaklaşımı” içinde olduklarını söylüyor.HDP projesini de doğrudan Türkiye’nin bütünlüğü içinde Kürt sorununu çözme hedefi için devreye soktuklarını, zaten açıkça belirtiyor.

99'DAKİ TAKTİK GERİ ÇEKİLMEYDİ

PKK’nın bu temel strateji değişikliği, Devlet için de bir strateji değişikliğini zorunlu hale getiriyor. Bugüne kadar PKK “bölücü örgüt”, ürettiği şiddet “bölücü terör” olarak yaftalandı. Karşısında “Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü”, “devletin milleti ve ülkesi ile bölünmez bütünlüğü” prensibi anayasadan yasalara, resmî politikalardan eğitime kadar ısrarla yerleştirildi. Bugün “artık Türkiye’yi bölmeyeceğim”, “devletin tekliğine itiraz etmeyeceğim” diyen bir PKK mevcut. Bu beyanın samimi olmadığını düşünenler, taktik bir çıkış olduğunu öne sürenler olabilir. PKK “bağımsız ulus devlet” hedefinden, aslında 1999 yılında Öcalan yakalandığında vazgeçmişti. Ancak bu vazgeçiş, bugünkü gibi stratejik değildi; sadece taktik bir geri çekilmeyi ifade ediyordu. Son olarak 2012’de Hakkâri bölgesinde yürüttükleri başarısız “Devrimci Halk Savaşı”, bağımsız devlet amacı için ilan edilmişti. Bugün durum faklı. Söz ile eylem arasında uyum var. Karasu’nun sözleri ile HDP projesinin örtüşmesi gibi. Burada asıl ölçü, dışarıdan PKK’ya şüphe ile bakanların endişeleri değil, Kürtlerin tutum ve tavırları olmalı. Çünkü bu strateji değişikliğinin ilk elden muhatabı doğrudan Kürtler.

ÖZERKLİĞİN OLDU BİTTİYE GETİRİLEMECEĞİNİ PKK GÖRDÜ

Tek taraflı özerklik ilanının etkili olmadığını PKK'nın farkettiğini belirten yazar, 2011'deki Silvan saldırısı sonrası özerklik ilanını örnek verdi. 30 Mart seçimlerinden istenilen neticenin çıkmadığını ifade eden Türköne, yazısını her iki tarafa soru sorarak tamamladı:

PKK, 30 Mart seçimlerini bir referanduma dönüştürmüştü. Seçimlerden sonra özerklik ilanı bekleniyordu. 2011 Temmuz’unda meşhur Silvan saldırısı ile eşzamanlı olarak da PKK özerklik ilan etmiş; ancak somut hiçbir sonuç devşirememişti. Bu sefer sandıktan da bir netice hasıl olmadı. BDP’nin aldığı oy, kendi koyduğu çıtanın çok altında. Bu yüzden tek taraflı bir özerklik ilanının sağlayacağı hiçbir kazanç yok.

"ARTIK PKK'YI BÖLÜCÜ OLARAK MAHKUM EDEMEYİZ"

Gerçek şu: Sebebi ne olursa olsun, artık PKK’yı “bölücü” olarak mahkum edemeyiz. Ulus devlet projesinden vazgeçmek, “paralel” veya “alternatif” devlet olarak KCK’yı da anlamsız hale getiriyor. PKK öncelikli olarak kendi hedef kitlesine karşı politika geliştiriyor. Barış süreci Kürtler tarafından onaylandı. Bu süreci baltalamak PKK’nın kendisini marjinalize etmesi demekti. Sürdürmek ise Devlet’in beka endişelerini gidermeye bağlıydı.

SİVİL-SİYASİ ÇÖZÜMLERİ GENİŞ MİDE İLE TARTIŞMAK MI?

Ya özerklik? Bu açıklamalar özerkliğin oldu-bittiye getirilmeyeceğini de gösteriyor. Tercih hepimize ait. Şiddet yüklü “bağımsız ulus devlet özlemi mi?”  yoksa sivil-siyasî çözümleri geniş bir mide ile tartışmak mı?

Bu sefer PKK’yı da ve bu açıklamalarla paralel çabaları da ciddiye almamız gerekiyor.

Mümtazer Türköne tüm yazıları