BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Zaman yazarından AK Parti kehaneti

Gazeteci-Yazar Ahmet Turan Alkan, AK Parti'nin birkaç partiye bölünmesinin kaçınılmaz olduğunu iddia etti.

Abone ol

Dünya aktörlerinin, AK Parti’nin Ortadoğu’da kendilerine vekaleten güç kullanmasını artık istemediğini ileri süren Zaman gazetesi yazarı Alkan, "AK Parti’nin birkaç parçaya bölüneceğini düşünüyorum. Bundan sonraki dönem Türkiye’nin koalisyonlar dönemi olacaktır. Uzun sürecek bir tek parti iktidarı hiç zannetmiyorum." iddiasında bulundu.

"Kavga partneri olarak cemaatin gösterilmesi Başbakan’ın çok hoşuna gitti.” diyen Alkan, Başbakan Erdoğan’ın problemlerini aksettireceği bir şeytan imajına kavuşmuş olduğunu ifade etti.

Ahmet Turan Alkan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra yaşananları Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) değerlendirdi. 17 Aralık’ın darbe olarak nitelendirilmesine karşı çıkan Alkan, “Hükümetin 17 Aralık’ın anlamını çok çabuk kavradıklarını düşünüyorum. Her şeyi sona erdirecek bir sürecin başlangıcı olduğunu, ilk adımı olduğunu çok çabuk fark ettiklerini düşünüyorum. Bu süreçte gösterdikleri telaş ve dağınık manzara devlet cihazına hakim olamadıklarını bana hatırlatıyor. 25 Aralık soruşturmasının engellenebilmesi bana bunu hatırlatıyor. Gerekli mesajı aldıklarını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Ortada bir cemaat-hükümet kavgası olmadığını, Başbakan Erdoğan’ın yaşadığı sıkıntıları bu imajla örtmeye çalıştığını kaydeden Alkan, “Hükümetin cemaate yönelik bir antipatisi var. Başbakan ve yakın çevresinin Hizmet Hareketi’ne karşı bir husumeti var. AK Parti tabanından bu husumet henüz çok net gelmedi. Başbakan mütemadiyen onları da doktrine etmeye çalışıyor. İşte ‘kapıyı çalarlarsa şunu deyin, dershanelerden çocuklarınız alın’ diye. Fakat asıl kitle, partinin asıl kitlesi bu husumete iştirak etmedi. Ben hükümetle cemaatin kavga edemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü bu iki kuvvet bir birinin dengi değil. Kavga partneri olarak cemaatin gösterilmesi Başbakan’ın çok hoşuna gitti. Problemlerini aksettirebilecek bir şeytan imajına kavuşmuş oldu. İşsizlik yükselse paralel yapı diyecek, Kırım karıştı deseler, paralellerde bu işin içinde diyecek. Başbakan paralel yapıya işleri ihale ederek vaziyeti uzun süne götüremez.” şeklinde konuştu.

‘BAŞBAKAN, SUÇ İSNADINDA BULUNULACAK BÜTÜN KANUNİ TEDBİRLERİ ALIYOR’

17 Aralık’tan sonraki yasal düzenlemelerin amacını da anlatan Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun cevabını bizzat Başbakan verdi. ‘Bize karşı yönelen darbeyi engellemek için bazı mevzuat değişiklikleri yapmak durumunda kaldık’ dediği anda, zaten bunun bir darbe olmadığını, mevzuat çerçevesinde yürütülen bir soruşturma olduğunu kabul etti. Başbakan, kendisine suç isnadında bulunulmasını engelleyecek bütün kanuni tedbirleri alıyor. Şu durumda bir hükümetin mensubu ile ilgili yolsuzluk ithamında bulunmak için Başbakan’ın izni gerekiyor. Böyle bir şey demokratik ülkelerde olmaz. Bu sadece otokratik ülkelerde olur.”

‘BAŞBAKAN, KENDİ KORKUSUNU SEÇMENİNE BULAŞTIRIYOR’

Başbakan Erdoğan’ın meydanlarda dile getirdiği ‘paralel yapı’ söylemiyle kendi korkusunu halka yansıttığını belirten Alkan, şunları söyledi:” Başbakan’ı anlamakta büyük güçlük çekiyorum. Çünkü onun meydanlarda kullandığı temel argümanlar, kendi zaafını ortaya koyuyor. ‘Paralel yapı’ varsa onu son zamanlarda fark etmiş olmak vahim bir görev ihlalidir. Bunu söylememesi lazım. Olsa bile söylememesi lazım. İki aydan beri bu yapıdan bahsetmesine, bu yapıya lanet okumasına hatta hakaret etmesine rağmen doğru dürüst tek bir somut delil ortaya koyamadı. Bu da ülkenin meşru seçilmiş hükümetinin, başbakanının daha ciddi ve devlet adamlarına yaraşır bir temkinle konuşması gerektiğini hatırlatıyor bize. Başbakan, kendi korkusunu seçmenine bulaştırmaya çalışıyor. Korkuyu bulaştırırsa 30 Mart badiresini atlatabilmeyi hesaplıyor. 30 Mart’ta kendi mantığına göre yeterli oy alabilirse, biraz dinlenip önündeki yeni süreci düşünmeye başlayacak.”

‘AK PARTİ’NİN BİRKAÇ PARÇAYA BÖLÜNECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’

İleriye dönük öngörülerini de paylaşan Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Asıl bu söyleyeceklerim önemli olabilir. Partner olarak hükümete CHP’yi, MHP’ye değil de Hizmet Hareketi’ni yazanlar, çok iyi planlanmış bir şey yaptılar. O da şu; AK Parti tabanı ile Hizmet Hareketi’nin beşeri kadrosu Türkiye’de demokrasiye inanmış kitlenin ana eksenini teşkil ediyorlar. Bu kitleyi itibarsızlaştırırsanız Türkiye’de Müslüman kitlenin legal siyaset yapma imkanını da törpülemiş olursunuz. Bana göre şunu yapmak istiyorlar; AK Parti’yi sildiler, cemaati bir kuvvet olarak kavgaya koydular. Bu karakterlendirme iç basında büyük bir karşılık buldu. Hükümet de ‘orduya kumpas kuruldu, Ergenekoncular da çok mağdur edildi, hepsi bunlar yüzünden’ demek suretiyle önüne çok kullanışlı ama ne kadar tehlikeli olup olmadığı belli olmayan bir hazır reçete ile karşılaştı ve buna sarıldı. AK Parti’nin altın yılları olarak tarihe geçecek bir 10 yıl daha hiç olmayacak. Muhafazakar demokratlar Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olmayacaklar. Kitleler de söz sahibi olmayacaklar. AK Parti’nin birkaç parçaya bölüneceğini düşünüyorum. Hizmet Hareketi parti haline gelmez, gelirse intihar etmiş olur. AK Parti’nin birkaç partiye ufalanması kaçınılmazdır. Dünyanın aktörleri, AK Parti’nin Ortadoğu’da kendilerine vekaleten güç kullanmasını artık istemiyorlar, bunu açık açık söylüyorlar da. Bundan sonraki dönem Türkiye’nin koalisyonlar dönemi olacaktır. Uzun sürecek bir tek parti iktidarı hiç zannetmiyorum. İktidarın dindar bir çizgide değil de hürriyetçi laik bir çizgide yürüyen insanlar tarafından kullanılacağını düşünüyorum. Bütün antidemokratik tedbirlerin de buhar gibi kaybolacağını düşünüyorum. Bu böyle olmazsa tabi ki Türkiye otoriter bir rejime sürüklenir.”

‘DİNLEMELERİN HESABINI HÜKÜMET VERMELİDİR’

Başbakan’ın dahi dinlendiğinin ortaya çıkmasının güvenlik zafiyeti olduğunu kaydeden Alkan, “Son kayıtlarda Başbakanı’n da dinlendiğini şaşkınlıkla görüyoruz. Başbakan’ın herhangi bir bakanı ile, bakanlar kurulu üyeleri ile veya önemli bürokratları ile görüşmelerinin güvenliğini sağlayamayan bir hükümet benim temel haklarımı nasıl sağlayacak? Ben böyle bir kabineye anayasal düzeni sürdürebileceği konusunda ne kadar güvenebilirim? Bunun için hükümetin kimseyi suçlaması gerekmiyor. Hükümet itham mevkii değildir, hükümet icra yeridir. Ülkenin Başbakan’ının dinlenmesi çok ağır bir hizmet kusurudur. Bu zaafını başkalarına yansıtacağı yere, hükümet bunun hesabını vermelidir. Bürokratik kuruluşlar bunun hesabını vermelidir. 17 Aralık soruşturması başlamasaydı, hükümetin veya hükümete bağlı istihbarat bürokrasisinin bunlardan haberi olmayacak mıydı? Yani, bu kayıtları tutanlar sızdırmasalardı, güvenlik bürokrasisinin bu kayıtlardan haberi olmayacak mıydı? Ben bu tabloda büyük bir görev ihmali görüyorum.” şeklinde konuştu.

'CUMHURBAŞKANI SİYASİ KAYGI TAŞIYOR'

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, internet ve HSYK ile ilgili yasal düzenlemeleri onaylamasını eleştiren Alkan, Cumhurbaşkanı’nın tavrının büyük bir kitlede şaşkınlığa sebep olduğunu kaydetti. Alkan, “Cumhurbaşkanı önüne gelen her metni imzalamaya memur bir noter değil. Yasamanın bir parçası değil, yürütmenin bir parçası. Buna rağmen Sayın Gül’ün internet haberleşmesi konusundaki, gençlerin çok hoşuna giden, onların tansiyonlarına çok yaklaşan tarzını göz önüne aldığımızda daha hürriyetçi bir yaklaşım bekliyorduk, bizi şaşırttı. Ben bunu siyasi gündeme bağlıyorum. Ben bunu cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşmasına bağlıyorum. Cumhurbaşkanı siyasi kaygı taşıyor. Kendisine oy veren ana kitleyi karşısına almak istemiyor.” değerlendirmesinde bulundu.