Şahin Alpay neden Gülen'i eleştirmediği sorularına köşesinden cevap verdi.
Abone olZaman si yazarı Şahin Alpay, kendisine sık sık yöneltilen "Cemaati neden eleştirmiyorsun" sorusuna bakın nasıl cevaplar verdi.
Bazı okurlarım soruyor: “Cemaat’i niye eleştirmiyorsun?!..” Bazıları da şaşırtıyor: “Niye hükümetle Cemaat arasındaki çekişmede tarafsız değilsin?!.”
CEMAATİ NİYE ELEŞTİREYİM?
Bu soruların cevabını, yaklaşık son 20 yılda çıkan yazılarımda bulmak mümkün. Ama, anlaşılan, Erdoğan ve kliğinin Fethullah Gülen’e ve esin kaynağı olduğu Hizmet Hareketi’ne temelsiz suçlamalar, hakaretler, tehditler yağdırdığı şu günlerde bu sorulara toplu bir cevap vermekte yarar var. Aslına bakarsanız cevabım ezcümle başka bir soru: Cemaat’i niye eleştireyim?
GÜLEN BİR DİN BİLGİNİ
Ben Gülen’e “Hocaefendi” diyorum, çünkü kendisi saygı duyduğum bir din adamı. Evet, ben hiç dindar bir kimse değilim. Ama (Marxistler ve Kemalistler gibi) dinin kamusal alandan dışlanmasını isteyen; dini inançları çağdaş, liberal anlamda modernleşmeye engel gören biri hiç mi hiç değilim. Dini inançlar, insanların ekmek, su kadar vazgeçilmez bir ihtiyacı. Dinlerin hem liberal anlamda modernleşmeyi reddeden, bağnaz, köktenci, fundamentalist; hem de destekleyen, sahiplenen yorumları var. Bana göre Gülen, liberal modernite ile İslam inancını bağdaştıran yorumuyla dünya çapında değeri olan bir din bilgini.
İTİBAR ETMİYORUM
Suç işleyen hemen herkesin, son olarak Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına yakalananların sığındığı, aklanmak için kullandığı “Fethullahçı devlet, yapılanma, çete” iddialarına zerre kadar itibar etmiyorum. Bu iddiaları akıl, mantık, izan, bilimsel düşünceyle taban tabana zıt, dört başı mamur bir komplo teorisi olarak görüyorum. Gülen bir insan, dolayısıyla elbette ki hata yapmaz, yapamaz değildir. Eğitim, medya, ticaret, sanayi, sosyal dayanışma alanlarında, dünyaya yayılan kurumlardan oluşan Hizmet Hareketi, belki yüz binleri kapsamakta. Elbette ki bu hareketin içinden yanlış yapanlar, kanunları çiğneyenler çıkabilir. Ama Gülen ve Hizmet Hareketi’nin “her türlü kötülüğün kaynağındaki çete” olarak gösterilmesi kabul edilemez.
PARTİ KURMALARI GEREKMEZ
Gerek Gülen, gerekse Hizmet Hare-keti’nin sözcüsü olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, bunların yakalanıp yargılanması çağrısını defaatle yapmıştır. Eğer burası bir hukuk devletiyse (burada Sovyet hukuku geçerli değilse), “suçsuz insanlara tuzak kurup hapse attıran bir çete” olmadığını kanıtlamak herhalde hareketin sorumluluğu değildir. Herhalde benim onları “Kumpas kurmadığınızı niçin topluma kanıtlamıyorsunuz…” diye eleştirmem de söz konusu olamaz.
Deniyor ki, “Cemaat, dini bir cemaatten siyasal bir örgütlenmeye dönüştü… Parti kursun…” Doğrusu, demokratik düzene bu kadar aykırı bir iddia olamaz. Demokrasilerde siyaset asla sadece siyasilerin ve siyasi partilerin işi değildir. Siyaset işçi ve işveren örgütlerinin, derneklerin, vakıfların, tüm sivil toplum kuruluşlarının, elbette medyanın ve tek tek yurttaşların da işidir.
Denebilir ki, “Cemaat’in şu veya bu belirli görüşünü niye eleştirmiyorsun?” Söz konusu olan çok geniş bir sivil toplum hareketi. İçinde çok farklı görüşlere, tercihlere sahip kimseler var. Cemaat’e yakın medyada da çok farklı fikirler ileri sürülüyor.
BENİMLE TERS DÜŞMÜYOR
Ben yorumlarımda özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi savunuyor, esas olarak siyasilerin bu idealle çelişen beyan ve davranışlarını eleştiri konusu yapıyorum. Cemaat’in görüşü dendiğinde de, herhalde ancak bizzat Gülen’in ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yaptığı açıklamalar esas alınabilir. Bu açıklamalarda benim savunduğum özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiye ters düşen, mutlaka ele alınıp eleştirilmesi gereken bir hususa rastlamadıysam, niye eleştireyim?
Deniyor ki, “şeffaf” değil… Okullar, üniversiteler, medya kuruluşları, vakıflar, dernekler, şirketlerin kurulmasına önayak olan bir toplumsal hareket, Türkiye’nin bugünkü koşullarında daha ne kadar şeffaf, görünür olabilir, bilmiyorum. Diyelim ki, hareket mensuplarının üyelik kartı taşımalarını, kurumlarının üzerine “Bu bir Hizmet Hareketi kuruluşudur” tabelası asmalarını istiyorsunuz. O zaman önce, (benim ve bütün özgürlük yanlılarının yaptığı gibi), gerçek anlamda, yani devletin bütün inançlara eşit mesafede durduğu laikliği savunun. O zaman din ve vicdan özgürlüğünün tam anlamıyla yerleştiği ve saygı gördüğü, inançsızlar dahil inanç gruplarının tüzel kişilik sahibi olabildikleri, hiçbir şekilde ayrımcılığa uğramadıkları, tehdit ve baskı altında tutulmadıkları bir rejimin yerleşmesi için mücadele edin. Gerçek bir laik düzenden ne kadar uzak olduğumuz, yıllardır Milli Güvenlik Kurulu emirleriyle, kesintisiz olarak yapılan fişlemelerle; “Cemaat yurtlarına gizlice silah, uyuşturucu madde yerleştirilerek, mensuplarının terör örgütü suçlamasıyla yargılanmalarını” öngören “Cemaat’i bitirme planları” ile ortada değil mi?
NİYE ELEŞTİREYİM?
Ezcümle: Kökten laikçiler ve İslamcılar tarafından Cemaat’e yönlendirilen haksız, temelsiz suçlamalar; yağdırılan ağır hakaret ve tehditler, hakkaniyet duygumu derinden zedeliyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına konu olarak meşruiyeti sorgulanır hale gelen bir hükümet ile “Cemaat” arasındaki çekişmede tarafsız kalmam nasıl beklenebilir? “Cemaat”i niye eleştireyim?