Zaman yazarı Ahmet Kurucan, Fethullah Gülen'e yönelik ağır eleştirilere isyan etti.
Abone ol17 Aralık operasyonuyla birlikte alevlenen hükümet cemaat kavgasında iktidar kanadı yaşananlardan Gülen'i sorumlu tutuyor.
Başta Erdoğan olmak üzere AK Parti kumaylarının hedefindeki isme, ilahiyatçı yazar Ahmet Kurucan "Âlimin ölümü âlemin ölümüdür" başlıklı yazısında sahip çıktı.
Gülen'in sekiz ay boyunca sadece sustuğunu iddia ederek dikkatleri üzerine çeken Kurucan, bu kez de Gülen için söylenen ağır eleştirileri ve yakıştırmaları tek tek yazdı.
Bu süreçte Gülen için söylenen ifadeleri Kurucan, böyle sıraladı: ‘şerefsiz, ahlaksız, vatan haini, çete reisi, örgüt lideri, ur, virüs, kan emici vampir, yalancı, ajan, piyon, haşhaşı, itikadî sapık, içi boş âlim müsveddesi, sahte veli, yalancı peygamber, karanlık odak, ırkçı, fitneci, takiyeci, kokuşmuş, çürümüş, omurgasız, kasetçi, montajcı, taşeron, sahtekar, sinsi, maşa, çıkar şebekesi, riyakar, süte karışmış pis su’ |
Azılı İslam düşmanı Ebu Cehil'in bile bu kadar hakaret etmediğini iddia eden yazar, nefret suçu işlendiği görüşünde. Gülen'e yönelik suçlamalara cevap veren yazar, yazısını böyle tamamlıyor:
İSNADI YAPAN KAFİR OLUR
"Daha da vahimi ‘Ben bunların inançlarından şüphe ediyorum’ demek İslami değerlerle telif edilemez. ‘…onları ancak cehennem paklar’ demek ise çok daha kötüdür. Zira bu tıpkı ‘yalancı peygamber’ sözü gibi küfür isnadı sayılır. Kendilerine bu isnad yapılanlar kâfir değilse, hadisin beyanıyla isnadı yapan kâfir olur. Devleti idare makamında bulunanlar ne bu hakaretleri yapmalı, ne de kelamda nice tartışmalara konu olan o sözleri söylemeli.
Eğer ortada hükümeti yıkmaya yönelik birtakım iddialar varsa, devlet memuru olarak görevini kötüye kullanan insanlar söz konusuysa, bu iddialar ‘tarafsız ve adil ilgililer tarafından araştırılmalı, gerçek ortaya çıkarılmalı’ demek başkadır ve bu meşrudur, ispat edilmemiş ithamları vaki sayarak iftira ve karalama başkadır ve bu meşru değildir.
Sanki bu bildik konuların ispata ihtiyacı varmış gibi ayetler ve hadisler okumaya, menkıbeler aktarmaya gerek yok. Malumu ilam olur bu ama yine de ‘din nasihattir’ fehvasınca hatırlatalım istedim. Bana düşen budur. Masumiyet karinesi esastır. Bir insan suçlu olduğu hukuk önünde ispat edilmeden suçsuzdur. Suç ve cezada şahsilik esastır. “Kimse kimsenin günahını yüklenemez.” Allah’ın beyanıdır. “Birisinin velev ki işlediği bir suçtan dolayı o kişinin mensup olduğu binlerce, milyonlarca insanı içine alacak şekilde karalama ve linç kampanyasına girmek caiz değildir, haramdır, günahtır. Devlet imkânlarını kullanarak bu camiayı yok etmeye çalışma dünyevî ve uhrevî sorumluluğu gerektirir.” Evet hoca keşke bunları ya da bu mealde cümleleri de ilave etseydi yazısına.
Başa dönelim. İ. Azam gibi ilmi temsil makamında bulunan âlimler çamura düşerse ümmet çamura bulanır. Onun için Hamdi abiye ve duasına kulak kesilmeli. Âlimler çamura düşmemeli ve ölmemeli. Zira hak ve hakikatin her şeye rağmen temsilcisi ve savunucusu olan âlimin ölümü, alemin ölümü demektir. Hadis de zaten bunu anlatmıyor mu?"