BIST 9.368
DOLAR 34,55
EURO 36,16
ALTIN 2.984,05
HABER /  MEDYA

Zaman yazarı Abdullah Gül'ü öve öve bitiremedi!

Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 'kayıp trilyon' davasında ifade vermesini "Türk siyaseti için de dönüm noktası" olarak niteledi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM - Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kayıp trilyon davasında ifade vermesini köşesine taşıdı.

Abdullah Gül’ü, ifade sonrası yaptığı açıklamalarını hatırlatan Mustafa Ünal, "İmtiyazlı olmamak, hukuka saygı duymak’ derken aslında çok şey söylüyor. Bir hukuk devletinde yargıdan kaçılmayacağını daha nasıl anlatsın" diye yazdı.

Abdullah Gül'ün ifade vermesini "Türk siyaseti için de dönüm noktası" olarak niteleyen MU

Mustafa Ünal, şöyle devam etti:

"Savcının kararı ne olacak? Olayın hukuki sonucu bir yana... Ben üç ay önce devletin zirvesinde yer alan bir ismin hiç çekinmeden, korkmadan üstelik kendisi talep ederek savcının karşısına çıkmasını önemli bir memleket olayı olarak görüyorum. 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün hem lisan-ı hâl hem de iki üç cümlelik sözleriyle herkesin anlayacağı mühim mesajlar verdiğini düşünüyorum. Gül’ün savcıya gitmesi sadece basit ‘kayıp trilyon’ ifadesi olarak değerlendirilemez. Batı ülkelerinde normal bir vakıa ama bizde sıra dışı bir gelişme."

Mustafa Ünal'ın 'Gül’ün ifadesi' başlıklı yazısı şöyle:

ÇOK ANLAMLI, MESAJ YÜKLÜ

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘kayıp trilyon’ davasında savcıya ifade verdi. ‘Ne var bunda büyütecek’ diyebilirsiniz. Yok, çok önemli. Sıradan bir olay değil kesinlikle. Çok anlamlı, mesaj yüklü. İsteseydi geçiştiremez miydi? Kolaylıkla savuşturabilirdi. Saha ve zemin müsaitti. Konjonktür pek uygundu.

Siyasetçiye dokunan yargının hali ortada. Sadece 17 Aralık’tan sonra yaşananları, savcıların ibret-i âlem için oradan oraya sürülmesini kastetmiyorum. Bugün yargı siyasi iktidarın arka bahçesi oldu. Yürüyen davalara müdahale, işine gelmeyen yargı kararlarını önemsememe bu dönemin özelliği. Devlet hukuk vasfını neredeyse yitirdi. Hangi savcı Gül’e gel diyebilirdi? Savcının karşısına çıkmayı bizzat Gül istedi. İki ay önce, Çankaya’dan ayrılırken çevresine ‘ifade vermekten’ söz etti. Kulisi Taha Akyol köşesinde yazdı. Ayrıntı da verdi. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi hatırlatan Gül, hukuk devletinde hiç kimsenin imtiyazlı olmadığını söyledi. Suçun tesbitinin yargıya ait olduğuna dikkat çekti.

YARGIDAN KAÇILMAYACAĞINI NASIL ANLATSIN

Ve Gül dediğini yaptı. Salı günü Ankara’da savcıya gitti, kayıp trilyon davasıyla ilgili ne biliyorsa anlattı. Savcı sordu, Gül cevapladı. Savcıya “Ben RP’de dış ilişkilerden sorumluydum. Parasal konularda yetki ve sorumluluğum bulunmuyordu.” dedi. İfade vermesine de açıklık getirdi. “Hukuka duyduğum saygı” dedi. Sadece lisan-ı hâli değil, sözleri de mesaj dolu Gül’ün. ‘İmtiyazlı olmamak, hukuka saygı duymak’ derken aslında çok şey söylüyor. Bir hukuk devletinde yargıdan kaçılmayacağını daha nasıl anlatsın.

Bugün hatırlamayanlar olabilir, ‘kayıp trilyon’ çok eski bir dosya. Ta 28 Şubat’tan kalma. Olağan bir dönemin davası değildi. RP kapatılmış mal varlığına el konmuştu. O dönemki siyasi iktidarın da yönlendirmesiyle devlet RP’nin Hazine’den aldığı paranın peşine düştü. Parti yönetimi harcamaları faturalandırmakta güçlük çekti. Çok kişi ceza aldı. Mahkeme Erbakan’a mahkumiyet verdi.

GÜL DARBE DİYEBİLİRDİ

Ülkede 28 Şubat’ın olağanüstü şartları hüküm sürmekteydi. Normal bir hukuk davası değildi. Siyasi ve ideolojik yönü ağır basmaktaydı. Yoksa irtica gibi tanımsız ve basit gerekçelerle seçimden birinci çıkmış bir parti mi kapatılırdı. Her olağanüstü dönem önce yargının ayarlarını bozar. ‘Kayıp trilyon’ dosyasını normal hukuki bir dava olarak görmemek lazım. Hedef ‘para’ değildi. Algı ve psikolojik yönü de vardı. ‘Kayıp trilyon’ üzerinden RP’yi kamu vicdanında mahkum etmekti. İdeolojik gerekçelerle parti kapatmayı halk kabullenmiyordu. Para gibi yolsuzluk ekonomisini çağrıştıran dava kanaatleri değiştirebilirdi. O yüzden bu davaya ilişkin çok gürültü koptu. Çok konuşuldu, çok tartışıldı.

Bugün 28 Şubat’ın bizzat kendisi dava konusu oldu. Sürecin aktörleri darbe suçundan yargılanmakta. Gül ‘darbe’ deseydi haklıydı. ‘Bir darbe olarak 28 Şubat’ın yargılanmakta olduğunu’ söyleyebilirdi. Gerekçesi hazırdı. Bundan daha iyi bahane mi olur? Savcının karşısına çıkmayabilirdi. Ama o ‘İmtiyaz olmaz’ ve ‘Hukuka saygı’ dedi.

TÜRK SİYASETİ İÇİN DÖNÜM NOKTASI

Savcının kararı ne olacak? Olayın hukuki sonucu bir yana... Ben üç ay önce devletin zirvesinde yer alan bir ismin hiç çekinmeden, korkmadan üstelik kendisi talep ederek savcının karşısına çıkmasını önemli bir memleket olayı olarak görüyorum. 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün hem lisan-ı hâl hem de iki üç cümlelik sözleriyle herkesin anlayacağı mühim mesajlar verdiğini düşünüyorum. Gül’ün savcıya gitmesi sadece basit ‘kayıp trilyon’ ifadesi olarak değerlendirilemez. Batı ülkelerinde normal bir vakıa ama bizde sıra dışı bir gelişme.

Türk siyaseti için de dönüm noktası...