MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkler’den sözüm ona ayrışmama adına kimliklerinden ve değerlerinden taviz üstüne taviz vermeleri isten...
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkler’den sözüm ona ayrışmama adına kimliklerinden ve değerlerinden taviz üstüne taviz vermeleri istenmektedir. Bu tavizin son sınırı belirlenmeli ve durulacak yer somut olarak tespit edilmelidir. Aksi halde yüz yıl sonra ortada Türk’ten eser kalmayacaktır" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’nın Manavgat ilçesindeki Sueno Otel’de düzenlenen MHP 2. Akademisyenler Kurultayı’na katıldı. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen yaklaşık 800 akademisyenin katılımıyla gerçekleşen kurultayda konuşan Bahçeli, devleti ve milleti ayakta tutan yapı taşlarının yerinden oynatıldığı bir dönemde meseleleri samimi bir şekilde değerlendirmek, karşı karşıya olunan ağır gündemi titiz şekilde yorumlamak gerektiğini söyledi. Bahçeli, millet olarak hayatın tüm cephelerinde durgunluğu ve duraklamayı yaşadıklarını belirtti.
Türkiye’nin kendine özgü bir Ortaçağ yaşadığını savunan Bahçeli, "Türk devlet felsefesinin tüm ilke ve esasları çiğnenmiştir. Bundan dolayı yeni bir soluğa, yeni bir başlangıca ve yeniden doğruluşa büyük bir ihtiyaç vardır. Çağımızın milletler mücadelesi olduğu düşünüldüğünde, mukayeseli üstünlük kuracağımız stratejik alan ve başlıkların çoğalması ve çoğaltılması vazgeçilmez önemdedir. İnsanlığın gelişim seyrine pasif bir izleyici olarak ve edilgen bir zihniyet merceğinden bakmamız akıllıca değildir. Tıpkı geçmişte olduğu gibi ön alan, nizam veren, koordinat çizen, tayin ve tasdik eden bir pozisyona gelmedikten sonra beşeriyet kervanına yön ve ayar vermemiz imkansızı istemekle eşdeğerdir" diye konuştu.
“TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ GELİŞME ROTASINI KORUYAMAMIŞTIR”
"Türk milleti asırlarca Doğu’dan yükselen ve Doğu’nun bereketli bağrından çıkan ışık huzmesi olmuştur" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türk-İslam medeniyeti buluşların, muhteşem eserlerin, deha mertebesindeki sayısız mütefekkirlerin, kul hakkı gözeten ve adalete önem veren yöneticilerin sayesinde insanlığın itibar ve görkem koltuğundan uzunca bir müddet inmemiştir. Çağlar boyunca bugünleri bile imrendirecek şekilde kütüphaneler dolmuş taşmış, mürekkep nehrinden kitap ummanı oluşmuş, madde ve manayı ortak bir idealde buluşturan, insanlığın yararına vakfeden derin kavrayış kıtaların ruhuna sinmiştir. Üzülerek söylemeliyim ki, Türk-İslam kültürü gelişme rotasını koruyamamıştır. Bilim ve teknikte gerçekleştiremediğimiz sıçrama, şimdilerde sosyal, siyasal ve ekonomik maliyetlerin daha da kabarmasına sebebiyet vermiştir. İstikrarlı olmayan, sosyal barışı sağlayamayan, huzuru bulamayan, denge ve düzeni yakalayamayan bir ülkenin kalkınması ve medeniyet pistinden kalkışa geçmesi elbette mümkün değildir."
“SİYASET CÜMBÜŞ YERİNE DÖNMÜŞ”
Küreselleşmenin alt etnik kimlikleri ortaya çıkarma yönünün kışkırtıcı rol oynadığı şu günkü ortamın Türk milli kimliğinin ve milli devletin aleyhine işlemekte olduğunu söyleyen Bahçeli, "Hükümet tarafından kavramsallaştırılan ve ortak payda adı altında servis edilen yapay ve gevşek formüller, Türk milletinin çözülmesini hızlandırmaktadır. İktidara hakim olanlar milli perspektife sahip olmadığından, bölücü talepleri sırası geldiğinde karşılayacak adımlar atarak mahvoluşa doğru bodoslama gitmektedir. Geldiğimiz ve ilerlediğimiz süreç yalnızca Türk olmayanların kimlik kazanımlarına değil, maalesef asırlar içinde kazanılmış Türklük kavramının da zayıflamasına neden olmaktadır. Milletin kafası karmakarışıktır. Siyaset cümbüş yerine dönmüş, ekseni kaymış ve krize girmiştir" şeklinde konuştu.
“YÜZ YIL SONRA ORTADA TÜRKLÜK KALMAYACAK”
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok aktörlü yürütülen bölücülük operasyonuyla Türklük bir alt kimlik olarak sunulmaya çalışılmakta, büyük ve asli unsur Türkler kendi devletlerinde göçmen, sığıntı, misafir ve etnik kalıntı muamelesine maruz kalmaktadır. Türkler’den sözüm ona ayrışmama adına kimliklerinden ve değerlerinden taviz üstüne taviz vermeleri istenmektedir. Bu tavizin son sınırı belirlenmeli ve durulacak yer somut olarak tespit edilmelidir. Aksi halde yüz yıl sonra ortada Türk’ten eser kalmayacaktır. Bu gidişle ben kimim sorusunun cevabı -Türk’üm- olamayacaktır. ’Ne mutlu Türküm diyene’ sözünün oradan, buradan silinmesini bugün dert etmemiz bir yana, yarınlarda Türk olmanın yasaklanacağı ve suçlanacağı karanlık dönemlere de şahitlik edilmesi, ihanetin bu dozda gitmesi halinde sürpriz olmayacaktır."
(İHA)