Yunanistan krizinin bankaları kapatacak boyuta gelmesiyle müzakerelerin aktörleri birbirlerini suçlamaya başladı. Syriza hükümeti ve Başbakan Tsipras, Brüksel'i sömürüyle suçluyor. Brüksel ise Atina'nın sözünü tutmadığını savunuyor. Peki kim haklı?
Abone olYunanistan krizinin müzakerelerin aktörleri birbirlerini suçlamaya başladı.
Syriza hükümeti ve Başbakan Tsipras, Brüksel'i sömürüyle suçluyor. Brüksel ise Atina'nın sözünü tutmadığını savunuyor.
Peki Yunanistan'ın Euro'dan çıkması ihtimalinin bu kadar güçlenmesinin sorumlusu kim?
Syriza mı?
Solcu Syriza Ocak ayında büyük bir seçim başarısıyla iktidara geldiğinde, Yunanistan'da büyük bir iyimserrlik hakimdi.
AB ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) dayattığı kemer sıkma programının tarihe karışacağı inancı vardı.
Ancak aradan geçen 6 ayda seçmen algısında da değişiklik olduğu gözleniyor.
Yunan halkı Syriza'nın ve Başbakan Alexis Tsipras'ın müzakereleri yönetiş biçiminden pek de memnun değil.
Yapılan ilk anketler, 5 Temmuz'da referanduma götürülecek olan AB'nin kemer sıkma paketine yüzde 60 oranla destek verileceğini gösteriyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan London School of Economics Ekonomi Profesörü Vassilis Monastiriotis, "Yunan hükümeti geçtiğimiz beş ay boyunca hiçbir zaman masaya yapıcı önerilerle gelmedi" diyor.
Monastiriotis, IMF ve Euro Bölgesi'nin memur ve emekli maaşlarında kesintiye gidilmesi isteğine karşı çıkan Syriza hükümeti için "Tamam bunlara karşı çıkıyorsunuz. Peki ne yapacaksınız? Öneriniz ne? diye sorulduğunda yanıt alamıyorsunuz" yorumunu yapıyor.
2010 Avrupa borç krizinin patlak vermesinden bu yana Yunanistan'la birlikte Portekiz, İspanya, İrlanda gibi ülkelerin de IMF'den borç almak durumunda kaldığını ancak şu anda Yunanistan'dan çok daha iyi bir noktada olduğunu hatırlatan Monastiriotis, "Eğer Yunanistan bugün daha kötü bir noktadaysa burada sorumluluk büyük ölçüde AB ve IMF'nin değil, Yunan hükümetinindir" diyor.
Bu yoruma karşı çıkan uzmanlar ise krizler arasındaki farka dikkat çekiyor: Avrupa borç krizinde IMF ile Euro Bölgesi'nin finanse ettiği kurtarma paketini alan ülkeler arasında en çok yardıma ihtiyaç duyan ülke Yunanistan olmuştu.
Yunanistan'da turizm ve denizcilik sektörlerinin 2008 küresel krizinden aldığı darbe ülke ekonomisine kalıcı hasar verirken, İspanya, Portekiz ve İrlanda, kurtarma paketine zora düşen bankalarına destek olmak için ihtiyaç duymuştu.
Yani Yunanistan'daki sorunlar, sıkıntıların görece daha zor atlatıldığı reel sektörde baş gösterirken, diğer sorunlu ülkelerin problemleri finans sektörü seviyesinde kalmıştı.
Bu nedenle Yunanistan İrlanda, Portekiz ve İspanya'nın kullandığı kurtarma paketlerinin toplamından daha büyük bir yardıma ihtiyaç duymuştu.
IMF mi?
Yunanistan'ın yardım paketi müzakereleri süresince sıkça gündeme gelen bir konu da talep edilen kemer sıkma politikaları olmuştu.
IMF, ülkede borcun milli gelire oranının düşürülmesinin ve bütçe açığının azaltılmasının öncelik olması gerektiği görüşünde.
Yunanistan'da borcun milli gelire oranı yüzde 178 seviyesinde. Euro Bölgesi ortalaması ise yüzde 92.
Yunanistan'da bütçe açığının milli gelire oranı ise yüzde 3,4 seviyesinde bulunuyor.
Ancak Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman, IMF'nin dayattığı kemer sıkma programının Yunan ekonomisini içinden çıkılamayan bir yavaş büyüme/yüksek işsizlik sarmalına soktuğu görüşünde.
New York Times gazetesi için bir yazı kaleme alan Krugman, "Referandumda oy kullanacak olsam 'Kemer sıkmaya hayır' derdim. Euro Bölgesi artık Atina'dan ucu açık biçimde kemer sıkmaya devam etmesini talep ediyor. Herhangi bir umut ışığı yok... Oysa Euro'dan çıkışla yaşanacak bir devalüasyon, her ne kadar başta kaos yaratsa da, ardından toparlanmanın zeminini hazırlayabilir" diyor.
Krugman; IMF ve Euro Bölgesi'ni "mafya usulü" bir teklifi Atina'ya sunmakla da suçluyor ve "Tam anlamıyla ters Corleone taktiği kullandılar: Atina'nın kabul edemeyeceği bir teklif sundular. Büyük ihtimalle bunun da bilincindeydiler. Yani Yunan hükümetini değiştirmek için işi bu noktaya getirdiler. Syriza hoşunuza gitmese de, Avrupa ideallerine inanan herkes için bunun çok rahatsız edici olması gerekir" yorumunu yapıyor.
LSE Profesörü Monastiriotis ise IMF'nin önerdiği kemer sıkma tedbirlerinin alternatifinin olmadığını savunuyor ve "Bir alternatif kamu harcamalarını artırıp, büyüme ve istihdam yaratarak krizi aşmaya çalışmak. Ama sorun şu ki ortada para yok. Hangi parayla bu yatırımları yapacaksınız?" diye soruyor.
Euro Bölgesi mi?
Euro Bölgesi'nde para birliğini destekleyecek kurumların bir türlü oluşturulamamış olması ve birlik içindeki ülkelerin gruplaşarak hareket etmelerinin Yunanistan'ı bugün geldiği noktaya sürüklediğini düşünenler de var.
Yunanistan'ın renkli kişiliğiyle kendisini tanıtan ve kendisini 'Dengesiz Marksist' olarak tanımlayan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis bu durumu ABD'nin Columbia Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta "Para birliklerinde bütçe fazlası veren bölgeler vardır, bütçe açığı veren bölgeler vardır. Belli yatırımlar açık veren bölgelere yapılır ki, gelir ve istihdam yaratılsın. Ama Euro Bölgesi'nde bu tür planlamaları yapacak bir kurum dahi yok" diyerek izah etmişti.
Euro Bölgesi'nin ortak vergi politikalarına sahip olmayan ülkelerin para birliğinde olması da diğer bir eleştiri konusu.
Krugman'a göre, Yunanistan krizi aşılsa dahi ortak para birimi Euro'nun mevcut sorunlu haliyle ayakta kalmaya devam etmesi olanaksız.
Ancak Monastiriotis, mevcut şartlar altında Euro Bölgesi liderlerinin ellerinden geleni yaptığını düşünüyor ve "Eğer Yunanistan'a açık çek verirseniz neden İspanya, Portekiz ya da İrlanda'ya vermeyeceksiniz? [Almanya Başbakanı] Angela Merkel ve [Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude] Juncker işin bu noktaya gelmemesi için çok çaba sarf etti. Ancak karşılarında uzlaşmaya yanaşmayan bir taraf vardı" diyor.
Aylar boyunca devam eden çok taraflı karmaşık müzakerelerde başarısızlığının sadece tek bir tarafa mâl edilemeyeceğini belirten Monastiriotis "Tek suçlu yok. Herkes hatalar yaptı ve bu noktaya gelindi. 2010'dan bu yana iyimserdim. Yunanistan'ın Euro'da kalacağını düşünüyordum. Hâlâ aynı şekilde düşünmek istiyorum" diyor.