Yunanların yüzde 61'i dünkü referandumda alacaklıların anlaşma koşullarını reddetti. Şimdi merak edilen konuların başında ülkenin Euro Bölgesi'nden çıkıp çıkmayacağı geliyor. BBC'den Paul Kirby gündemdeki üç senaryoyu yazdı.
Abone olYunanistan'da dün yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 61'i, alacaklıların anlaşma koşullarına "Hayır" dedi.
Başbakan Aleksis Tsipras, bunun Avrupa'ya karşı verilmiş bir oy olmadığını söyledi. Ancak birçok Avrupa ülkesi lideri, referandumdan "Hayır" sonucu çıkmasının, Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden ayrılması anlamına geleceği uyarısında bulunmuştu.
Peki şimdi ne olacak? Yunanistan, Euro Bölgesi'nde mi kalacak, yoksa bölgeden ayrılacak mı?
Yunanistan'ın ve Euro Bölgesi'ndeki diğer ülkelerin önünde en az üç senaryo var. Ve tüm bu senaryolar, Yunan bankalarına ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) bu bankalara sağladığı acil likidite desteğine ne olacağı ile yakından alakalı.
Birinci senaryo
Müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden çıkması.
Başbakan Tsipras uygulanabilir bir anlaşma için müzakere güçlerinin arttığını söylese de, birçok kişi bunu en muhtemel seçenek olarak görüyor.
Sorun ise Yunanistan'ın Avrupalı ortaklarının çoğunun referandum sonucunu yolun sonu olarak görmesi ve Yunan bankaları halen kapalı olduğu için acilen harekete geçilmesinin gerekmesi.
Fransa ve İtalya liderleri ile bazı Alman bakanlar, referandumda oylanacak konunun Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nde kalıp kalmaması olduğunu söylemişlerdi.
Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel de dün akşam Tsipras'ın "Avrupa ve Yunanistan'ın üzerinde uzlaşabileceği son köprüleri de yıktığını" söyledi.
Şimdi sırada telaşla yapılacak bir dizi toplantı var. Bugün ECB Yürütme Kurulu Konseyi toplanacak. Yarın ise Euro Bölgesindeki ülkelerin hem liderleri, hem de maliye bakanları bir araya gelecek. Ancak karamsar bir hava var.
Euro Bölgesi Başkanı Jeroen, Yunanistan'ın şimdi "zor önlemlere ve reformlara" dayalı bir planla kendilerine gelmesi gerektiğini söyledi.
İkinci senaryo
Yunan bankalarının çökmesinin, kurtarma paketine dayalı yeni bir anlaşmaya ya da Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden ayrılmasına neden olması.
Halen Yunanistan'la herhangi bir anlaşmayı gölgeleyen faktör, 29 Haziran'dan bu yana kapalı olan Yunan bankalarının durumu. ECB bu tarihte bankalara acil likidite desteğini kesmişti.
Yunanistan hükümeti referandumdan "Hayır" sonucu çıkması halinde, bankaların Salı günü açılacağı sözü vermişti.
Ancak ECB'nin 89 milyar euroluk acil yardım desteğini artırması beklenmiyor. Bu durumda Yunan bankalarının ömrü uzun olmayabilir.
Muhtemel bir seçenek bankaların, Yunanistan'ın eski para birimi drahmiye dönmesi öncesi paralel bir para birimi üzerinden işlem yaparak açılması.
Yunan ekonomisinin çökmesi sonrası, Avrupa Birliği (AB) ülke bankalarının sermaye yapısını yeniden düzenlemeye ikna olabilir.
Ancak bunun, kemer sıkma önlemlerine karşı çıkan hareketlerin ana siyasi partileri zorladığı İspanya gibi, Euro Bölgesi'nin diğer bazı üyeleri üzerinde siyasi etkileri olacaktır.
Slovakya Maliye Bakanı Peter Kazimir bir tweetinde "Yunanistan'ın reformları reddetmesi, daha kolay para alabilecekleri anlamına gelmez" dedi.
Yunanistan'ın alacaklılarının başında gelen ECB'nin kurtarma fonu EFSF de, Haziran ayındaki borç geri ödemesi yapılmadığı için Atina'nın 130 milyar 900 milyon euroluk borcunu tahsil etme tehdidinde bulundu.
Üçüncü senaryo
Euro Bölgesi liderlerinin Atina ile yeni bir anlaşmaya ikna olması.
Mevcut koşullarda pek olası gözükmese de Tsipras'ın son önerisi ve referandum öncesi kabul ettiği reformlar üzerinde anlaşma sağlanması mümkün.
Zira Yunanistan'ın alacaklıları ile Atina yönetimi arasındaki görüş ayrılıkları oldukça azalmıştı.
Aradaki en önemli fark, Tsipras'ın 29 milyar 100 milyon euroluk üçüncü bir kurtarma paketi istemesiydi.
Ancak bu, teklif edilen ikinci kurtarma paketinin son dilimi olmayacaktı ve meblağ da daha önce gündeme gelenin dört katıydı.
Tsipras, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) referandumdan önce yayımladığı raporu da lehine kullanabilir. Bu raporda, Yunanistan'ın önümüzdeki üç yılda 50 milyar euroluk finansmana ihtiyaç duyduğu belirtilmişti.
Borcu 300 milyar dolardan fazla
Yunanistan, 2010 yılından bu yana AB ve IMF'nin toplam 240 milyar euroluk kurtarma paketleri sayesinde iflastan kurtuldu.
Ancak Atina yönetimi geçen yılın Ağustos ayından bu yana yardım alamıyor ve Euro Bölgesi ile yaptığı anlaşmanın süresi de 30 Haziran'da oldu.
Yunanistan bu tarihte IMF'ye olan 1,5 milyar euroluk borcunu da ödeyemedi ve EFSF'ye göre resmen temerrüde düştü.
Ülkenin toplam borcu 300 milyar euro'dan fazla. Bu da Yunanistan'ın Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yüzde 177'sine tekabül ediyor.
Yunanistan'da geçen haftadan beri hem bankalar kapalı hem de bankalardan nakit para çekme günde 60 euro ile sınırlandırılmış durumda.
Atina yönetimi borç geri ödemelerini de durdurmuş durumda.
Ancak kamu sektörü çalışanlarının ve emeklilerin maaşlarını ödemek için her ay 2 milyar 200 milyon euroya ihtiyacı var.
Bankalara yönelik kısıtlamalar, vergi gelirlerinin de azaldığı anlamına geliyor.
Euro Bölgesi için 'en büyük tehdit'
Yunanistan'ın borç krizi, Euro Bölgesi için gelmiş geçmiş en büyük tehdidi oluşturuyor. Atina'nın bölgeden çıkması halinde, ECB Yunan bankalarına borç olarak verdiği 118 milyar euroyu ve Yunan hükümet bonaları için ödediği 20 milyar euroyu kaybedecek.
ECB'nin para basması mümkün ama Almanya bu seçeneğe şiddetle karşı.
Üstelik sorunlar piyasalarla da sınırlı değil. Euro Bölgesi üyelerinde, ortak para birimi karşıtı hareketlerle yüzleşen birçok hükümet, Yunanistan'daki gelişmeleri kaygıyla izliyor.
İspanya Başbakanı Mariano Rajoy da geçen hafta yaptığı açıklamada, Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden çıkmasının "olumsuz bir mesaj" olacağını söylemiş, bunun nedenini şöyle özetlemişti:
"Çünkü bu durumda Euro Bölgesi üyeliğinin sonsuza dek sürmeyebileceği görülmüş olur."