BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Yunan vatandaşı hükümete dava açtı

Yunanistan'da bir grup yurttaş, kemer sıkma programının insanlık suçu olduğu gerekçesiyle Yunan hükümetini uluslararası mahkemeye verdi.

Abone ol

Yurttaşların kendi devletlerini mahkemeye vermesi az rastlanan bir olaydır.

Batı Avrupalı bir hükümete karşı Hague'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde dava açılması ise çok daha istisnai bir durum.

Fakat Yunanistan'ın başkenti Atina yakınlarında bir grup yurttaş, Yunan hükümetini mahkemeye vermeye hazırlanıyor.

Suçlama ise oldukça ciddi: Yunan hükümetinin uygulamaya koyduğu kemer sıkma önlemlerinin soykırım ve insanlık suçu teşkil ettiği iddia ediliyor.

Bu davanın arkasında psikolog bir anne-kız var: Olga ve Tanya Yeritsidou.

Fakat onları destekleyen ve her hafta Atina'da bir araya gelen büyük bir grup var.

Bunlar siyasi muhalifler ya da radikaller değil, sıradan, orta sınıf, meslek sahibi insanlar; hükümetin yaptığı kesintilerden fazlasıyla etkilenen ve şimdi de son çare olarak hükümeti mahkemeye verme yoluna başvuran yurttaşlar.

Olga, "bu ekonomik önlemler gelirimizi ve varlığımızı elimizden alarak bizi özgürlüğümüzden ediyor; yeme, barınma, sağlık ve eğitim ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz" diyor.

Sözü bu kez kızı Tanya devralıyor: "Kemer sıkma uygulamaları Yunanları yoksulluk sınırının altına itmekle kalmıyor, hayatta kalmak için gerekli asgari ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getiriyor."

Anne-kız ta 2008'de dönemin başbakanı Costas Karamanlis'e mektup göndererek kamu sektöründe yapılacak kesintilerin sonuçları konusunda uyarılarda bulunarak işe başlıyorlar.

Bir yıl sonra diğer hükümet iktidara geldiğinde mektuplarını yineliyorlar.

Hükümete karşı mahkeme celbi çıkarma girişimleri dikkate alınmayınca, Hollanda'da Hague'de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurmaya karar veriyorlar.

Neden 'soykırım', neden 'insanlık suçu'?

Yunanistan gerçekten de bir yandan ekonomik durgunluk bir yandan da kemer sıkma tedbirleri nedeniyle çok zor bir dönemden geçiyor.

Ülke ekonomisi beş yıldır daralıyor; işsizlik oranı genel olarak yüzde 20'lerde, genç nüfus içerisinde ise yüzde 50'lerde seyrediyor.

Bunun sosyal yansıması ise büsbütün karanlık; intiharlar iki katına çıkmış, suç işleme oranı artmış ve nüfusun dörtte biri yoksulluk sınırının altına itilmiş bulunuyor.

Olga ve Tanya'ya hükümet politikalarının gerçekten "soykırım" ya da "insanlık suçu" teşkil ettiğine inanıp inanmadıklarını soruyorum.

"Elbette" diyor Olga, "bizi gelirden yoksun bırakarak evlenme ve çocuk sahibi olmaktan alıkoyuyorlar. Geçinme korkusu olan gençler evlenmiyor. İntiharlar almış başını gidiyor."

Ve devam ediyor: "Gençlerimizin çoğu başka ülkelere göçüyor; burada sadece yaşlılar kaldı. Onlar da ilaçsızlıktan ölüyor."

Fakat soykırımın sözkonusu olması için hükümetin bilerek bu sonuçları yaratmış olması gerektiğini söylüyorum.

Tanya cevap veriyor:

"Bu işin bilerek yapıldığını kanıtlamak için hükümetin sadece sonuçlarından haberdar olduğunu değil bu sonuçlara razı olduklarını göstermeniz gerekir.

"Biz, hükümetin hem bu sonuçların kapsamını ve şiddetini bilip umursamadıklarını hem de diğer bütün çözümleri reddettiklerini kanıtlayabiliriz."

Uluslararası Ceza Mahkemesi, böyle bir davanın açılmasıyla ilgili evrakları aldıklarını fakat sunulan delilleri incelemeye değer görmediklerini dava sahiplerine bildirmiş.

Dava sonuç getirebilir mi?

Davanın daha ileri gidip gidemeyeceğinden bağımsız olarak bu olayın gösterdiği şu ki, Yunan halkı statükoya karşı, yolsuzluk ve kötü idare sonucu ülkeyi yıkıma sürükleyen politikacılara karşı büyük öfke duyuyor.

Anayasa hukuku profesörü George Katrougalos, davanın daha ileri gitme şansının olmadığını söylüyor.

Katrougalos, "Evet, anlıyorum; bu, krize karşı insani bir tepki; ama yasal olarak absürd bir durum. Davanın dayanabileceği bir yasal temel yok" diyor.

"Mali bir krizle karşı karşıya olan ülkelerde bunun faturasını halkın ödemesi gerektiği doğrultusunda bir anlayış var; ceza mahkemelerinde de aynı anlayış geçerli. Halk ise suçlayacak birini arıyor."

Yunanistan 6 Mayıs'ta seçimlere gittiğinde seçmenler, kemer sıkma politikalarına karşı öfke ile oy kullanacak.

Bütün kamuoyu yoklamaları, Sosyalist Pasok ile muhafazakâr Yeni Demokrsi partisinin son iki yıldır uygulanan kesintilerden dolayı seçmenler tarafından cezalandırılacağını öngörüyor.

Pasok milletvekili Elena Panaritis ise, davanın kusurlu olduğunu belirterek kemer sıkma politikalarını herşeyin sorumlusu olarak görmenin basit bir yaklaşım odluğunu söylüyor.

Halkın öfkesini anlayışla karşıladığını belirten Panaritis, "bu iki bayan galiba krizin neden kaynaklandığını bilmiyor" diyor.

"Onlar bu sonuçların kemer sıkma politiklarından kaynaklandığını düşünüyor; oysa yıllarca kötü idare edilmiş bir ekonominin sonuçlarıdır bunlar ve Yunan halkı yıllarca bu iki bayanın şikayet ettiği bu siyasi partilere ve liderlere oy verdi."

Fakat Olga Yeritsidou hâlâ kararlı bir biçimde "bunlar cezalandırılmalı ki bir daha böyle şeyler yaşanmasın" diyor.