Yunanistan'ın deri ceketli Maliye Bakanı Varufakis Brüksel'le pazarlığa oturdu. Kendisini 'dengesiz Marksist' olarak tanımlayan Varufakis, 2013'te yazdığı bir blog yazısında müzakere fırsatı eline geçtiğinde neler yapıp neler yapamayacağını anlatıyordu.
Abone olYunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis, kendi blog sayfasında 10 Aralık 2013 tarihinde yayımladığı bir yazıda 'sosyalizm itiraflarında' bulunmuş ve geçmiş dönemlerdeki sol eğilimlere yönelik eleştirilerini sıralamıştı.
Yanis Varufakis'in blog yazısından bir kesit:
"Avrupa'nın elitleri bugün, başını çektikleri krizin doğasını ve Avrupa medeniyeti bir yana kendi kaderlerine dahi etkisini anlamayan bir grup cahil lider topluluğu gibi davranıyorlar. Yoksul kesimin sürekli olarak azalan birikimlerini talan ederek iflas etmiş bankacıların yarattığı kara delikleri kapatmaya çalışıyorlar."
"Parasal birlik yaratarak (A) Avrupa'nın makro-ekonomisinden tüm şok emicileri ortadan kaldırdılar, (B) şok geldiğinde de devasa olmasını sağladılar. Şimdi ise inkâr ediyorlar ve mantıksızca Tanrıların, rekabetçi tasarrufa kurban edilmek üzere yeterli sayıda insan hayatı sunacağı mucizesini bekliyorlar. (…)"
"On yıllar boyunca milyonlarca kişiyi ilerici politikalar adına kınadığımız Sol'un endüstriyel feodalizme dair kolektif suçluluğunun her daim bilincinde olarak, ben yine de Sovyetler ve Avrupa Birliği arasında paralellik kuruyorum."
"Farklılıklarına rağmen, ortak bir noktaları, en tepeden (Politbüro veya Komisyona), en alta (her üye devletteki tüm bakanlar veya tüm delilikleri tekrar eden son komisere) uzanan tekdüze 'parti çizgileri'. Hem Sovyetler hem de AB aparatçıkları Hristiyan mezhebinde olduğu gibi, gerçekleri ancak kendi kehanetlerine ve kendi kutsal kitaplarına uygun olduğu takdirde kabullenen kararlılığı paylaşıyor. (…) Avrupa'nın elitleri derin bir inkâr ve kargaşa içindeyken kafalarını deve kuşu gibi kuma gömerken, Sol da Avrupa kapitalizminin çöküşünün işlevsel, kitlelerin ortak refahını üretebilecek kabiliyete sahip bir sosyalist siteme açılacak boşluğu doldurmaya hazır olmadığımızı kabullenmeli."
Ilımlı Öneri
"Görevimiz çift yönlü olmalı: Mevcut gidişata dair, Marksist olmayanların, yani neoliberalizm tarafından kandırılan Avrupalıların kavrayabileceği bir analiz öne sürmek. Ve bu analizi, sürekli düşüş haline son vermek için Avrupa'nın istikrara kavuşmasına yönelik önerilerle uyumlu hale getirmek (…)."
"Biz 'Ilımlı Öneri'mizle bunu yapmaya çalışıyorduk. Radikal aktivistlerden, koruma fonu yöneticilerine kadar olan farklı hedef kitlelerimize hitap ederken, ortak çıkarımız olan sağcılarla da stratejik ittifaklar kurmak. Sağcılarla basit ve tek ortak çıkarımız, tasarruf ile kriz ve iflas eden devletler ile iflas eden bankalar arasındaki olumsuz beslenme döngüsünü sona erdirmek. Hem kapitalizm hem de yerine geçebilecek herhangi bir ilerici programı baltalayacak olumsuz bir etkiyi engellemek."
"(…) İki itirafla sonuçlandırayım. Nefret ettiğim sistemin istikrarı için ılımlı bir gündem izlemeyi samimi olarak savunmaktan mutlu olsam da, buna hevesliymişim gibi görünemem. Mevcut şartlar altında yapmamız gereken bu olabilir. Ama daha radikal bir gündemin makul bir şekilde uygulandığını muhtemelen ben göremeyeceğim."
"Son olarak, çok kişisel bir itiraf: 'Üst tabaka' için 'daha kabul görür' bir hisse müsamaha göstererek, hayatım boyunca kapitalizmin değiştirilebileceği umudunu boşa çıkarma üzüntüsünü gizliden gizliye azaltma riski yaratıyorum. Yüksek ve güçlüler tarafından kutlanarak kendi kendine tatmin olma hissi, zaman zaman bana da yanaştı. Ne kadar radikal olmayan, çirkin, zararlı ve yıpratıcı bir histi o!"
'Dünyayı değitiremeyen sosyalistler gibi olmamalıyız'
"Kişisel olarak en kötü hissettiğim zaman bir havaalanındaydı. Pahalı bir takım giyen biri, Avrupa krizi konusunda bir konuşma için beni davet etti ve bana bir birinci sınıf bilet alabilecek kadar saçma bir hesap ödedi. Birkaç uçuşun ardından yorgun bir şekilde eve dönerken, uçuş kapısına doğru ekonomi sınıfında sıraya girmiştim. Bir anda, dehşete düşmüş bir şekilde 'ayaktakımını' baypas etme yetkisi verildiği hissine kapılmanın benim için ne kadar kolay olduğunu fark ettim."
"(…) Eğer şeytanla ittifak kuracaksak (örneğin IMF ile, benim iflas tasarrufu olarak nitelediğim terim 'bankruptocracy''ye karşı çıkan neoliberallerle) dünyayı değiştirmekte başarısız olan ama özel şartlarını geliştirmekte başarı sağlayan sosyalistler gibi olmaktan sakınmalıyız."
"Burada kurnazlık gerektiren şey stratejik amaçlar doğrultusunda, sonunda neoliberallerin kendi kendilerini engelleyen pisliklerine karşı tüm muhalefetin etrafından dolaşmalarına yardımcı olan ve kapitalizmin yaradılışındaki iğrençliklere bakışımızı muhafaza eden ve bunu korumaya çalışan devrimci maksimalizmden (devrimci aşırılıktan) sakınmak. Radikal itiraflar bu zor dengeyi kurmaya yardımcı olabilir. Sonunda Marksists hümanizm, dönüşmekte olduğumuz şeye karşı sabit bir mücadeledir."