Yargıda rüşvet iddialarına ilişkin davada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
Abone olRüşvet aldığı iddia edilen eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan ile bu davayla birleştirilen ve rüşvet vermekle suçlanan 15 sanığın yargılanmasına Yüce Divan'da devam edildi. Duruşmaya Hasan Erdoğan ile diğer sanıklar Necdet Okçu, Yavuz Çay, Hüseyin Uysal, Murat Yalçıntaş, Süleyman Balcı, Abdullah Pehlivan, Resul Dalkıran, İlhan Balcı, Çamur Ali Kopuz, Baki Bedir, Abdullah Çınar, İlhan Parseker, Murat Akbaş ve Orkun Osman Bilgivar ile avukatları katıldı.
Duruşmada esas hakkındaki mütaalasını açıklayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi, rüşvet aldıkları iddia edilen, sanıklar Çınar, Parseker, Bilgivar, Çay, Balcı ve Serkan Tığlıoğlu'nun kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatlerine karar verilmesini istedi.
Ekmekçi, sanık Hasan Erdoğan'ın rüşvet alma suçunun sübuta erdiğini belirterek, Erdoğan'ın Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) rüşvet suçunu düzenleyen 252. maddesinin 1. fıkrası gereğinde 4 yıldan 12 yıla kadar hapis talep etti. Erdoğan'ın yargı mensubu olması nedeniyle cezanın artırılmasını öngören 7. fıkrası gereğince 5 yıl 4 aydan 18 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi.
Başsavcıvekili Ekmekçi, diğer sanıklar Okçu, Uysal, Yalçıntaş, Balcı, Pehlivan, Dalkıran, Kopuz, Bedir, Akbaş'ın rüşvet verme suçunu işlediklerinin sübuta erdiğini ifade ederek, bu sanıkların ayrı ayrı TCK'nın 252/1 maddesi uyarınca 4 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
''ADALET BÜYÜK SİNEKLERİN GELİP GEÇTİĞİ BİR AĞ OLMAMALIDIR''
Yargıda rüşvet iddialarına ilişkin Yüce Divan'da görülen davada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi, adalet ve hukukun, ''küçük sineklerin takılıp kaldığı, büyük sineklerin ise gelip geçtiği bir ağ olmaması'' gerektiğini belirterek, ''Suç işleyen her kim olursa olsun, Anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde hukuk kuralları içinde bağımsız mahkemelerde hesabını vermeli ve hak ettikleri cezaları da çekmelidir'' dedi.
Duruşmada, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, esas hakkındaki savunmasını yapmak üzere duruşmaya müdahil olarak katılan CNR Fuarcılık A.Ş'nin hakim ortağı Ceyda Zeliha Erem'in avukatı Haluk Pekşen'e söz verdi.
Pekşen, rüşvete konu olan ve avukatlık ücreti olarak adlandırılan 2 trilyon liralık ödemenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirtti. Müvekkilinin davacı olduğu Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'ndeki davada, Yargıtay içtihatlarının aksine karar verildiğini söyleyen Pekşen, müvekkili Erem'in 1 milyon dolarlık zarara uğradığını öne sürdü.
Sanık Hasan Erdoğan'ın üzerine atılı suçu hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde işlediğinin ortada olduğunu iddia eden Pekşen, Erdoğan'ın cezalandırılmasını istedi.
Esas hakkında mütalaasını açıklamak üzere söz verilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi de sözlerine Anayasa Mahkemesi'nde uygulamaya giren bireysel başvuru hakkının hayırlı olmasını dileyerek başladı. Ekmekçi, görevi başında şehit edilen Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun ve tüm şehitlere de rahmet diledi.
''ADALET MÜFETTİŞİNİN SORUŞTURMASI HUKUKA AYKIRI DEĞİL''
Esas hakkında mütalaayı okuyan Ekmekçi, sanık ve sanık avukatlarının, Adalet Başmüfettişi'nce yapılan soruşturmanın ve toplanan delillerin hukuka aykırı olduğu yönündeki iddialarına yanıt verdi.
Adalet Başmüfettişi'ne Adalet Bakanlığı'nca verilen soruşturma izninin kişi değil olay bazında olması nedeniyle ilişkili tüm kişileri kapsadığını belirten Ekmekçi, soruşturmada takip edilecek kişiler için ayrı ayrı izin alınmasına gerek olmadığını söyledi. Ekmekçi, bu nedenle Adalet Başmüfettişi Halit Kıvrıl tarafından yürütülen soruşturmada ve delil toplanmasında hukuka aykırı bir durum bulunmadığını belirtti.
Rüşvet suçunda delil elde etmek zor olduğundan rüşvet verenler üzerinden delil elde edilmeye çalışıldığını, telefon dinlemeleri ve teknik takip sonucunda soruşturmanın bir ucu Yargıtay'a uzandığı için dinlemeye ve teknik takibe devam edilerek suçun ortaya çıkarıldığını dile getiren Ekmekçi, şu görüşleri savundu:
''Soruşturmanın başlaması için şüphelilerin belli olmasına gerek yoktur. Rüşvet verecekler belli, alacak kişinin hakim olduğu belli ama kim olduğu belli değildir. Adalet Başmüfettişi'nin yaptığı soruşturmada herhangi bir usulsüzlük veya yetki aşımı yoktur. İletişimin tespiti kararları yasaya uygun olarak mahkeme kararları doğrultusunda alınmıştır. Hukuk dışı yasak delil kapsamında sayılmaz. Ortada yasalara uygun şekilde ortaya çıkarılan bir rüşvet suçu vardır. Bu delillerin yasak delil kapsamına alınması suçluların açık şekilde işlediği suçtan ceza almaması yolunu açacaktır. Özel hayatın gizliliğinin korunması elbette önemlidir ancak bazı önemli suçlar vardır ki bu suçların işlendiği yönünde kuvvetli şüphelerin bulunması halinde özel hayatın gizliliği sınırlandırılabilir.''
''TEKNİK TAKİPTEKİ KAYITLARIN BOZUK OLMASI SUÇU YOK ETMEZ''
Soruşturma kapsamındaki teknik takip sonucunda elde edilen telefon görüşmelerinden Yargıtay'da verilen karar için bir hakime rüşvet verileceğinin apaçık ortada olduğunu savunan Ekmekçi, ''Bir hakime rüşvet verileceği konuşmalardan anlaşılmaktadır ancak hakim belli değildir. Adalet müfettişi bu hakimin kim olduğunu ortaya çıkarmak için soruşturmaya devam etmiştir. Teknik takip sonucu sanıkların rüşvet verdiği kişi, 10 Kasım 2008'de ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla adalet müfettişinin kimliğini henüz bilmediği biri hakkında soruşturmaya devam etmesinde bir hukuki engel bulunmamaktadır'' diye konuştu.
Bu nedenle Hasan Erdoğan'ın Yargıtay üyesi olması nedeniyle teknik takibe alınmamasının söz konusu olamayacağını söyleyen Ekmekçi, polislerin Erdoğan'ı Yüce Divan huzurunda teşhis ettiğini hatırlattı. Ekmekçi, emniyet yetkililerinin sanıklara iftira atmalarını gerektirecek bir durum bulunmadığını, polislerin yalnızca gördüklerini tutanağa bağlayarak adli makamlara sunduklarını, bunun da görevlerinin gereği olduğunu anlattı.
Polislerin tanık olarak dinlenmelerine yapılan itirazları da değerlendiren Ekmekçi, teknik araçlarla izlemeyi yapan ve kayıt altına alan kişilerin, tanık olarak dinlenebileceklerini ifade etti. Ekmekçi, ''Polisler Hasan Erdoğan'ı teşhis etmişlerdir. Teknik takipteki kayıtların bozuk olması suçu yok etmez'' dedi.
Hasan Erdoğan'ın daha önce görüştüğü rüşvet veren sanıklara, dava dosyasına İstanbul Dünya Ticaret Merkezi için fuarcılık belgesi almaları yönünde öneride bulunduğunun açık olduğunu öne süren Ekmekçi, böylelikle Erdoğan'ın kararı etkilediğini savundu.
Kararın altında imzası bulunan ve daha önce dinlenen Yargıtay 6. Hukuk Dairesi üyelerinin Hasan Erdoğan'ın herhangi bir telkinde bulunmadığını söylediklerini anımsatan Ekmekçi, tanık beyanlarının, davanın üzerinden uzun süre geçmesi ve Erdoğan'ın üyeler üzerinde direkt telkinde bulunamayacağı gibi konular esas alınarak değerlendirildiğini kaydetti.
''ADALETE OLAN GÜVENİ YERLE BİR EDER''
Ekmekçi, rüşvet suçu gibi adalete güveni kökünden sarsan bir suç konusunda yargılama yapılırken mahkemenin çok ince ve sıkı bir delil değerlendirmesi yapması gerektiğini vurgulayarak, iddia makamı olarak da dosyadaki tüm delillerin her bir sanık yönünden ayrı ayrı değerlendirildiğini ve sonuçta ortaya çıkan vicdani ve hukuki kanaate göre istemde bulunulduğunu anlattı.
Üzerine atılı suçu işlediği yönünde en küçük şüphe bulunan sanıklar hakkında delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı verilmesinin talep edildiğini belirten Ekmekçi, rüşvet suçunu işledikleri kesin ve net şekilde ortaya çıkan sanıkların usul yönünden bazı boşlukların arkasına sığınarak cezasız kalmalarının adalete olan güveni yerle bir edeceğini söyledi. Ekmekçi, bu nedenle bu sanıkların üzerlerine atılan suçtan mahkumiyetlerinin istendiğini kaydetti.
AĞA TAKILAN SİNEKLER...
Başsavcıvekili Ekmekçi, mütalaasının sonuç bölümünde şunları kaydetti:
''Adalet Müfettişi'nin bu olayı soruşturmasının sebebi, rüşvet suçuna iştirak eden kişilerden birisinin hakim olmasından dolayıdır. Bu soruşturmayı Cumhuriyet Savcısı yerine Adalet Müfettişi'nin yapmasının başka bir sebebi yoktur. Cumhuriyet Savcısı'nın normal kişiler hakkında soruşturma yaparken tanınan yetki ve görevlerin aynı şekilde soruşturma yapan Adalet Müfettişi'ne de tanınması gerekir. Bunu yasaklayan bir yasal düzenleme yoktur. Ayrıca, Anayasa'nın eşitlik ilkesinin bir gereğidir bu. Sanık olan hakim veya cumhuriyet savcıları lehine yorum yapılması her şeyden önce eşitlik prensibine de aykırıdır. Adalet ve hukuk küçük sineklerin takılıp kaldığı, büyük sineklerin ise gelip geçtiği bir ağ asla olmamalıdır. Suç işleyen her kim olursa olsun, Anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde hukuk kuralları içinde bağımsız mahkemelerde hesabını vermeli ve hak ettikleri cezaları da çekmelidir. Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 135. ve 140. maddeleri çerçevesinde toplanan delilleri yasak delil kapsamına sokmak mümkün değildir. CMK'nın kuralları çerçevesinde toplanan tüm bu deliller bağımsız mahkemelerce usul ve yasaya uygun şekilde verilmiş kararlara dayanılarak toplanmıştır.
Suç konusu yargılama sonunda ve toplanan tüm delillere, özellikle iletişimin tespiti sırasında elde edilen şifreli telefon konuşmalarına bakıldığında sanıkların üzerlerine atılı rüşvet suçunu işledikleri sübuta ermiştir. Sanıkların telefon dinleme kayıtları incelendiğinde konuşmalarının birçok yerinde şifreli kelimeler kullandıkları ve bir şeyleri gizlemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu şifreli konuşmalar değerlendirildiğinde ya suça iştirak eden bu sanıkların hep birlikte bir tiyatro oynadıkları veya suç konusu rüşvet suçunu işledikleri ve bu suçu gizlemek amacıyla şifreli konuşmalar yaptıkları kabul edilecektir. Sanıkların tiyatro oyunu oynamadıkları ve yargılamaya konu rüşvet suçunu işledikleri apaçık ortadadır.''
SİNEK ÖRNEĞİNE TEPKİ
Esas hakkındaki mütalaayla ilgili söz alan Hasan Erdoğan'ın avukatı Bülent Acar, ''Yüce Divan'da yargılama kamusal savunma makamında görev yapan müdafileriz, kamusal savunma makamı ağırlığı olan ciddi makamdır'' dedi.
İddia makamının Anayasa gereği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapıldığını ve mütalaanın sonunda sanıklara karşı ''büyük sinek, küçük sinek'' ifadesinin kullanıldığını ve bunun kayıtlara geçtiğini söyledi.
Anayasa'ya göre, suçsuzluk karinesinin yargılamanın kesinleşmesine kadar herkesi kapsadığını belirten Acar, hiç kimsenin buna aykırı görüş bildiremeyeceğini ifade etti.
Acar, ''Ben konuşmamın başındaki sözüme uyarak, sayın iddia makamıyla aynı duruma ve konuma düşmeyeceğim. Temsil ettiğim makamın ciddiyetine uygun davranacağım. Müvekkilime karşı sinek yakıştırmasıyla ilgili olarak her türlü yasal hakkımız saklıdır'' dedi.
Ekmekçi'nin, şifreli telefon görüşmeleriyle ilgili ''tiyatro'' benzetmesini de eleştiren Acar, ''Tiyatronun yöneticisi kimlermiş acaba? Bu tür deyimlere yargılamalarda yer yoktur. Biz kamusal savunmamızda aynı konuma ve duruma düşmeyeceğiz'' diye konuştu.