BIST 8.630
DOLAR 34,35
EURO 37,51
ALTIN 3.031,05
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Yüce Divan kararı neden 5 Ocak'a ertelendi?

Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel, 5 Ocak'ta Ankara'da yaşanacak 2 kritik gelişmeyi ve sonuçlarını yazdı.

Abone ol

Meclis Soruşturma Komisyonu'nda 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan kararının verileceği 5 Ocak'ta Ankara gündeminde tarihi bir ilk daha yaşanacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bakanlar Kurulu'na ilk kez başkanlık edecek. 

İki önemli gelişmenin aynı güne denk gelmesini bugünkü köşesine taşıyan Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel'e göre yaşanacak durum açık bir 'Anayasa krizi' yaratacak. Soruşturma komisyonunun karar tarihi ile Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'na gelmesi tarihinin bilerek aynı güne getirildiğini de ileri süren Gürsel, "Ve 5 Ocak'ta hakim gündem Erdoğan başkanlığında kabine toplantısı olacağından, Meclis Soruşturma Komisyonu 'nd aki Yüce Divan oylaması dikkatten kaçacak" iddiasında bulundu.

Gürsel'in bugünkü yazısından öne çıkan bölümler şöyle:

"...

TBMM Soruşturma Komisyonu geçen pazartesi toplantı halindeyken gücünü kullandı ve AKP'li dört eski bakan hakkında yapılması gereken Yüce Divan oylamasını 5 Ocak'a ertelettirdi.
5 Ocak ilginç bir tarih.
Olaylar, AKP Milletvekili Binali Yıldınm'm 16 Aralık'ta yaptığı açıklamada işaret ettiği gibi gelişirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan 5 Ocak'ta ilk kez Bakanlar Kurulu'na başkanlık edecek.
Cumhurbaşkanı'nın danışmanlığını da yapan Yıldırım özetle, "Şu andaki fiili durum yarı başkanlık sistemidir. Tayyip Bey anayasadaki yetkilerini kullanacaktır. Cumhurbaşkanı'nın hükümeti yönlendirme görevi vardır" dedi.

Erdoğan'ın iki ayda bir Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek gibi bir temayülünün bulunduğunu yine kendisinden öğrendik. Bu arada Yıldırım kısmen doğru söylüyor. Bir fiili durum ile karşı karşıyayız.
Erdoğan'ın kabine toplantısına başkanlık etmek istemesi anayasal düzene karşı bir fiili durum oluşturmaktadır.
Evet, Cumhurbaşkanı'nın Anayasa'nın 104'üncü maddesinde belirtilen yetkileri arasında "Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu'nıı başkanlığı altına toplantıya çağırmak" vardır ama bu yetki kendisine "hükümetin genel siyasetinin yürütülmesi" görevini de beraberinde vermiyor.

Söz konusu görev ve siyasi sorumluluk, Anayasa'nın 112'nci maddesi uyarınca Başbakan'a aittir.
Başbakanın mevcut anayasada tanımlanmış görev ve siyasi sorumlulukları, bu çok kısa ve fakat genel ifade içinde hayli geniş bir içerik arz ediyor. Çünkü Türkiye'de Yıldırm'ın dediği gibi fiili bir yarı başkanlık rejimi yoktur; sorunlu da olsa bir parlamenter rejim vardır.
Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri ise anayasada yoruma yer bırakmayacak şekilde listelenerek tanımlanmış. Cumhurbaşkanı kabine toplantısına gerekli görürse başkanlık edebilir ama bu sırada anayasada sınırları çizilmiş görev ve yetkilerini aşamaz.

Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında toplanmış bir kabinenin alabileceği kararlara dair anayasada bir spesifik atıf var: "Sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek" (104'ncü madde). Bir de bu neviden kabine toplantılarında sorumluluğu tabii ki hükümete ait olmak üzere kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriyor Anayasa.
Hepsi budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın niyeti, 5 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'na sıkıyönetim ya da olağanüstü hal kararı aldırmak değildir diye ümit ederiz. Olağanüstü hal ilanı söz konusu olmayacaksa Erdoğan Bakanlar Kurulu'na hangi gerekçeyle başkanlık etmek istiyor?
Binali Yıldırım'ın dediği gibi Erdoğan'ın niyeti "hükümeti yönlendirmek" ise kendisinin bunu bakanlar kuruluna başkanlık etmeden de pekala yaptığını biliyoruz.
Erdoğan belki "Maksat fiili başkanlık olsun" diye düşünüyordur ama böyle yaparak bir Anayasa krizi yarattığı da meydanda. Çünkü yetkilerini zorluyor.

Ve 5 Ocak'ta hakim gündem Erdoğan başkanlığında kabine toplantısı olacağından, Meclis Soruşturma Komisyonu'ndaki Yüce Divan oylaması dikkatten kaçacak. Velhasıl "anayasa krizi" gündemi, yolsuzluk gündemini değiştirecek.