BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,81
ALTIN 2.967,70
HABER /  GÜNCEL

Yönetimi ele geçirmek isteyenler var

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, siyasi terör yaşandığını söyleyerek gayrı meşru yollardan yönetimi ele geçirmek isteyenlerin olduğunu savundu.

Abone ol

AKP'li Fırat, siyasi terör yaşandığını, gayrimeşru yollardan yönetimi ele geçirmek isteyenler olduğunu söyledi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Birileri, demokrasiyi kendilerinden menkul bir anlayış içerisinde, yine başka odaklardan medet umarak, onları imkan olduğu süre içerisinde gayrı meşru yollarla yönetimi ele geçirmek iddiası içerisinde olmaktadırlar” diyerek, halktan başka kimseden medet umulmaması gerektiğini söyledi. Fırat, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de bir siyasi terör yaşandığını savundu. Fırat, şöyle konuştu: “Ülkemizde çok ciddi bir terör faaliyetiyle karşı karşıyayız. Ancak bu, ayrılıkçı terör olayı değildir. Son dönemde giderek artış gösteren Türkiye'deki siyasi hareketler, temel kurumlar yıpratılarak, toplumun umutları karartılmaktadır. Bu da çok ciddi bir terör olayıdır. Türkiye'nin, içerisine çekilmek istenen siyasi terörden kesinlikle kurtarılması gerekmektedir. Ülkenin temel problemlerinin halli, toplumun mutluluğu, ancak buna bağlıdır. Dikkat edilecek olursa, toplumun temel kavramları çarpıtılarak ya da içi boşaltılarak bir toplumsal gündem maddesi halinde topluma sunulmaktadır. Bunların başında cumhuriyetimiz gelmektedir. Türkiye'de cumhuriyet hiçbir kişinin, hiçbir kuruluşun ve hiçbir siyasi partinin ilgi alanında veya gündeminde veya onun alanı içerisinde mütalaa edilemez. Cumhuriyet tüm halkın sahip olduğu ve içeriğinde hiçbir şekilde tereddüt edilmeyen bir kavramdır, bir yaşama biçimidir. DEVLET DİN EMPOZE EDEMEZ 82 yıldır Türkiye Cumhuriyeti halkı, vatandaşı bunu içselleştirmiştir ve Türkiye'de bir cumhuriyet problemi yoktur. Bundan hiç kimsenin şüphesi yoktur ki Türkiye'de iktidarın kaynağı halktır, millettir, vatandaştır.” Anayasanın ikinci maddesinde cumhuriyetin niteliklerinin belirtildiğini hatırlatan Fırat, “Eğer bugün meşru bir seçim ile meşru bir iktidar varsa, bu sistemin adı demokrasidir. Ancak birileri, demokrasiyi kendilerinden menkul bir anlayış içerisinde, yine başka odaklardan medet umarak, onları imkan olduğu süre içerisinde gayrı meşru yollarla yönetimi ele geçirmek iddiası içerisinde olmaktadırlar” diye konuştu. Laiklikle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Fırat, “Laiklik bir din değildir. Devlet hiçbir şekilde bunu bir devlet dini olarak fertlere empoze etme durumunda değildir ve bu söylenen şey de laiklik değildir” dedi. SİYASİ İKBAL AK Parti'nin, cumhuriyet, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti kavramlarını laftan fiiliyata geçiren bir iktidar olduğunu kaydeden Fırat, sözlerine şöyle devam etti: “Asgari ahlak kurallarını dahi hiçe sayarak ağız ishaline tutulmuş olan bazı siyasiler, maalesef bu temel kavramları saptırarak Türkiye'de sanki hiç güzel bir şey olmuyormuş gibi, Türkiye'de yıkılmış olan ekonominin ayaklandığını görmedikleri gibi, bir günde 2 milyar dolarlık yabancı sermayenin girdiğini görmezlikten gelerek, basit polemikler etrafında Türkiye'yi meşgul etmektedirler. Artık bunun sona ermesi gerektiği kanısındayız. Eğer bu arkadaşlar, bu siyasi partiler bu alışkanlıklarından vazgeçmezlerse, bugüne kadar kendilerine halk tarafından verilen cevabı bundan sonra da ilk seçimlerde kuvvetli bir şekilde hissedeceklerdir ve siyasi hayattan bir kez daha silineceklerdir. Siyasi ikballerine devam etmek için yüzlerine üç yıl içerisinde üç kez ayrı maske takanlar ve yine tanınmamak için başlarına peruk takanlar ve bu üç yıl içerisinde üç kez temel söylemlerini değiştirerek parti parti dolaşanlar bir gecede hidayete erdiklerini düşünüyorlar. Üç yıl öncesinde kendi siyasi partilerinden istifa ederek, orada siyasi ikbal görmedikleri için AK Parti'nin kapısında perende atanlar, burada ikbal kapısını bulup 2.5 yıl bu ikbalden istifade edip, 2.5 yıl sonra sanki hidayete ermişçesine, yeni söylemlerle yeni yerlerde yer alıp yüzlerindeki maskelerini değiştirdiklerinin herkes farkındadır ve aktörlükle siyasi olmanın farklılığını da bu halk seçimde bu kişilere gösterecektir. Seçildikleri partide listeye girebilmek için siyasi partileri önünde perende atanların seçim meydanlarındaki konuşmalarını bir kez daha aklımıza getirdiğimiz zaman bunu ibretle hatırlamak mümkün olacaktır. Seçimlere girdikleri siyasi partinin listesinden seçilenler, o siyasi partinin söylemlerini, siyasi düşüncelerini benimsemiyorlarsa seçilmiş oldukları mevkiyi terk etmeleri gerekir. Vekaleti aslına iade etmeleri gerekir.” Asgari ahlak ve namus anlayışına göre, kişiye verilmiş olan sırların gizlilik içerisinde kalması gerektiğini de vurgulayan Fırat, hiçbir görevlinin, devlette almış olduğu görevin ve kanunen gizlilik içeren konuşmaların arkasına sığınarak politika yapma imkanına sahip olamayacağını ve bunun ahlaki olmadığını da ifade etti. Fırat, “Devletin bir hukuki yapı olduğunu unutup, devletin hukuk dışı işlemlerini yönlendiren faili meçhullerin failleri, bu fiillerinin gerekçelerini TBMM'de bekleyen dosyalarına devlet sırrı korumasının ardına sığınmadan, devleti koruma adına kişisel servetlerinin hesabını verdikten sonra terör konusunda akıl vermelidirler. Yoksa AK Parti'nin bu şaibeler altında olan kişilerden terörle ilgili nasihat dinlemesine ihtiyacı yoktur ve dinlememektedir” diye konuştu. BAŞSAVCININ AÇIKLAMALARI TAKİP ETMESİ NORMAL Fırat, bir gazetecinin, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın bugün gazetelerde beyanı var. AK Parti'yi yakından takip ettiğine ilişkin. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?” sorusuna, “Hukuk devletlerinde savcılar herkesin hukuka aykırı hareketleri varsa takip etmek zorundadır. Bu yalnızca AK Parti ile ilgili değildir. Tabii ki AK Parti de Türkiye Cumhuriyeti'nin bir siyasi partisidir ve konmuş olan hukuk kurallarına uymak zorundadır. Cumhuriyet Başsavcı'nın eylemleri, işlemleri takip etmesinden daha doğal bir şey yok. Dolayısıyla bunu anormal bir şekilde karşılamıyorum. Normal bir şekilde karşılıyorum. Var ise tabii ki gereken neyse yapılır ama yok ise izlemeye devam eder” yanıtını verdi. Fırat, aynı gazetecinin, “Sayın Başbakan halka sağduyu çağrısı yaptı. Ama Siz, partinin başkanvekili olarak kendinizi 'Siyasi terör mağduru' olarak adlandırdınız. Çok sert bir açıklama yaptınız. Bunun nedeni nedir? sorusuna şu yanıtı verdi: “Tabii ki Biz toplumu itidale davet ediyoruz. Ama toplumu itidale davet ederken toplumun umutlarının kırılmasına da karşıyız. Toplumun karamsar bir tablo içerisine sokulmasının doğru olmadığı kanısındayız. Çünkü Biz AK Parti olarak yeni bir yönetim anlayışı getirdik. Biz korkular üstünde yönetilen bir ülkenin mutluluklar üstünde yönetilmesini ortaya getirdik. Bizim iktidarımıza kadar çok kolay bir yöntem olan korkularla yönetme, toplumu sınıflara ayırarak, karşıtlıklara ayırarak, bunlar arasındaki karşıtlıklardan istifade ederek iktidar olabilmek veya toplumun kendi ülkesi dışındaki ülkeleri kendisine düşmanmış gibi göstererek ve kendisini onun koruyucusu olarak göstererek idare etmek çok kolay bir yöntemdir. Bunlar daha önce sözünü ettiğim dönemlerde de denenmiştir. Stalin denemiştir, Mussolini denemiştir, Hitler denemiştir. Toplumu korkuyla yönetmişlerdir. Ama artık 21. yüzyıldaki Türkiye, AB yolunda ilerleyen demokratik, özgür bir Türkiye bundan kurtulmak zorundadır.” GÜÇ ALINACAK YER Fırat, “Birileri parlamento dışı güçleri, demokrasi dışı güçleri kullanarak iktidarı ele geçirmek istiyor dediniz. Kimlerdir bunlar?” yönündeki soruya da şöyle yanıt verdi: “Öyle bir şey söylemedim. Ben yöntemden bahsettim. Cumhuriyet kavramına baktığınız zaman, dün de bugün de bunun devamlı dile, gündeme getirildiğini, birilerinin cumhuriyet düşmanı olduğunu, birilerinin antilaik olduğunu söyleyenler var. Ben özet olarak cumhuriyetin ne olduğunun tarifini verdim. Biz bunu tespit ettik. Türkiye'de cumhuriyetin tehlikede olmadığını, çünkü 72 milyon insanın bunu içselleştirdiğini söyledik. Yoksa Türkiye'de birilerinin Türkiye'de gayrı meşru güçlerden güç almak istediğini söylemedim. Ben şunun altını çizerek söylüyorum. Tek güç alınacak, tek meşruiyet kaynağı halktır diyoruz. Onun dışında başka yerlerden medet ummanın bir faydası yoktur. Ben, birileri gayrı meşru yollardan iktidara gelmek istiyorlar demiyorum.” Fırat, soruyu soran gazetecinin, yaptığı açıklamayı hatırlatması ve “Hangi odaklar bunlar” şeklinde yeni bir soru sorması üzerine de, ”Türkiye'de meydanlarda pankartlar taşındığını ve bazı güçlerin göreve çağrıldığını ben hatırlıyorum, ama siz belki hatırlamıyorsunuz. Ama yazılarını yazan, resimlerini çekenler de sizlerdiniz” yanıtını verdi. Fırat, aynı gazetecinin, “Ordu Göreve yazıları vardı bir dönemler. Onu mu kastediyorsunuz” demesi üzerine, “Onları biliyorsunuz. dolayısıyla Bana değil, onu taşıyanlara sormalısınız” dedi. Fırat, bu cevabının ardından, “Efendim askeri darbe konusunda bir duyumunuz mu var?” sorusunun sorulması üzerine de, “Türkiye o dönemleri çoktan geride bıraktı. Ben onu irdelemek istiyorum. Türkiye'nin 21. Yüzyılda, 2005 yılında olduğunu, artık o dönemlerin çok gerilerde kaldığını, ta 1930'larda kaldığını söylemek istiyorum” yanıtını verdi. KÖKLEŞME BİR SÜREÇ Fırat, başka bir gazetecinin, “Biraz daha açıklık kazansın diye soruyorum. Acaba demokrasiye karşı bir komplo mu seziyorsunuz?” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Siz düşünebiliyor musunuz? Bir İsveç seçiminde bir siyasi parti lideri kalkıp 'İsveç'te demokrasiyi kökleştireceğiz. Özgürlüklerin önünü açacağız' söyleminde bulunur mu? Bulunmaz. Çünkü öyle bir problemi yok. Eğer Türkiye'de siyasiler bunu söylüyorlarsa Türkiye'de demek tam anlamıyla gelişmiş bir demokrasi yok. Türkiye'de 21. Yüzyıl anlamında özgürlükler tamamen hatları çizilmiştir deme imkanına sahip değiliz. Bu kavga veriliyor. Türkiye, daha güçlü, daha yerleşik bir demokrasinin, daha mutlu bir toplumun kavgasını veriyor. Buna hepimiz katkıda bulunacağız. Türkiye'de demokrasi tehlikede değildir. Ama Türkiye'de demokrasinin kökleşmesi bir süreçtir. Bu süreci kısaltmamız lazım. Ben bunu söylüyorum. Türkiye'nin demokrasisinde, cumhuriyet anlayışında, laiklik anlayışında, hukuk devleti oluşunda bir geriye dönüş mümkün değil. O dönem bitti. Yok. Kimseden medet umulmasın. Medet umulacak yer halk, vatandaş. Ben bunun altını çiziyorum.”