BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL  /  EĞİTİM

YÖK'ten Rektöre türban telefonu

YÖK Başkanı Özcan, son olarak Hacettepe Üniversitesi'nde yaşanan türban sıkıntının nasıl çözüldüğünü anlattı.

Abone ol

Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Yusuf Ziya Özcan, görev yaptığı 4 yılda üniversitelerde gerçekleştirdiği en önemli üç işi, kontenjan artırımı, kılık kıyafet uygulamaları ve üniversiteye girişte katsayı farkının düşürülmesi olarak sıraladı.

Üniversitelerde yaşanan değişimi Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya ve Eğitim Muhabiri Ömür Emlik'e değerlendiren Özcan, üniversitelerin günlük siyasetin dışında kalması ve bilime yönelmesi gerektiğini de savundu. YÖK Başkanı Özcan şunları söyledi:

KATSAYIYI SIFIRLAYAN TASLAK HAZIR

Göreve başladığım dönem biraz rüzgarlıydı, ama aradan geçen sürede gerçekleştirdiğimiz değişikliklerle düze çıktık. Yaptığımız en önemli iş kontenjanların artırılmasıydı. İlk yıl yüzde 25, ikinci yıl yüzde 15 üçüncü yıl yüzde 13.5'e yakın artırdık. İkinci en önemli iş, üniversiteye girişte katsayı farkının azaltılması, üçüncüsü kılık kıyafet uygulamaları oldu.

Üniversiteye girişte katsayı uygulamasında makas daraldı. Bence bunu da kaldırmak en doğrusu olur. Bu düşünceyle yasa değişikliği taslağı hazırlayıp iki hafta önce Milli Eğitim Bakanlığı'na gönderdik. Hazırladığımız taslak katsayıyı tümüyle kaldırıp sıfırlıyor. Tabii Meclis bunu uygun görürse yasalaşacaktır.

MUHALEFETE DE ANLATIRIZ

Herkesin böyle bir yasaya destek vereceğini düşünüyorum. Ne yapmak istediğimizi anlatan çok açık bir metin halinde yazdık, isteyen olursa memnuniyetle muhalefet partilerine de durumu anlatırız. Bugüne kadar muhalefet partileri bizden bilgi almak, ne yaptığımızı incelemek konusunda çok uzak davrandı. Ama geçen gün Sayın Kılıçdaroğlu ile karşılaştık. Hoş ve sıcak bir havada sohbet ettik.

TEHDİT OLARAK ANLAŞILDI

Kılık kıyafet konusu da geniş ölçüde halledildi. Başörtülü öğrencilere zorluk çıkaran az sayıda hocamız var. Bu sabah Hacettepe Üniversitesi'nden bir haber geldi. Psikiyatri ve Halk Sağlığı Bölümü'nde kılık kıyafet nedeniyle öğrencileri derse almamışlar. Sayın Rektör Erdener'i aradım. 'Bakın Hocam, yapılması gereken talebeyi mağdur etmemektir. Siz derse alın, tutanak tutun gereken yapılsın' dedim, sorun çözüldü. 'Bir iki karşı duran hoca var. Bu hocalarımızı takip ediyoruz', dememiz 'Onlarla da konuşuyoruz' manasındaydı. Bu basında tehdit olarak algılandı, yanlış anlaşıldı. Tehditten de ayrıca nefret ederim.

YETKİM ÇOK FAZLA

YÖK'ün 12 Eylül döneminde üniversiteleri zapt-u rapt altına almak için kurulduğunu anlatan Özcan bu konuda itiraf niteliğindeki görüşlerini şöyle sürdürdü:

'Çok fazla yetkimiz var. 'Makul davranayım ben bunları kullanmayayım' deseniz bile, kanunla verilmiş yetkiler var. Kadroları biz belirliyoruz. Kadrolar, öğretim üyesinin özlük hakları ve bunu burada biz belirliyoruz. Üniversite kadro talep ediyor, biz buradan oraya bakıp olur ya da olmaz diyoruz. Bunu üniversitelerin kendisinin yapması lazım. Yeni anayasa sonrasında çıkacak Yüksek Öğretim Kanunu'nda bunu da düzeltmeyi planlıyoruz. Kadro belirleme işi üniversitelerin kendi sorumluluğunda olmalı. Sayıları yanlış hesaplarsa cezasını kendisi çeker. Üniversiteler ancak kendi davranışlarından sorumlu tutulursa özerkliklerin anlamı olur.'

ÜNİVERSİTELER ORDU GİBİ POLİTİZE OLMUŞTU

Batı ülkelerinde üniversitelerin toplumsal olaylara katılmadığını söyleyen Özcan, ABD'de paralı bir özel okul olan University of Chicago'daki 170 öğrencinin 1968 yılındaki öğrenci hareketlerine katılıp ulusal bir meseleyi protesto ettiklerini, ertesi gün 170'inin de kaydının silindiğini anlatarak, 'Bir daha da böyle bir şey olmadı. Almanya ve İngiltere'de de üniversite günlük politikaya karışmaz. Üniversiteler siyaset yapan kurumlar değildir. Üniversitenin görevi bilim yapmaktır' dedi.

Özcan Türkiye'deki durumu ise şöyle anlattı:

'Eskiden üniversiteler çok politize olmuştu. Asıl işini yapmayıp siyasetle uğraşıyordu. Aynı ordu gibiydi. Bizim işimiz günlük siyaset yapmak değil. Biz yapılanları kritize edebiliriz ama biz toplu halde öğrencileri bir yerlere sevk etmeyiz. Bize düşen budur. Bir kez bilimsel bir tepki değildir. Yanlışlıklar bilimsel bir tepkiyle karşılanmalı üniversite çatısı altında. Üniversiteler bu yüzden vizyonunu kaybetti. Üniversitelerin esas görevi bulunduğu toplumdaki insanlara yararlı olmaktır. Şimdi mecraya döndük, bilimsel çalışma sayımız, patent sayımız artacak, üniversitelerimizde uçaklar yapacağız. Bilimsel gelişmelere hız verecek.'