GAZETECİLER.COM - ODA TV duruşmasının öğleden sonraki bölümünde Nedim Şener, Hanefi Avcı, Soner Yalçın ve Müyesser Yıldız dinlendi.
Müyesser Yıldız el yazısıyla kaleme aldığı savunmasında, aynı davadan tutuksuz yargılanan İklim Ayfer Kaleli'yi hatırlatıp mahkeme başkanına şu soruyu yöneltti;
-Sayın Başkan, sözde iddianameye göre İklim Ayfer Kaleli'nin işlediği suçlar ve onun için talep edilen ceza benden fazla. O tutuksuz ben tutukluyum.
Neden?
Bir yıldır bunun cevabını arıyorum.
"O sarışın sen esmersin" veya,
"O uzun boylu sen kısa" gibi bir cevap bile kabülümdür.
Yeter ki bir cevap veriniz. Teşekkürler!"
ÖCALAN'IN BİLE BİZDEN ÇOK HAKKI VAR
Mahkeme heyetinden "suçlar neyse onları benim hesabıma yazıp, artık hükmü verin, kalemimizi kırın" diyen Müyesser Yıldız, bunu neden istediğini şu sözlerle izah etti;
"Şunun için hüküm vermenizi istiyorum. Birincisi, hükümlü hak ve hukukundan yararlanmak için. Bir Öcalan'ın bizden çok hakkı var, onun hukuku bizden daha çok ve iyi korunuyor. Hükümlü hakkı derken mesela yarın annem ağırlaşsa, en azından onu son bir kez görme imkanım olacak! İkincisi, bugünün adaleti bugün teslim edilmelidir. Her gecikme, sizlerle, devletle "helalleşmeyi" zora sokacaktır".
TARAF'TAN ERDOĞAN İÇİN ŞOKE EDEN YORUM
[PAGE]TARAF'TAN ERDOĞAN İÇİN ŞOKE EDEN YORUM
GAZETECİLER.COM - "Postal" gitti, "Beyefendi" geldi...
Taraf yazarı Mehmet Baransu'nun bu sözleri Başbakan Erdoğan için...
Yazısının finaline koyduğu parağrafta hükümeti 28 Şubat döneminden bile daha baskıcı olmakla itham ediyor.
Şu ağır satırlara imza koyuyor;
"Stratfor gerçeğini görünce, aslında medya üzerinde 28 Şubat sürecine benzer hatta daha ağır bir yaptırım olduğunu net bir şekilde görmeye başladık. Dün askerin korkusuyla yazı yazamayanlar, bugün hükümet korkusuyla yazı yazamamaya, eleştiri yapamamaya başladılar. Öyle ki Taraf dışında “eleştiri” yapacak, gerçekleri ortaya koyacak bir medya organı bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. “Postal” gitti, “Beyefendi” geldi..."
YANAŞMA YAZARLAR
Stratfor belgelerinde ismi geçen Başdanışman İbrahim Kalın ile ilgili medyanın suskun kalmasını da eleştiren Baransu, iktidara yakın kalemlere çakıyor.
Diyor ki;
"Yeryüzünde hiçbir kuruluşun elinde olmayan “erişim olanağı” Başbakan’ın başdanışmanı İbrahim Kalın, işte bu kuruluşa “kaynaklık” yapan isimlerden biri.
MİT-KCK ilişkisini eleştiren yazarlara, MOSSAD ajanlığı suçlamasını yapan dünün Milli Görüş’çüsü, bugün gömlek değiştirip AK Parti’ye yanaşan “yanaşma kalemleri” ise bu gerçekler karşısında nedense sessizliğe bürünmeyi tercih ettiler. Bir başdanışmanın “Gölge CIA” olarak adlandırılan bir kuruluşla ilişkisini normal karşılıyorlar. Oysa görünen ve ortaya çıkan belgeler tam tersini söylüyor. Normal bir ülkede casuslukla suçlanacak fiiller, şu sıralar hem hükümet kanadında hem de medyanın yeni yanaşma kalemleri tarafından normal karşılanıyor.
BİR DE MÜSLÜMAN OLACAKLAR...
Bu yanaşmaların birçoğunun “Müslüman” ve de “milliyetçi” olarak kendilerini tanımladıkları notunu da ekleyeyim. Müslümanlar ama Allah’tan korkmuyorlar. Müslümanlar ama “düzenin” yeni güçleri kendilerini Allah’tan daha fazla korkutuyor. Milliyetçiler ama bir danışmanın istihbarî bir kuruluşa bilgi vermesini normal karşılıyorlar.
Tüm bunları ne uğruna mı yapıyorlar? Bulundukları kurumdaki köşelerini, işlerini kaybetmeme adına. Birkaç televizyon programı yapıp, üç beş kuruş fazla para kazanma adına.
NAZLI ILICAK HEDEF Mİ OLDU? ILICAK'A NEDEN SALDIRIYORLAR?
ÜNLÜ YAZAR İSYAN ETTİ...
[PAGE]
NAZLI ILACAK İSYAN ETTİ
GAZETECİLER.COM - Nazlı Ilıcak bir süredir sistemli bir yıpratmanın hedefi.
Sebebi de 28 Şubat soruşturması nedeniyle ortaya koyduğu tavır.
"Cadı avı" olmasın dedi "cadı avının ilk kurbanı" oldu...
Bugün köşesinden isyan ediyor.
"Dostane uyarı" diyerek şu satırlara imza atıyor;
"28 Şubat'taki Mc Carthy zihniyeti günümüzde de hortladı. Aba altından sopa göstererek cadı avına soyunanlar var. Rövanşizme karşı çıktığım için, yani ahlâklı bir duruş sergilediğim için ben de hedeflerine girdim. Aynı benim gibi "Rövanşizm kötüdür. Sonra sıra size gelir" diye uyaran Cumhurbaşkanı'na ise, nedense ilişmiyorlar."
BIRAKIN HAKİMLER KARAR VERSİN
Dediğim şu: "28 Şubat soruşturması başladı. Bırakın kimin yargılanacağı kararını savcı ve hâkim versin. Ama manşetler ve yorumlar üzerinden suçlu üretmek basın özgürlüğüne de aykırı... bilesiniz. Basın ahlâkı açısından benim de sık sık eleştirdiğim o manşetler, -askerle işbirliğinin somut delilleri bulunmadığı takdirde- hiçbir cezai sorumluluk doğurmaz. O günkü kutuplaşma içinde, muhtemelen Refahyol'a düşmanlıktan atılmıştır. Ya da medya rekabetinden. Hatta şahsi menfaat de rol oynamış olabilir. Bunlar darbe suçu değil ki! Siz Mc Carthy olmayınız. Nasılsa Yargı, gereğini yapar."
KAMP DEĞİŞTİRMEDİM
Kısacası ben kamp filan değiştirmedim ama, birbirini ateşleyerek nefret üreten bir kampta yer almayı da kendime yakıştırmam.
Size Dost tavsiyesi... Şems-i Tebrizi'den.
Siz de çıkın o kamptan. Yakışmıyor!
STAR YAZARI KEKEÇ, TARAF'IN TEPE İSMİ AHMET ALTAN'A
"KİBARCA" ÇAKTI...
[PAGE]
AHMET ALTAN'A KİBARCA ÇAKTI
GAZETECİLER.COM - Ahmet Altan'ın Başbakan Erdoğan için arka arkaya kaleme aldığı voltajı yüksek yazılara Star yazarından tepki geldi.
"Başbakan'ın yazarları ne olacak" denilmesini göze alan Ahmet Kekeç, Ahmet Altan'ın "suç" sayılacak cümlelerle Başbakan'a vurmasını eleştirmiş.
"Ahmet Altan'ın yanında pozisyon alarak" kaleme aldığı yazısında usta yazara hayli "kibar" bir lisanla çakmış.
Demiş ki;
"Biliyoruz ve tanıklık ediyoruz ki, Ahmet Altan matbuatın en yetenekli, en parlak yazarlarındandır. Sanatçıdır. Kelimelere dans ettirmektedir. Meramını en süzülmüş sözcüklerle, en sofistike biçimde anlatma becerisine sahiptir. Üstelik cesurdur. Delişmendir. Eli silahlı generallerden korkmamıştır, Başbakan’dan mı korkacaktır!
NEDEN AĞZINI BOZUYOR
Hal böyleyken, neden ağzını bozma gereği duyuyor? İnceden girişmek varken, neden yasaların ve meslek ilkelerinin “suç” kabul ettiği “kof kabadayı”, “senin ahlakından şüphe ediyorum”, “zavallı” gibi, tahkir ve tezyif kokan ifadelere başvuruyor?
Bu hakkı nerden alıyor? Kaleminin gücüyle bir “zavallının” üstesinden gelemiyor mu? Bu kadar aciz mi hissediyor kendini? Herkes herkesi eleştirebilir ama küfredemez. Herkes herkes hakkında her türlü dokundurmayı yapabilir ama kişilik haklarına saldıramaz.
AYIP ETMİŞ OLUR
Bunu, Ahmet Altan’ın yanında pozisyon alarak söylüyorum. Hemen gardını alıp “Başbakan’ın yazarları, ne olacak” diye saydırmasına gerek yok. Böyle yaparsa, ayıp etmiş olur.
BAŞBAKAN TENEZZÜL ETMEYECEKTİ
Başbakan’ın kırılganlığına gelince... Daha önce de yazmıştım. “Güç ve iktidar sahipleri, tahammüllü olmayı bilmelidirler...” Bu cümleden olarak, tahkir ve tezyif içerse de, Başbakan’ın kendisine yönelik eleştirileri mahkemeye taşımasını doğru buluyorum. Ben olsam, bunu “tenezzül meselesi” sayardım.
SERT BİR ELEŞTİRİ DE YENİ ŞAFAK YAZARINDAN;
AHMET ALTAN ERGENEKONCU MU?
[PAGE]AHMET ALTAN ERGENEKONCU MU?
"Ahmet Altan gizli Ergenekoncu mu?" diyen Tuna, "MİT krizinden eli boş dönen "Siyonist şebeke" bu sefer de "Stratfor" üzerinden operasyon çekiyor" yorumunda bulundu.
İşte Yeni Şafak yazarının yorumu;
ANTİ EMPERYALİZMİ ERGENEKONCULUĞA İNDİRGEYEN TARAF
"İşin en garip tarafı da "Anti-Amerikancılığı", hatta "antiemperyalizmi" nerdeyse Ergenekonculuğa indirgeyen Taraf gazetesinin tavrı. Başbakan'ın etrafını, "gölge CIA" addedilen "Stratfor"un en güvenilir kaynakları arasında yer alan güvenilmez "adamcağızların" çevrelediğini yazıp çiziyorlar.
Ahmet Altan da Başbakan Erdoğan'ı olan bitenden habersiz bir "zavallı" olarak resmetti.
Manşete çekilen (Başbakanımız'ın sağlığına ilişkin) "Stratfor" tezviratı eşliğinde çizilen bu "resim" bana, Batılıların, Osmanlı'yı "hasta adam" tesmiye etme iştiyakını çağrıştırdı.
HASTA ADAM TÜRKİYE
Bir farkla ki...
Batı, Osmanlı düşerken "hasta adam" diyordu; sevgili Ahmet Altan'mız Türkiye'yi yükselten adama "hasta adam" muamelesi çekiyor. Dünkü yazısında da Stratfor'un ne kadar güvenilir, ne kadar itibarlı bir kuruluş olduğunu sayıp döktükten sonra şöyle diyor: "Bu başdanışman Stratfor'la böyle bir ilişkiyi tek başına mı kurdu yoksa Başbakan bizzat kendisi ona bu şirketle ilişki kurması için emir mi verdi?.."
Ne oldu da birkaç gün evvel çevresinde olan bitenden habersiz, aciz, biçare, zavallı şeklinde resmedilen Başbakanımız'ın birden bire "Stratfor ilişkisinin elebaşı" olup olmadığı sorgulanmaya başlandı. MİT krizinde nasıl ki Hakan Fidan bahaneydi, şimdi de "başdanışman" bahane. (O "başdanışman" bütün bunların külliyen yalan olduğunu söyledi. Tekzip metnini de Taraf yayımladı.) Hedef yine Sayın Başbakan değil mi?!
AHMET ALTAN GİZLİ ERGENEKONCU MU?
Hepsi bir yana da, Başbakanımız'ı "Amerikan işbirlikçisi" şeklinde ihsas etmek de ne demek oluyor? Bunun, fakirin başlığa çektiği, "Ahmet Altan gizli Ergenekoncu mu?" zırvasından ne farkı var? Madem "zırva" neden başlığa çektin demeyin sakın. Ahmet Altan "Stratfor belgelerinde AKP-Gülen Mücadelesi" manşetini çekmedi mi? Ahmet Şık ve Nedim Şener'in bu "mücadeleye" kurban gittiğine (asparagas olduğunu bildiği halde) yer vermedi mi? Ergenekon davasının altını bundan daha iyi boşaltan ifade olabilir mi?
TARAF'A ZAMAN DA VURDU... EKREM DUMANLI, STRATFOR YAYINLARI
NEDİYLE TARAFI'I TOPA TUTTU
[PAGE]
TARAF'A, ZAMAN DA VURDU
Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı bugün köşesinden Taraf, yanlış yapıyor şeklinde sert bir başlık altında yazdı.
Dumanlı şöyle yazdı:
"Eğriye eğri, doğruya doğru; Taraf Gazetesi son yıllarda çok cesur gazetecilik yaptı ve Türkiye'nin bugün geldiği noktaya büyük katkı sağladı. Somut bilgi ve belgeye dayalı haberleri korkusuzca neşrederek basın tarihimizde önemli bir yer edindi. Bu çerçevede ne kadar takdir edilse azdır...
YALANA, DEDİKODUYA, YANLIŞA, İFTİRAYA DAYANIYOR
Lakin son dönemde Wikileaks belgelerini basarak, gazete büyük risk alıyor. Çünkü yayınladığı şeyler somut bilgi ve belgeye değil dedikoduya, yalana, yanlışa; hatta iftiraya dayanıyor. Eğer Amerika'nın istihbaratı bu kadar çapsız adamların, bu kadar pervasız palavralarına dayanıyorsa bu modern imparatorluğun işi bir hayli zor. Her neyse. Onu Amerika düşünsün. Bizim derdimiz gazetecilik.
STRATFOR RAPORLARI SOMUT BİLGİ HATALARI İÇERİYOR
Yayınlanan haberler çok net bir gerçeği ortaya çıkardı ki Stratfor'a rapor yazan kişiler hem somut bilgi hataları yapıyor hem cahilce yorumlarda bulunuyor. Bu kadar feci hatalar içeren dedikodulara 'belge', 'bilgi' muamelesi yapmak hataya ortak olmaktır. Bazı bilgilerin ya da öngörülerin cehl-i mürekkepten kaynaklanmadığını; daha kötüsü, kirletilmiş bilgiler eşliğinde manipülasyon yapıldığını düşünüyorum. Bu kadar açık bir gerçeği Taraf'ın görmezden gelmesini, o uyduruk tespitlere itiraz eden herkese sert cevaplar yetiştirmesini doğru bulmuyorum. Onca çapsız dedikoduyu yayınladıktan sonra mağdurların açıklamasına yer vermek gazeteyi kurtarmaz.
TARAF AĞIRLIĞINI YİTİRİYOR
Taraf, itibarını sadece cesaretiyle elde etmedi; aynı zamanda yayınladığı belgelerin somut haber unsurları barındırmasından dolayı bir ağırlığı vardı. Şimdi o ağırlık gazetenin üzerinden kalkıyor. Keşke bu gerçeği gazete yönetiminin ortak aklı da görebilse..."
MALUM MARKO PAŞA 56 YIL SONRA YENİDEN ORTAYA ÇIKTI...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
MARKO PAŞA YENİDEN ÇIKTI
Tutuklu gazetecilerin yanısıra Ece Temelkuran, Banu Güven, Fikret İlkiz, Ertuğrul Mavioğlu, Murat Sabuncu, Timur Soykan, Ahmet Nesin'in yazıları ve Musa Kart ile Behiç Pek'in karikatürlerine yer veren dergi 56 yıl sonra tekrar çıktı.
Bir döneme dangasını vurmuş haftalık siyasi dergi Marko Paşa, Birgün gazetesiyle birlikte dağıtıldı.
Nedim Şener, Ahmet Şık, Barış Terkoğlu, Ece Temelkuran, Banu Güven, Fikret İlkiz, Ertuğrul Mavioğlu, Murat Sabuncu, Timur Soykan, Ahmet Nesin'in yazılarının yanısıra Andrew Finkel röportajının da olduğu dergide Musa Kart ve Behiç Pek karikatürleriyle dergiye imzasını atanlar arasında.
BEHZAT Ç'DEN "SAVCILARA" İNCE GÖNDERME...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
BEHZAT Ç'DEN SAVCI DİYALOĞU