Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, YÖK, Köşk, KESK ve CHP'yi suçladı.
Abone ol23 Nisan Konferans Salonu'nda verilen konferansa konuşmacı olarak katılan Ahmet Gündoğdu, demokratikleşmenin önünde ciddi engeller olduğunu söyleyerek, engellemenin başında anayasanın geldiğini söyledi. "Anayasa 1961 ve 1982'de yazılırken Türkiye'de hava dumanlıydı" diyen Gündoğdu, "Sis lambalarını yakacaktık. Yeterli elektrik mevcut değildi. Bu sisli havada yazılan anayasamız maalesef burjuvazinin ekmeğine yağ sürmeye, yüzde 2'lik Türkiye'nin rantını yiyenlerin büyümesine katkı sağlamaya devam ediyor. Bizim inancımız beklentimiz görüşümüz odur ki, anayasalar devleti birey karşısında korumak için değil, devlet erkini eline geçirenlerin ideolojik yaklaşımlarına karşı bireyi korumak için yazılmalıdır." diye konuştu.
YÖK'ü de eleştiren Gündoğdu, şunları kaydetti: "YÖK'ün bütün çıkışlarını alt alta koyduğunuzda ne bilim sıfatıyla, ne özgürlük sıfatıyla, ne de vergisiyle ayakta durdukları milletin değerleriyle örtüşmemektedir. Dün aynı milletin milli ağitim bakanı, genel lise öğrencilerine fark derslerini verebilirseniz, meslek lisesi diploması alabilirsiniz diyordu. YÖK bunu onaylıyordu.
Bugünkü bakan meslek Lisesi mezunlarına fark derslerini verebilirseniz, genel lise mezunu olabilirsiniz diyor YÖK, Köşk, KESK, CHP elele Anadolu'nun bütün insanlarının önünü kesmeye çalışıyor. Öyleyse soruyorum CHP başta olmak üzere ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün anayasada yerini bulan 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' sözü, hakimiyete kayıt şart düşenlerin bu anti demokratik uygulamasında dezenformasyona uğratılmış olmuyor mu. Çağrıda bulunuyorum AK Parti iktidarına. Milletin sözcülüğüne soyunanlar daha yürekli daha milletin beklentileri doğrultusunda hareket etmeli ki had bildirmeye kalkışanlar hadsizliklerinin farkına varsınlar."
Gündoğu şöyle devam etti: "Sayın cumhurbaşkanımızın hukukçu kimliğinden bir hayli ümitlenmiştik. 57. hükümetin 40 bin devlet memurunu fişleyerek bir kanun hükmünde kararnameyi veto edişinde ümidimiz artmıştı. Ama görüp görebileceğimiz rahmet sadece oymuş, ondan sonra maalesef bir daha göremedik. Anayasa mahkemesi başkanıyken yaptığınız konuşmada, laiklik din ve vicdan özgürlüğünün teminatıydı. Fikir hürriyetinin teminatıydı, bugün ne değişti ki? Cumhurbaşkanlığı veda konuşmasında bile laiklik; inanç hürriyetini, ibadetleri engelleyebilir konumuna gelebiliyor? Biz siyasetçilerin 'karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar, muhalefette söylediğini iktidarda unutur' yaklaşımına çok alışmıştık, ama cumhurun başkanı olması gerekenin cumhurun beklentisi doğrultusunda değil, cumhura had bildirme konusunda açıklama yapmasına alışık değiliz."