Özcan, Türkiye için endişeleniyorum dedi ilk tepti tohumculardan geldi. İşte Özcan'ın sözlerine gelen tepkiler;
Abone olTohumculuk sektöründeki 3 birlik, ortak açıklama yaparak, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın, ''ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor'' tespitinin gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Türkiye Tohumcular Birliği (TTB) Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Şafak Ses, Bitki Islahçıları Alt Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Vehbi Eser, Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Özcan Aygun'un yaptığı ortak yazılı açıklamada, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'nın Nevşehir Üniversitesi'nin akademik yılı açılış toplantısında yaptığı konuşmada, tohumculuk sektörü ile ilgili bazı değerlendirmelerde bulunduğu hatırlatılarak, sektör olarak bu açıklamaları ''talihsiz ve garip'' olarak değerlendirildiği belirtildi.
ÖZCAN'IN VERDİĞİ BİLGİLER DOĞRU DEĞİL
''Türkiye'de yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmının Amerika ve İsrail'den ithal edildiği'' şeklindeki beyanın gerçeği yansıtmadığı belirtilen açıklamada, şu bilgi verildi:
''Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğday tohumluğu İsrail ve Amerika'dan gelmiyor. Bu tohumlar ülkemizde üretiliyor. Halen ülkemizde üretilen buğdayın tohumluklarının temin edildiği ekmeklik buğday çeşitlerinin yüzde 95'i, makarnalık buğday çeşitlerinin yüzde 98'i, arpa çeşitlerinin yüzde 99'u, yerli araştırmacılarımız tarafından geliştirilmiştir. Bu çeşitler halen ülkemizin dışında özellikle Orta Asya Ülkeleri başta olmak üzere, Ortadoğu ve Afrika'da ondan fazla ülkede üretilmektedir.
Ülkemizde buğday ıslah çalışmaları 1926 yılında, Atatürk'ün emirleriyle Eskişehir'de kurulan Buğday Islah İstasyonu ile başlamış olup, bugün Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'ne bağlı 13 araştırma enstitüsünde ve 70'den fazla yerli özel sektör tohumculuk şirketinde buğday araştırmaları, çeşit geliştirme çalışmaları devam etmektedir. TİGEM, buğday tohumluğu üretiminde dünyanın en önde gelen kuruluşlarından biridir. Bugün itibariyle ülkemizde üretilen ve dağıtılan 300 bin tona yakın buğday tohumluğunun tamamı, TİGEM ve yerli özel sektör kuruluşlarımız tarafından, yüzde 95'den fazlası yerli çeşitlerimizden olmak üzere üretilmektedir.''
YERLİ ÜRETİMİN PAYI ARTIYOR
Domatesin Türkiye'ye yaklaşık 200 yıl önce gelmiş olmasına karşın çok sayıda yerli çeşit geliştirildiğine işaret edilen açıklamada, şöyle devam edildi:
''Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 2005 yılında başlatılan 'F1 hibrit sebze tohumculuğunun geliştirilmesi projesinden sonra sera üretiminde yerli çeşitlerin payı yüzde 35'lerin üzerine çıkmış, açık tarla üretiminde de yerli domates çeşitlerinin payı yüzde 60'ı geçmiştir. Domates çeşit geliştirme çalışması yürüten 20'den fazla yerli özel sektör tohumculuk kuruluşu bugün itibariyle domates tohumluğu piyasasının yüzde 50'den fazlasını elinde tutmaktadır. Yerli özel sektörümüz, dünyanın dört bir yanına domates başta olmak üzere birçok üründe artık çeşit ve tohum satmaktadır.''
YÖK BAŞKANI PROF. DR. ÖZCAN'IN SÖZLERİ
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Nevşehir Üniversitesi'nin akademik yılın başlaması nedeniyle dün düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, şunları söylemişti:
''Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz? Evvelden atalarımız bu tohumları kendileri üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar. Biz niye yapmıyoruz? Tohumculukla ilgili bir araştırma enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur? Sonunun ne olacağı da belli değil.
Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle, zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var. Sadece 'aman paramız dışarı gidiyor' endişesiyle söylemiyorum. Üniversitelerimizin bu konularda bize yardım etmesini istiyoruz.''