Yok artık! CHP'ye n'olmuş böyle
Çok defalar önünden geçtiğim CHP binasına ilk kez gidiyordum.
Çok defalar önünden geçtiğim CHP binasına ilk kez
gidiyordum.
Giderken de bir yandan şunu düşündüm. Neden başörtülü bir siyaset muhabiri CHP muhabirliği yapmıyor, yapmasın? Türkiye'nin kalıplaşmış önyargıları bir kez daha içimi acıttı.
İnternethaber ekibi olarak Kemal Kılıçdaroğlu'yla görüşecektik.
Kemal Kılıçdaroğlu çok sıcak karşıladı bizi.
CHP gündemiyle ilgili merak ettiğim tüm soruların zaten sorulacağını bildiğim için ben en çok merak ettiğim soruyu sordum kendisine.
Ve bu soruyu özellikle bir gazeteci olarak değil de vatandaş olarak sorduğumu da ifade ettim.
Kılıçdaroğlu'nun halkçı söylemi açıkcası umut vericiydi. Ardından yaptığı "Türbanı biz çözeceğiz" sözleri ise başörtülü kesimde bir ilgi uyandırmıştı.
Fakat o günden bugüne Kılıçdaroğlu'nun bu konuda net bir duruş sergileyememesi ve "Türban önceliğimiz değil" diyerek bu sorunun tekrar rafa kalkmasına yaptığı katkı hayal kırıklığına uğrattı beni.
Hatta Kılıçdaroğlu bu konuda başörtülülere karşı vermiş olduğu samimiyet sınavında sınıfta kaldı.
Bütün bunları burada yazdığım şekliyle kendisine ifade ettikten sonra şunu sordum "Hazırlanmakta olan bir rapordan bahsediyorsunuz. Çözüm arayışlarınızın sürdüğünü söylüyorsunuz. Bu konuda güvenebilir miyiz size?"
Cevabı " Güveneceksiniz" oldu.
Ardından da ilköğretim ve kamusal alan şartlarını koyarak eğitimde türban yasağının kalkmasını neden istediklerini anlattı.
Kılıçdaroğlu'nun bu sorunu çözme konusundaki isteği değişen yönetimi de gözönüne aldığımda bana yeniden umut verdi diyebilirim.
Bundan önce yaptığı hamleler ve hemen ardından gelen geri adımların CHP'nin statükocu yönetiminden kaynaklandığına; bu sorunu da deyim yerindeyse yaptığı ihtilalle aştığına inanmak istiyorum.
Görüşmeler bitip CHP'den ayrılmak üzereydik ki bahçede Enver Aysever'le karşılaştık.
Beni görür görmez gösterdiği samimiyetin ardından hemen "İşte bu, çekin hemen bir fotoğrafımızı görsünler CHP'nin türbanla sorunu olmadığını" dedi.
Fotoğraf faslının ardından da bana türban sorununu çözeceklerini anlattı.
İtiraf etmeliyim ki bu kadarı fazlaydı...
Çünkü binadan çıkmadan önce karşılaştığımız Gürsel Tekin'de aynı sıcak tavırlarla bu konuda içimizin rahat olması gerektiğini söylemişti.
"Yok artık CHP'ye nolmuş böyle" diye geçirirken içimden bir CHP'li sarstı beni.
- "Türban sorunu çözülecek de siz de böyle bağlamasanız keşke!!!"
- "Nasıl yani?"
- "Böyle bağlamak kültürümüzde yok, bunlar sonradan gelmiş bize"
-"Ne farkeder ki" dedim, "ha böyle bağlamışım ha şöyle"
-" Olmaz" dedi. "Bu kültürümüzde yok"
- "İyi de sizin boynunuzda ki kravat da kültürümüz de yoktu. Niye takıyorsunuz?"
- " Bu medeniyet ama" dedi.
Güler misin, ağlar mısın?
-" E şimdi bu kravatı çıkarınca medeniyeti bir kenara mı bırakmış oluyorsunuz?"
Israrla - "hayır bu medeniyet, ama siz böyle bağlarsanız olmaz. Siz ülkeyi geriye götürüyorsunuz!!! "
Daha fazla tartışmak anlamsız...
Örtünme şekillerinin genel olarak bir modadan, tercihten ibaret olduğunu anlamayan, bunun streç kot giy ama tayt giyme demek kadar komik olduğunu göremeyen bir zihniyete ne deseniz boş.
Sonuç; Enver Aysever'e de dediğim gibi "Siz bizi ikna etmeden önce kendi tabanınızı ikna etmelisiniz."
Kılıçdaroğlu'yla başlayan değişim rüzgarı, yönetiminde değişmesiyle CHP'de iyiden iyiye kendini göstermeye başlamış.
Fakat tabandaki Sav'cı zihniyet kaskatı orada duruyor.
Bu rüzgar oraya da değmeli. Yoksa CHP'de değişen sadece yönetim olacak.
Ve memleketim bu trajikomik önyargıların kurbanı olmaya devam edecek...
Giderken de bir yandan şunu düşündüm. Neden başörtülü bir siyaset muhabiri CHP muhabirliği yapmıyor, yapmasın? Türkiye'nin kalıplaşmış önyargıları bir kez daha içimi acıttı.
İnternethaber ekibi olarak Kemal Kılıçdaroğlu'yla görüşecektik.
Kemal Kılıçdaroğlu çok sıcak karşıladı bizi.
CHP gündemiyle ilgili merak ettiğim tüm soruların zaten sorulacağını bildiğim için ben en çok merak ettiğim soruyu sordum kendisine.
Ve bu soruyu özellikle bir gazeteci olarak değil de vatandaş olarak sorduğumu da ifade ettim.
Kılıçdaroğlu'nun halkçı söylemi açıkcası umut vericiydi. Ardından yaptığı "Türbanı biz çözeceğiz" sözleri ise başörtülü kesimde bir ilgi uyandırmıştı.
Fakat o günden bugüne Kılıçdaroğlu'nun bu konuda net bir duruş sergileyememesi ve "Türban önceliğimiz değil" diyerek bu sorunun tekrar rafa kalkmasına yaptığı katkı hayal kırıklığına uğrattı beni.
Hatta Kılıçdaroğlu bu konuda başörtülülere karşı vermiş olduğu samimiyet sınavında sınıfta kaldı.
Bütün bunları burada yazdığım şekliyle kendisine ifade ettikten sonra şunu sordum "Hazırlanmakta olan bir rapordan bahsediyorsunuz. Çözüm arayışlarınızın sürdüğünü söylüyorsunuz. Bu konuda güvenebilir miyiz size?"
Cevabı " Güveneceksiniz" oldu.
Ardından da ilköğretim ve kamusal alan şartlarını koyarak eğitimde türban yasağının kalkmasını neden istediklerini anlattı.
Kılıçdaroğlu'nun bu sorunu çözme konusundaki isteği değişen yönetimi de gözönüne aldığımda bana yeniden umut verdi diyebilirim.
Bundan önce yaptığı hamleler ve hemen ardından gelen geri adımların CHP'nin statükocu yönetiminden kaynaklandığına; bu sorunu da deyim yerindeyse yaptığı ihtilalle aştığına inanmak istiyorum.
Görüşmeler bitip CHP'den ayrılmak üzereydik ki bahçede Enver Aysever'le karşılaştık.
Beni görür görmez gösterdiği samimiyetin ardından hemen "İşte bu, çekin hemen bir fotoğrafımızı görsünler CHP'nin türbanla sorunu olmadığını" dedi.
Fotoğraf faslının ardından da bana türban sorununu çözeceklerini anlattı.
İtiraf etmeliyim ki bu kadarı fazlaydı...
Çünkü binadan çıkmadan önce karşılaştığımız Gürsel Tekin'de aynı sıcak tavırlarla bu konuda içimizin rahat olması gerektiğini söylemişti.
"Yok artık CHP'ye nolmuş böyle" diye geçirirken içimden bir CHP'li sarstı beni.
- "Türban sorunu çözülecek de siz de böyle bağlamasanız keşke!!!"
- "Nasıl yani?"
- "Böyle bağlamak kültürümüzde yok, bunlar sonradan gelmiş bize"
-"Ne farkeder ki" dedim, "ha böyle bağlamışım ha şöyle"
-" Olmaz" dedi. "Bu kültürümüzde yok"
- "İyi de sizin boynunuzda ki kravat da kültürümüz de yoktu. Niye takıyorsunuz?"
- " Bu medeniyet ama" dedi.
Güler misin, ağlar mısın?
-" E şimdi bu kravatı çıkarınca medeniyeti bir kenara mı bırakmış oluyorsunuz?"
Israrla - "hayır bu medeniyet, ama siz böyle bağlarsanız olmaz. Siz ülkeyi geriye götürüyorsunuz!!! "
Daha fazla tartışmak anlamsız...
Örtünme şekillerinin genel olarak bir modadan, tercihten ibaret olduğunu anlamayan, bunun streç kot giy ama tayt giyme demek kadar komik olduğunu göremeyen bir zihniyete ne deseniz boş.
Sonuç; Enver Aysever'e de dediğim gibi "Siz bizi ikna etmeden önce kendi tabanınızı ikna etmelisiniz."
Kılıçdaroğlu'yla başlayan değişim rüzgarı, yönetiminde değişmesiyle CHP'de iyiden iyiye kendini göstermeye başlamış.
Fakat tabandaki Sav'cı zihniyet kaskatı orada duruyor.
Bu rüzgar oraya da değmeli. Yoksa CHP'de değişen sadece yönetim olacak.
Ve memleketim bu trajikomik önyargıların kurbanı olmaya devam edecek...