Mehmet Y. Yılmaz, Abdi İpekçi anısına düzenlenen ödüllerin sahibi olan muhabirlerden bahsetti. Yılmaz, MİT-Yargıtay-Çakıcı haberini yapanları kutladı.
Abone ol Mehmet Y. Yılmaz, isimli yazısında bazı kesimlere sitemde bulundu.Yazı : Mehmet Y. Yılmaz
Kaynak :
Abdi İpekçi anısına düzenlenen Milliyet Gazetecilik Ödülü'nü bu yıl Tolga Şardan ve Gökçer Tahincioğlu kazandılar.
Tolga ve Gökçer, MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu, eski Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ve Alaattin Çakıcı arasındaki değişik ve kimi zaman dolaylı bağlantıları ortaya koydukları bir dizi haberle bu ödülü aldılar.
İlginç bir tesadüf, Milliyet muhabirlerinin ödüllerini aldıkları gecenin sabahında, Eraslan Özkaya'nın bu haberlerle ilgili olarak aralarında benim de olduğum bazı Milliyet yazarları ve ödüllü iki gazeteci aleyhine açtığı tazminat davasının reddine ilişkin gerekçeli mahkeme kararı da yayımlandı.
Karar, ders niteliğinde
Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin gerekçeli kararı gazetecilik görevlerinin, bir demokraside ve hukuk devletinde nasıl algılanması gerektiğine ilişkin ders niteliğinde.
Sadece gazetecilik okullarında değil, hukuk fakültelerinde de öğrencilere örnek olarak anlatılabilecek bir karar bu.
Ama bu karardan en çok ders çıkarması gerekenler, TBMM'ye her kanun teklifi geldiğinde ucuna, kenarına gazetecilere ceza vermeye yönelik bir şeyler sokuşturmak isteyenler olmalı.
1 Haziran'da yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Kanunu'nu hazırlayan zihniyet ile pratikte kanunları uygulayan ve hukuku koruyanlar arasında güçlü bir görüş ayrılığının olduğunu da bu kararda görüyoruz.
'Tazminat hakkı doğmaz'
Uluslararası mahkemelerin bugüne kadar verdiği kararlarla uyumlu olan bu kararın en vurucu yeri şurası:
"Basının görevi, kamu yararı bulunan haberleri gerekli ayrıntılarıyla toplayarak halka ulaştırmaktır. Basın, haber vermek kadar, eleştiri ve yorum yapma hakkına da sahiptir."
"Bu hakların kullanılması nedeniyle kişilik hakları zarara uğrasa dahi, basın özgürlüğü üstün bir hak olarak hukuka uygunluk nedeni sayıldığından bundan zarar gören kişilerin tazminat hakkı doğmaz."
"Yargıtay Başkanlar Kurulu'nca Özkaya hakkında ceza ve disiplin yönünden işlem yapılmamış olması, basın özgürlüğü ve manevi tazminat sorumluluğu açısından yayınların görünür gerçeğe uygun olmadığını göstermektedir. Davamız açısından önemli olan, görünür gerçeklerdir."
Eleştiri ve yorum hakkı
Devlet gücünü elinde bulunduranlar, hükümetler, siyasetçiler iş söze gelince basın özgürlüğünün bir demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu söylemekte tereddüt etmezler.
Ancak, basın özgürlüğünün kullanılmasından da her zaman en çok şikâyet edenler onlardır.
Özellikle eleştiri ve yorum hakkının kullanılması bu kişileri ziyadesiyle rahatsız eder.
İşin ilginç olan yönü, bir süredir eleştiri ve yorum hakkına karşı, tekzip müessesesinin daha sık kullanılmaya başlanmasıdır.
Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararı, köşe yazılarındaki yorumlara bile gönderilen tekzipleri hiç okumadan karar altına alan bazı hâkimlerimize de örnek olmalı..
Eleştiri ve yorum hakkı, haber verme - alma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu hakkın kullanımını engellemek, aynı zamanda halkın haber alma hakkına karşı girişilmiş bir eylem olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye'de, özgürlüklerin kullanımı konusunda tavizsiz tutum takınabilen hâkimlerin olabilmesi, demokrasimizin geleceği için en büyük güvencedir...