Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, kriz ortamında alınması gereken önlemleri anlattı!
Abone olMerkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''Bizim sorunumuz, bedel ödeyerek elde ettiğimiz kazanımları bundan sonra konsolide etmek ve buradan geri adım atmamak, bunun üzerinde ısrarla durmak ve bunu göz bebeğimiz gibi korumaktır'' dedi. Kriz ortamında alınması gereken önlemleri de anlatan Yılmaz, aşırı zenginlik ve kamu borçlanmaları konusunda hükümeti uyardı!
Yılmaz, Değişim Liderleri Zirvesi'nin ''Dünya piyasalarını neler bekliyor?'' konulu oturumunda yaptığı konuşmada, son finansal kriz sonrasında dünya ekonomisindeki duruma değinerek, yükselmekte olan piyasalarda büyük sermaye girişlerini yönetme araçları iyi bilinse de uygun politikaların ülkenin içinde bulunduğu durumlara dayalı olduğunu söyledi.
Mali politika, döviz politikası, döviz piyasa müdahalesi ve aynı zamanda sermaye kontrol araçlarının, para girişlerinin kontrolü için kullanılabileceğinin altını çizen Yılmaz, bunların birtakım dengelemeler içerdiğini, kimi dengelemelerin büyük ihtimalle yükselmekte olan ülkelerde birtakım açıklara yol açabileceğini aktardı.
Bazı ülkelerin yeni yatırımların olgunluğunu değiştirebilecek birtakım önlemleri hayata geçirdiğini ve ampirik kanıtlara bakıldığında bu para akışlarının artı değerinin yetersiz olduğunu belirten Yılmaz, aynı zamanda kısmi sınırlamaların akış etkilerini kısıtlama imkanının sınırlı olduğunu, daha bağımsız para politikası için alan sağlamak zorunluluğu bulunduğunu ifade etti.
Prensipte ilerlemiş ekonomilerden yükselmekte olan piyasalara para akışının zaman içinde karşılıklı olarak yararlı bir trend olduğunun söylenebileceğini kaydeden Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu, aynı zamanda güçlü temellerle destekleniyor. Daha iyi büyüme olasılıkları var. Yüksek verimlilik imkanı var. Bu trende karşı, aşırı derecede sınırlayıcı sermaye kontrolleri ya da aşırı derecede karşılık ayırma yöntemleriyle önlem almak yerine, makro ekonomik politikalarda sermaye akışlarındaki hareketliliğin dengelenmesi için birtakım önlemlerin alınması gerekiyor. Bunun da mali istikrarı sağlayacak şekilde yapılması gerekiyor. Çok sayıda gelişmekte olan piyasa ekonomisi böylesine önlemleri uygulamaya başladı. Kredi büyümesini ve varlık fiyatı balonunu ortadan kaldırmak için... Karşılık oranları, yüksek gelir gerekliliği, daha sıkı sermaye yeterlilik oranları ve likidite oranları buna dahil edilebilir. Örneğin işlem ücretlerinin artırılması buna dahil edilebilir.''
''MERKEZ BANKALARI MALİ İSTİKRARIN HER ZAMAN KALESİ''
Merkez bankalarının kullandığı enstrümanlara işaret eden Yılmaz, merkez bankalarının mali istikrarın her zaman kalesi olduğunu, gelecekte de böyle olacağını söyledi.
Türkiye'de küresel finansal krizin ardından alınan önlemlere değinen Yılmaz, ''Ne fiyat ne de mali istikrar ciddi bir risk altında kalmadı. Temkinli düzenlemeler ve denetleme sayesinde Türkiye bankacılık sektörünün durumu dengeye kavuştu. Merkez Bankası, agresif para politikalarını fiyat istikrarını tehlikeye atmadan uygulamaya koyabildi. Böylece hükümet küresel çalkantı döneminden geçerken mütevazı ama etkili mali politikaları hayata geçirebildi'' diye konuştu.
2010 yılının başından bu yana dış talepteki büyük artış nedeniyle cari açık dengesinin kötüleştiğini hatırlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
''Türkiye dahil olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerde yerel ve dış talep arasındaki dengenin bulunması git gide zorlaşıyor. Eğer bu devam ederse hızlı kredi genişlemesi ve mevcut cari açığın artması finansal istikrarla ilgili kaygılara yol açabilir. Bunun sonucunda günümüzün zorlayıcı finansal ortamında, -ki muhtemelen gelecekte bu devam edecek- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dört temel ilkeyi hayata geçiriyor. Bunlar mali istikrarı hedefleyen politikalar. Birincisi, aşırı derecede zenginliği caydırmak. İkincisi, özel ve kamu sektörü için borçlanmayı sınırlamak. Üçüncüsü, hem kamu hem özel sektörün konumunu güçlendirmek -ki bu yükselmekte olan ekonomilerin yumuşak karnıdır- dördüncüsü ise mevcut para birimi riskinin daha iyi biçimde yönetilmesi.''
''TÜRKİYE, BEDELİNİ ÖDEYEREK ORTAYA KOYDU''
Konuşmasının ardından soruları da yanıtlayan Yılmaz, dünyada bugün gelinen noktada her ülkenin menfaatlerinin farklı noktayı gösterdiğini belirterek, Basel III kurallarıyla ilgili bütün dünya için geçerli, ortak, evrensel kurallar ortaya konabileceğini ifade etti.
Bir kurallar silsilesi olan Basel III'ün, ülkelerin bankacılık ve sigortacılık sistemini mukayese edebilecek kurallar olduğunu vurgulayan Yılmaz, bunun hayata geçirilmesi için ülkeler üstü bir gözetim ve denetim otoritesi beklentisi varsa bunun yanlış olduğunu, kuralların evrensel ancak uygulamasının ulusal otoritelerin elinde olması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin 2001 krizinden sonra Basel bankacılık komitesinin uzun süreden beri çalışıp ortaya koyduğu kurallar silsilesini bedelini ödeyerek uygulamaya koyduğunu ifade eden Yılmaz, ''Bizim sorunumuz, bedel ödeyerek elde ettiğimiz kazanımları bundan sonra konsolide etmek ve buradan geri adım atmamak, bunun üzerinde ısrarla durmak ve bunu göz bebeğimiz gibi korumaktır'' dedi.
''BASACAĞINIZ YER SAĞLAM MI, ÇÜRÜK MÜ DİYE BAKIYORSUNUZ''
Durmuş Yılmaz, ''Merkez Bankası, tedbirleri 1,5 yıl önce alamaz mıydı?'' sorusunu ise şöyle yanıtladı:
''1,5 yıl önceki koşullarla bu tedbirleri aldığınız zamanki koşullar aynı mı? Acaba bu tedbirleri o zaman alsaydınız ekonominin neresinde, nasıl bir sorunla karşılaşacaktınız? Bunun hesabını, kitabını yapmak lazım. Bir şeyi değiştirdiğinizde ekonomiyle ilgili verilerin 32 kısım tekmili birden değişiyor. Dolayısıyla her şeyden önce bu bir tercih meselesi... İkincisi, o kararı aldığınız dönemdeki koşullar eğer oluşmadıysa o kararları almanız mümkün değil. Eğer ihracatı artırmak öncelikli bir meseleyse kamu maliyesinde bozulma, faiz dışı fazlada geldiğimiz nokta dikkate alınmayacaksa borcun milli gelire oranı daha aşağı çekilmek istenmiyorsa bütün bunlar yapılabilir. Bütün bunlar optimum denge meselesi... Dolayısıyla Merkez Bankası, içinde bulunduğu koşullara göre kararlar alıyor. Niçin her ay Para Politikası Kurulu toplanıyor? Veri topluyorsunuz, verileri inceliyorsunuz, analiz ediyorsunuz, ona göre basacağınız yer sağlam mı, çürük mü diye bakıyorsunuz. Dolayısıyla aldığınız kararların, yaptığınız işin arkasında veri toplamanız gerekiyor. Bugünden geriye bakıp 'şöyle yapsaydınız' demek mümkün ama gerçekçi değil.''