BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Yılmaz'dan Baykal ve Sabah'a saldırı

CHP'nin kendisine ve gazetesine yönelik yaptığı eleştirilere köpüren Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y Yılmaz, hem Baykal'a hem de Sabah Grubu'na saldırdı.

Abone ol

Milliyet Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz, "Eleştiriye tahammül edemeyen Baykal, gülünç komplo teorileri ortaya atıyor. Etibank'ı soyan Dinç Bilgin ile şaibeli kiracı Turgay Ciner'in gazetesi de, bunları ciddiye alıp Milliyet'e saldırıyor" diye yazdı. İşte Yılmaz'ın yazısının tamamı... Hadi canım siz de! Eleştiriye tahammül edemeyen Baykal, gülünç komplo teorileri ortaya atıyor. Etibank'ı soyan Dinç Bilgin ile şaibeli kiracı Turgay Ciner'in gazetesi de, bunları ciddiye alıp Milliyet'e saldırıyor CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yeniden seçildiği olağanüstü kurultayda yaptığı konuşmanın bir bölümünü de "medya"ya ayırdı. "Medya CHP'ye karşı Haçlı Seferi başlatmıştır" dedi. Gazetelerde CHP yönetimi ve kendisi ile ilgili eleştiri yapanları "CHP yönetimini tayin etmeye çalışmakla" suçladı.. Milliyet'in yaklaşımı Deniz Baykal'ın adını vermeden suçladığı yayın organlarından biri de Milliyet. Siyasette tükendiğini, toplumsal tabanını kaybettiğini fark eden liderlerin bu tükenişlerini gazetelerin yayınlarına bağlayan tutumlar almalarını ilk kez görmüyoruz. Ama yine de Milliyet'in bu konudaki yaklaşımını yeniden açıklamalıyım. Milliyet'in temel yayın ilkelerini "Türkiye'de laik ve demokratik Cumhuriyet'in, insan haklarının, ülkenin bağımsızlığının, özgür girişimciliğin ve serbest rekabet düzeninin korunması" olarak özetleyebilirim. Milliyet, bu ilkelerini gazete içi bir anayasa haline getirmiş tek yayın organıdır. Milliyet'in CHP kurultayına yaklaşımı da bu anayasa çerçevesinde olmuştur. Milliyet'in yazarları "özgür"dür. Talimatla yazı yazmazlar. Nitekim kurultay öncesinde Milliyet yazarları içinde Baykal'a karşı görüşler ifade edenler olduğu gibi, CHP'deki muhalefet hareketi aleyhine görüş belirtenler de olmuştur. Milliyet okuyucuları, Baykal her ne kadar aksini iddia ederse etsin, gerçeğin ne olduğunun farkındadırlar. Sinirli, çünkü... Baykal'ı asıl sinirlendiren şey, kurultay öncesi Milliyet'in düzenlediği bir "okuyucu referandumu"nun sonuçlarıdır. Milliyet, bugüne kadar Türkiye'de görülmüş en geniş katılımlı "referandum"la okuyucularının görüşlerini sordu ve bunu sayfalarına yansıttı. Katılımcılarının çok büyük bölümünün CHP'ye oy vermiş ya da kendisini CHP'li olarak tanımlayanlardan oluşması referandumun değerini artırdı. Sonuçlar halkın beklentisinin CHP'de bir değişim olduğunu ortaya koyuyordu. Ve yine aynı katılımcılar, Baykal'ın kurultayı kazanacağını da öngörmüşlerdi. Kurultay sonuçları onları doğruladı. Baykal'ı arşivler yanıtlar Halkın CHP'de değişim isteği ise sadece Milliyet Referandumu'nda ortaya çıkan bir gerçek değildi. Kurultay öncesinde bağımsız araştırma kuruluşlarının yaptığı bütün araştırmalar da bu veriyi doğruluyor. Baykal, bunlara kızıp sinirleneceğine, nerede hata yaptığını ve halkta neden böyle bir fikrin genel kabul gördüğünü düşünüp kendisine ve parti yönetimine çekidüzen verebilseydi bu araştırmalardan yararlanabilir, kaçınılmaz tükenişinin önüne de geçebilirdi. Baykal, bütün bu yayınları kendisine karşı kurulmuş bir ABD komplosu olarak açıklıyor. Güya TBMM'deki Irak tezkeresinin reddinde CHP'nin oynadığı rolü beğenmeyen ABD, aralarında Milliyet'in de olduğu bazı gazeteleri Baykal'a muhalefet yapmaya yöneltmiş. Ancak aklından zoru olanların inanabilecekleri bir iddia bu. Milliyet'in reddedilen tezkere öncesi yaptığı yayınlar, köşe yazarlarının yazdığı yazılar arşivlerde duruyor. Milliyet'in hazırladığı savaş karşıtı birinci sayfanın, ABD saldırısının başlamasından hemen önceki günlerde düzenlenen gösterilerde bir pankart haline getirilerek kullanıldığını da ben bir kez daha hatırlatmış olayım. ABD'nin, oylamada 99 fire veren AKP yerine neden CHP'yi cezalandırmak isteyeceği gibi "mantık" sorularını da bir kenara bırakıyorum. Doğruluğumuzun kanıtı Milliyet'in hükümete yaranmak için CHP'yi sıkıştırmaya çalıştığı iddialarına gelince: İddia ediyorum ki Türkiye'de hükümet icraatlarına ve uygulamalarına yönelik eleştirileri Milliyet kadar seslendiren bir başka büyük gazete olmadı. Bize Baykal ne kadar kızıyorsa, eminim ki Tayyip Erdoğan da o kadar kızıyor ve bu durum bizlere bu gazetede işimizi doğru yaptığımızı gösteriyor. Son olarak şunu söyleyip Baykal faslını kapatalım: Halk nezdinde itibarı tükenen bir liderin Milliyet'i kendisine hedef seçmiş olmasından memnunum! Sabah niçin saldırıyor? Memnun olduğum bir başka husus da şudur: Baykal'ın iddialarını ciddiye alan gazetenin Sabah olması.. Sabah, bir haftadır Baykal'ın iddialarını fırsat bilerek Milliyet'e saldırıyor. (Aslında bu saldırılar aylardır sürüyor. Bugüne kadar yanıt vermedik. Ancak artık öyle çirkin iftiralar atıyorlar ki, gerçekleri bir kez daha hatırlatmamız şart oldu.) Sabah'ın sahiplerinin ve kiracılarının kimlikleri, bu saldırının nedeni hakkında bir fikir veriyor. Sabah'ın sahibi Dinç Bilgin, kendi bankasını soymaktan, hortumlamaktan halen yargılanıyor. Dinç Bilgin'in Etibank'ı soyarak halkın sırtına yüklediği faturanın toplamı 842 milyon dolar. Bu para devlet hazinesinden karşılandı. Devlet hazinesi Bilgin gibi hortumcular yüzünden devir tarihi itibariyle 27.3 milyar doları ödediği için bugün yatırım yapamıyor. İşsize iş bulamıyor, memurlarını, polislerini, askerlerini açlık sınırında yaşatıyor! Milliyet'e söz söyleyenlerin her şeyden önce bu pisliği temizlemeleri gerek. Devlet, batırılan bankalardaki paraları tahsil etmek için Uzanların, Erol Aksoy'un mallarına, mülklerine el koydu. Gazetelerini ve televizyonlarını bugün yarın haraç mezat satacak. Mehmet Emin Karamehmet de borçlarını ödemek için iyi durumdaki bankasını ve bazı medya kuruluşlarını önümüzdeki günlerde elinden çıkarmak zorunda. Ama nedense devlet aynı şeyi Bilgin için yapmıyor. Bilgin de, aralarında Sabah ve atv'nin de olduğu yayın kuruluşlarını devletin elinden kaçırıyor, nasıl imzalandığını, şartlarının ne olduğunu kimsenin bilmediği bir "kira" sözleşmesiyle bir başka kişiye devrediyor. Bu kişi Turgay Ciner'dir. 1990'dan önce ne yaptığını kimsenin bilmediği, sadece gazetelerde "kaçakçılık" iddialarıyla mali polise götürülürken çekilmiş resimleri yayımlanan bir zat! Ciner'in tezgâhı Yerli-yabancı dürüst girişimcilere şeffaf bir ihale ile satılsa en az 500 milyon dolar edecek bir medya grubunun üzerine bedavaya oturmuş, ahlaktan söz ediyor! Hükümet de buna göz yumuyor çünkü burnundan yakaladığı bir medya patronunun gazetelerini, televizyonlarını istediği gibi kullanabileceğini düşünüyor. Sayfalarında hükümet aleyhtarı bir tek habere yer vermeyen, "gerdanlık" olayını bile iç sayfalarında geçiştiren gazetenin yöneticisi de Milliyet'e saldırıyor. Havaalanlarında, enerji santrallarında, madenlerinde bütün işini devletle yürüten "kiracı" Ciner'in gazetesi, devletle bir tek kuruşluk işi olmayan Doğan Grubu'nu "işlerini yürütmek için hükümet ve muhalefeti yönetmeye çalışmakla" suçluyor! İsmet İnönü bir kez daha rahmet istiyor: Hadi canım sen de!