Mesut Yılmaz Türkiye'nin AB yolculuğuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan'ın hata yaptığını savunan Yılmaz'ın, önemli itirafları ve iddiaları da vardı.
Abone olTürkiye'nin AB'ye girmesi yolunda en yoğun mücadele veren politikacılardan biri olan Mesut Yılmaz Vatan Gazetesi yazarı Elif Ergu'ya konuştu... İşte o röportaj... Bana "Mesut Yılmaz'ı nasıl bilirsiniz?" diye sorsalar, ilk söylediğim söz bu röportajı yapana kadar şu olurdu: "Poker suratlı, gülmeyi beceremiyor" Yanılmışım. Siyasetten uzak kalmak Mesut Yılmaz'a yaramış. Fotoğrafları çeken arkadaşım Burak Kara da dayanamayıp söyledi zaten... "Eskiden güldüğünüz bir kare yakalayamazdım, bugün gülmediğiniz bir kare çekmekte zorlandım..." Aynen öyle, Mesut Yılmaz gülüyormuş! Yılmaz'la Beykoz Konakları'ndaki evinde AB ile gerilen ilişkileri konuştuk. Yanlış anlaşılmasın, "gerilen ilişkileri konuşurken gülmedi Yılmaz", yeni kitabını, siyaseten uzak yaşamını anlatırken keyfine diyecek yoktu. Konuşmamızın gazete sayfalarına yansıyan kısmı AB ile ilgili oldu. * Koalisyon hükümeti döneminde bir ortağınız AB'ye karşıydı. Siz AB'ye girmeyi destekleyen taraf olarak siyaseten zarar gördüğünüzü düşünüyor musunuz? Biz AB projesini canlandırmak için yola çıktığımızda önümüzde çok zorlu bir yol olduğunu biliyorduk. Bu yolda hiçbir zaman siyasi kar-zarar hesabı yapmadık. Eğer sonuçta siyasi olarak zarar gördüysek bile buna değecek kadar önemli bir misyona hizmet ettik. AB yolunu biz açtık * Türkiye için AB yolunu bir bayrak yarışı olarak düşünürsek bir ara siz koştunuz, şimdi AKP koşuyor. AKP kendine ait mesafeyi iyi koşuyor mu? 1999 sonundaki Helsinki Zirvesi'nden sonra AB'nin Türkiye için ortaya koyduğu yol haritasında bizim için gerçekleştirilmesi en güç ve riskli adımlar ölüm cezasının kaldırılması, etnik grupların kültürel hakları ve ordu-siyaset ilişkisi konularında yoğunlaşıyordu. Bunların dışında yapılması gereken çok sayıda reform düzenlemeleri esasen kimseyi rahatsız edecek bir nitelik taşımıyordu. AKP iktidarı işbaşına geldiğinde bunlardan en kritik olan ilk ikisiyle ilgili yasal düzenlemeler tamamlanmıştı. Bu açıdan bu hükümetin şanslı olduğunu düşünüyorum. Biz daha fazla enerji harcadık. * Tayyip Erdoğan'ın zina konusundaki ısrarı AB yolunu tıkadı mı? Türkiye'nin AB'ye girişini engellemeye çalışan Avrupa'daki Türkiye karşıtlarına Tayyip Erdoğan bundan daha büyük bir iyilik yapamazdı. Başbakan bu tutumuyla Türkiye'nin destekçilerinin elini zayıflattı, karşıtlarını güçlendirdi. * AKP, "TCK Tasarısı'yla Kopenhag kriterlerinin ne ilgisi var" diyor. Siz ne diyorsunuz? TCK Tasarısı'nın Kopenhag kriterleriyle ilgili olmadığını söylemek, kriterleri hiç anlamamak demektir. Başbakan bu kararıyla Türkiye'nin AB yolunda içeride ve dışarıda çok ciddi soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bugüne kadar, AB konusunda böyle bir gerilim yaşamadık. Burada önemli olan bu konulardan çok ortaya çıkan zihniyettir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu zihniyetle AB yolunu tamamlayıp tamamlayamayacağını ben de çok merak ediyorum. Bu zihniyetle Türkiye Cumhuriyeti yönetilmez. * Oysa müzakerelerin başlama tarihine kilitlenmiştik. Koşullu mu koşulsuz mu müzakerelerin başlayacağı hesapları yapılıyordu... AKP hükümetinin yaklamışında beni rahatsız eden bir nokta var. Hükümet yetkilileri tümüyle müzakerelerin başlamasına kilitlenmiş gibi, belki de müzakere tarihi alabilmek için bu müzakerelerin çok uzun süreceğine ilişkin beyanatlar veriyorlar. Oysa müzakerelerin başlaması tam üyeliğe giden yoldaki önemli eşiklerden biri. Müzakerelerin ne kadar süreceği ise tamamen teknik bir konu. Bence tam tersine bu aşamada Türkiye'nin kesin ve değişmez hedefinin tam üyelik olduğunun, bunun dışında hiçbir formülün kabul edilemeyeceğinin vurgulanması gerekir. Eğer bu noktada tarih alabilmek için en küçük bir esneklik gösterirseniz sizin için özel formül üretmeye kalkışırlar. Şimdi buna ortam sağlandı. * Zina konusunda geri atmıyor AKP. Sizce ne kadar direnir, zinayı suç yapabilir mi? Bu röportaj çıktığında AKP'nin tavrını değiştirmiş olmasını umuyorum. AKP AB yolundan dönmez, dönmemeli. Devlet baba: AB * AB karşıtları yeniden mi ortaya mı çıkıyor? AB'ye karşı olan çevreler pusudadır. Son gelişmeler bu kişileri güçlendirdi. Eğer Aralık ayında AB Konseyi'nden Türkiye'nin kabul edemeyeceği bir karar çıkarsa bunların sesleri yine yükselir. * Sizce AB Türkiye'de halka maloldu mu? Türk toplumu maalesef hala devletten çok şey bekleyen bir toplum. Devletin artık değişen dünyada bu talepleri karşılamayacağını da görmeye başladı. Sanki şimdi devlet babanın yerini AB alıyor. * Peki AB'den ekonomik olarak beklediklerimizi bulabilecek miyiz? Önemli olan AB'den ne kadar maddi destek alacağımız değil, en önemlisi biz AB ile kapalı toplumdan açık topluma geçeceğiz. Ekonomik yararı bu noktada olacak. Demokrasimiz güçlenecek ve yeniden tehlikeye girmeyecek. Yoksa AB'nin mali cazibesi kalmadı artık. AB'nin başka çaresi yok, bizi alacaklar Avrupa Birliği Komisyon raporunun bir miktar gecikmeyle Ekim ayı ortalarında çıkmasını bekliyorum. Türkiye ile müzakerelerin başlamasına karşı olan komisyon üyelerinin -ki bunların sayısı 4-5'tir- son haftalarda yabancı basında yer alan feryatlarından ve AB Konseyi nezdindeki lobi çalışmalarından da anlaşılıyor ki komisyon raporu Türkiye açısından genel hatlarıyla olumlu olacak. Türkiye tek başına bir ülke değil. Almanya'da yaşayan 3 milyon Türk var. Biz AB'ye girmezsek zarar görürüz, kökten dinciler bayram yapar. Ama AB bizden çok daha fazla zarar görür. Litvanya'da Abdullah Gül'e de söyledim. Türkiye'nin tam üyelik için bastırması lazım. Başka çareleri yok alacaklar bizi. Müzakereler 2005'te başlar ama işi yavaşlatacaklardır... Son 5 yılda gösterdiğimiz performansı 5 yıl daha gösterirsek 2015 gibi gireriz. Ne Ankara'yı ne de siyaseti özledim * Ankara'yı (izlemediğinizi söylemiştiniz. Hala özlemediniz mi? Yoksa Ankara özlenmiyor mu? Nesini özleyim? * Ya siyaset? Hiç özlemiyorum. * Siz hizmet aşkıyla yanıp tutuşan bir politikacı değil miydiniz? Ben o siyasetçilerden değilim. Siyasetçiyken de öyle her gün siyasi mülahazalar içinde olmadım. Geriye baktığımda hiç boş geçmiş bugün görmüyorum. Çok rahatım. Hizmet aşkı retorikte kalıyor. Misyonu ve vizyonu olmalı siyasetçinin. Ben Türkiye'yi bir noktaya taşımayı hedefledim. Bu yolda çalıştım, bu da AB üyesi olmaktır. 11 Eylül olmasa Avrupa'ya bu kadar yaklaşamazdık 11 Eylül olmasaydı Türkiye tüm çabasına rağmen AB'ye bu kadar yaklaşamazdı. AB'nin düşüncesi 11 Eylül'le değişti. Şu anda kafalarında komünizm tehdidi yerine, İslami terör tehlikesi var. Bu tehlikeyi azaltmak için İslam dünyasına yönelmeleri gerekiyor. Türkiye'den iyi bir formülleri yok. Türkiye çok iyi bir örnek İslam ülkeleri içinde. Verheugen Kürtçe pankart beklemiyordu 1999'da Türkiye'ye adaylık statüsü verilirken bu kadar kısa sürede bu kadar radikal reformları gerçekleştirebileceğimize ihtimal vermiyorlardı Ödevlerini hızla yerine getiren Türkiye Verheugen'i de şaşırttı.Verheugen Diyarbakır'da koskocaman Kürtçe bir pankart beklemiyordu. Onu gördüğünde Türkiye'nin ne kadar büyük mesafe aldığını anladı. Artık görev onlara düşüyor. Kaynak: Vatan Gazetesi