BIST 9.673
DOLAR 35,18
EURO 36,61
ALTIN 2.960,42
HABER /  GÜNCEL

Yılmaz, sadece yargıyı tanıyor

Eski Başbakan Mesut Yılmaz, Yüce Divan'a sevk edilmesi ile ilgili olarak gazetecilerin sorularını cevapladı. Mesut Yılmaz kendisinin sadece yargıya hesap vereceğini söyledi

Abone ol

Eski Başbakan Mesut Yılmaz, Yüce Divan'a sevk edilmesi ile ilgili olarak, hakkında bir iddia bulunması durumunda, bunun hesabını yargıya vermesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, ''Türkiye ve AB'' konulu konferans vermek amacıyla geldiği Almanya'nın başkenti Berlin'de, Türk gazetecilerin Yüce Divan'a sevk edilmesi ile ilgili sorularını yanıtladı. ''Türkiye'yi yönetenler her zaman bu tür şeylerin hesabını vermek zorundalar'' diyen Yılmaz, şöyle devam etti: ''Eğer benim hakkımda bir iddia varsa ve buna inananlar da varsa benim de bunun hesabını yargıya gidip vermem lazım. Soruşturma Komisyonu'na da söyledim. 'Beni gönderirseniz memnun olurum dedim.' Şimdi sağolsunlar gönderdiler. Burada kabul edilemeyecek husus, bazılarının hesap vermekten kaçmak için dokunulmazlığın arkasına saklanmaları. Seçim taahhütleri olmasına rağmen dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yanaşmadılar.'' ''TÜRKİYE VE AB'' Yılmaz, Alexander von Humboldt Üniversitesi'nde düzenlenen bir toplantıda ''Türkiye ve AB'' konusunda yaptığı konuşmada ise Türkiye'nin AB üyeliğinin Avrupa'nın önemli bir gündem maddesi haline geldiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu: ''Aslında bu konuda AB kendi geleceğini tartışıyor. Bunu daha iyi anlayabilmek için AB'nin dünya konjonktüründeki yerine bakmak lazım. AB, dünya savaşlarında yaşanan acılardan sonra bir barış ortamının yaratılması amacıyla kuruldu ve dünya tarihindeki en başarılı proje haline geldi.'' AB'nin siyasi değerler üzerine kurulduğuna, bu değerlerin diğer ülkeler tarafından da benimsenerek evrensellik kazandığına işaret eden Yılmaz, şunları söyledi: ''AB bir istikrar ve refah adası haline geldi. Önemli olan soru, değişen dünyada bu şekilde kalabilir mi? Irak konusunda potansiyelini değerlendirmekten çok uzak kaldı. Görüş ayrılıkları üye ülkelerin arasını bozdu. Halbuki ortak bir politika belirlenmesi herkesin çıkarına olurdu. AB, bu nedenle 'ekonomik güç, siyasi cüce' olarak anılıyor. Siyasi potansiyelinden faydalanmasını bilmezse sürekli bir şekilde var olamaz.'' Dünyadaki farklı değer sistemleri arasında bir çatışmanın var olduğunu, bu nedenle bu değerlerin evrensel hale getirilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye ile AB'nin, dinin çeşitliliğini yapılarına katacağını, hem Asya, hem Avrupa'ya ait olan Türkiye'nin, bölgesinde bir istikrar adası olması sebebi ile AB'nin dünyada önemli rol oynamasına katkı sağlayacağını söyledi. ''TÜRKİYE SADECE SEYİRCİ OLARAK KALMAK İSTEMEDİ'' Avrupa'daki çok sayıdaki kuruluşun Türkiye ile geçen 40 yıl içinde çeşitli anlaşmalar imzaladığını hatırlatan Yılmaz, ''Türkiye sadece seyirci olarak kalmak istemedi. Lüksemburg'da 1997 yılında alınan kararla Türkiye-AB ilişkilerinde bozukluk yaşandı. Ancak bu AB'nin Türkiye politikasını gözden geçirmesine ve 1999 yılında Hesinki'de adaylık statüsü vererek bu ilişkiyi düzeltmesine neden oldu'' dedi. Türkiye'de yapılan reformlarla ülkenin büyük bir değişim içine girdiğini ifade eden Yılmaz, ''AB Komisyonu raporunda bazı olumsuz yanlar da var. Müzakerelerin 'ucu açık' olması hedef belirsizmiş gibi bir intiba yaratıyor. Müzakerelere başlanması için takvim de verilmedi. Müzakerelerin 15 yıl sürmesi bekleniyor. Ancak ilk kez bir dosya tamamlanmadan diğer bir dosyanın açılmaması kararlaştırıldı. Müzakereleri uzatmak isteyenler için bundan daha iyi bir fırsat olamaz'' diye konuştu. Türkiye'ye kısıtlamaların getirildiğini, tarım sübvansiyonlarından da yeteri kadar faydalanamayacağını kaydeden Yılmaz, ''Türkiye'ye ayrımcılık yapıldı. Bunlar düzeltilmeli. Türk hükümeti bu konuda kararlı olmadığı takdirde, gelecekte ilişkilerde sıkıntı yaşanabilir'' görüşünü dile getirdi. Türkiye'nin üyeliğinin 2 yolla engellenmeye çalışıldığını ifade eden Yılmaz, ''Bunlardan biri 'imtiyazlı ortaklık'tır. Bu daha önce de Türk hükümetine önerildi ve resmi olarak reddedildi. Bu hiç bir şey kazandırmayacaktır. Türkiye eşit bir ortaklık istiyor'' diye konuştu. Referandumlarla da Türkiye'nin Avrupa'dan dışlanılmak istendiğini belirten Yılmaz, Türkiye'ye vadedilen şeylerin olduğunu, Türkiye'nin dışlanmasının yanlış olacağını vurguladı. Yılmaz, Türkiye'nin bir kriz bölgesinde ''istikrar ve demokrasi adası'' olduğunu ifade ederek, ''Türkiye bu krizin bir parçası haline gelirse, bu tüm ülkeler için bir kabus olur'' diye konuştu. Türkiye'nin AB'ye çok fazla paraya malolacağı şeklindeki endişeler ile ilgili olarak da Yılmaz, ''Türkiye'ye verilecek AB perspektifi yabancı yatırımı canlandıracaktır. Türkiye buna, AB'den alacağı yardım paralarından daha fazla güvenmektedir. Türkiye'nin AB'ye alınmaması durumunda İslam dünyasıyla Batılı ülkeler arasındaki ilişkiler daha da bozulacaktır. Bu durumda herkes kaybeder. Türkiye üye olarak alınırsa, AB dünya siyasetinde önemli rol oynayabilir'' dedi.