BIST 8.864
DOLAR 34,32
EURO 37,36
ALTIN 3.036,23
HABER /  GÜNCEL

Yılmaz, Allah'a havale ediyor

Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz, Yüce Divan’a gönderilen imzasız ihbar mektubuyla ilgili konuştu. Yılmaz, mektubu gönderenlere fena halde sinirlenmiş!

Abone ol

Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz, Yüce Divan’a gönderilen imzasız ihbar mektubundaki bilgilerin gerçek dışı olduğunu öne sürerek, "Benimle ve ailemle hesabı olanlarla her konuda hesaplaşmaya her zaman hazırım" dedi. Davanın öğleden sonraki bölümünde, tanık olarak dinlenilen Erdal Arslan, o dönemde Merkez Bankası’na bağlı olan TMSF’nin genel müdürü olduğunu ve fonun 4 kişilik yönetim kurulu tarafından yönetildiğini anlattı. Türkbank’ın TMSF’ye devredilen ilk banka olduğunu belirten Arslan, gelişen süreçte Fon’un bankanın yüzde 85’ine sahip olduğunu söyledi. Bu aşamada, bankanın satışına karar verildiğini, ilk defa satış yapacak olan Fon’un Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan teknik yardım istediğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın banka satışında kullandığı ilke ve yöntemlerin benimsendiğini kaydetti. Bankanın değerinin tespit edildiğini, ihale şartnamesi ve prospektüsünün hazırlandığını belirten Arslan, ihale şartnamesinin 25 şirket tarafından alındığını, ihaleye ise bunların 5’inin kapalı zarf usulü teklif verdiğini dile getirdi. Teklif veren 5 şirketin de banka sahibi veya bağlantılı kişiler olduğunu belirten Arslan, şöyle konuştu: "İhale 4-5 televizyon tarafından naklen yayınlandı. Görüntüleri o televizyon kanallarından isteyebilirsiniz. İhale 600 milyon dolar ile Korkmaz Yiğit’te kaldı. İhale sonrasında Hazine Müsteşarlığı ve Rekabet Kurumu’na yazdığım yazılara olumlu sonuç geldi. Saat 10.00’da başlayan ihale, 12.00-13.00 gibi bitti. Saat 18.00’de Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yazı geldi. Yazıda, ihaleye katılanların bir takım organize suç örgütleri ile ilişkileri olduğu, bu konuda duyum alındığı yazılmıştı. Bu yazı gizli olarak ihaleye katılan tüm yatırımcıları suçluyordu. Biz ihaleden yaklaşık 40 gün önce bir gazete haberinde bu iddiaları görmüş ve emniyetten sormuştuk. Emniyetten gelen yazı, bu sorularımıza verilen yanıttı. Bu yazıyı aldım, dönemin Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel’e ilettim. Yazının ihaleden sonra geldiğini, yetkili makamlara iletildiğini, yapılacak bir şey olmadığını söyledim. Bundan sonraki gelişmeleri ben de herkes gibi basından izledim." "Soruşturma Komisyonu’nda bankanın fiyatının 255 milyon dolar olarak belirlendiğini belirtiyorsunuz. 600 milyon dolara alan kişi için nasıl bir getiri söz konusu?" sorusuna Arslan, bir bankanın değerinin, bankanın defter, net aktif değeri ve tabela bedelinden oluştuğunu belirterek, tabela değerinin tespitinin objektif yönteme dayanmadığını, bunun değerinin alıcıdan alıcıya değiştiğini söyledi. Bir soru üzerine Arslan, ihale sırasında, ihaleye katılanların talebi üzerine, telefon görüşmeleri yapılması için 5-10 dakika ara verildiğini, bu aralarda, Yiğit’in de telefon görüşmesi yaptığını kaydetti. İhale sürecinde kimseden talimat almadığını işinin gereğini yaptığını belirten Arslan, "yazı ihaleden önce gelse idi ihale ertelenebilirdi, iptal edilebilirdi." diye konuştu. Arslan bir soru üzerine, ihale sürecinde Mesut Yılmaz ve Güneş Taner ile hiçbir irtibatının olmadığını söyledi. "Emniyete yazdığınız yazıya neden cevap verilmesini beklemediniz?" sorusuna Arslan, "Tarihi geriye alsaydık, daha ince araştırma yapardık. Bunun ihalenin ekseni olacağını bilemedik. Merak saikiyle emniyete yazı yazmıştık, resmi bilgimiz yoktu, çok ciddiye alıp üzerinde durmamıştık" yanıtını verdi. Bir soru üzerine Arslan, Emniyet’ten gelen yazıyı Hazine Müsteşarlığı’na göndermediğini söyledi. "Biz şeffaf, güzel, başarılı bir ihale yaptığımızı düşünüyorduk. Bankayı umduğumuzun üzerinde bir fiyata satmıştık. Bunun için Gazi Erçel bizi kutladı, hatta kokteyl verdi. O günlerde şaibe yoktu, şaibe emniyetten yazı geldikten sonra doğdu" diyen Arslan, hiçbir zaman bankanın hisselerinin Korkmaz Yiğit’e devredilmediğini söyledi. Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu da Başbakanlık’a gelen gizli evrakların kozmik büroya verildiğini, burudan de müsteşara takdim edildiğini söyledi. Müsteşar’ın gerek görürse evrakı Başbakan’a sunduğunu anlatan Yazıcıoğlu, kozmik büro dışında hiçbir yerin gizli evrakı almaya yetkili olmadığını, alınan evrakın da müsteşarı bağlamayacağını kaydetti. Türkbank ihale sürecinde kozmik büro aracılığıyla kendisine intikal eden bir evrak bulunmadığını kaydeden Yazıcıoğlu, Yılmaz ile 10 yıl çalıştığını, Yılmaz’ın "Cumhuriyetçi, çağdaş, Atatürkçü ve hukuk devleti ilkelerine bağlı bir Başbakan" olduğunu, böyle bir yazının gelmesi durumunda kendisini de bilgi vereceği, bundan kuşku duymadığını anlattı. TURGUT YILMAZ’IN AÇIKLAMALARI Duruşmanın ardından Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz, Yüce Divan’a gelen kendisiyle ilgili imzasız ihbar mektubu hakkında gazetecilere açıklamada bulundu. Yılmaz, 2004 yılının Kasım ayında çeşitli kaynaklardan eline 3 mektup geçtiğini, kiminin tehdit, şantaj içerdiğini, kiminin de ihbar niteliği taşıdığını kaydetti. Evrakların Dubai’de düzenlendiğini, evraklardan birisinin Mehmet Sakarya tarafından faksla gönderildiğini, evrakın altındaki telefonu aradığını ancak yanıt vermediğini anlatan Yılmaz, "Bu evrakta Ankara’da oturan Prof. Tarık Oğuztanı’dan ve evrakı Oğuztanı’nın düzenlediğinden bahsediliyordu. Maalesef bu kişiye de Ankara’da ulaşılamadı" diye konuştu. İkinci evrakın Almanya’dan geldiğini kötü bir Almanca ile yazıldığını belirten Yılmaz, bu evrakta "yarın saat 14.00’e kadar gerekeni yapmazsanız, gerekli önlemleri alacağız, bütün basın organlarını bunu ileteceğiz" diye tehdit yazısı geldiğini anlattı. Kendisine tehdit eden, şantaj yapan şahısları bugün kadar hiç görmediğini ve telefonla kendilerine ulaşmadığını bildiren Yılmaz, şöyle konuştu: "Güya Korkmaz Yiğit’in 1998 senesinde Dubai’deki National Bank Of The Dubai hesabından Turgut Yılmaz’ın ’aloha’ takma isimli hesabına yapılan 14 milyon dolarlık bir transferin belgesi. Bunları güya Puplic Relation Firmasının genel müdürü bankaya talimat vererek 14 milyon doların Turgut Yılmaz’ın hesabına yollanmasını istiyor." Bu evrakların düzmece olduğunu ispat etmek için Dubai’ye birini yolladığını ve sonuçta iki mektuptaki imzaların sahte olduğunu, yazışmada kullanılan bankaya ait olduğu iddia edilen antedin banka antedi ile uyuşmadığını anlatan Yılmaz, ayrıca bu bankaya ait kağıtlardaki isimlerin de o dönemde bankada çalışmadığının bildirildiğini kaydetti. Turgut Yılmaz, o günden sonra beklemeye başladığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Kısmet bugüne imiş... Benim geçtiğimiz Kasam ayından beri muhatap olduğum bu tehditle yüzleşme durumunda kaldık. Burada sadece söz konusu olan benim, ailemin ve kardeşimin itibarı değil, aynı zamanda iş yaptığım çevrelerin, yönetimde olduğumuz holdingin ve yönetimimizde olan bankanın da saygınlığı söz konusudur. Siyasetle uğraşan insanların yakınların dahi temiz olması gerektiğini inanıyoruz. Bu tip tertiplere her zaman hazırlıklıyız, bunlar beni hiçbir zaman ürkütmedi, bundan sonra da ürkütmeyecektir, korkutmayacaktır. Benimle ve ailemle hesabı olanlarla her konuda hesaplaşmaya her zaman hazırım. Ülke yönetiminde söz sahibi olmuş insanlar bu tip tertiplerle her zaman karşılaşabilirler. Bu tip tertip yapanları Allah’a havale etmekten yapacak başka bir şey yok. Bu sadece benim ve ailemi değil, bugün ülkeye yönetenlerin ve gelecekte yöneteceklerin kulağına küpe olması gerekir." Turgut Yılmaz, "Bunları polisle paylaştınız mı?" sorusu üzerine, polisle ve savcıyla paylaşmayı düşündüğünü, ancak bu tertiplerin hangi kaynaktan çıktığını bilmediği için paylaşmadığını söyledi. Yılmaz, "Eğer bunu polisle paylaşsaydık, basında bir olaya karşı önlem alınıyor gibi algılanabilirdi" dedi.