BIST 9.729
DOLAR 35,22
EURO 36,72
ALTIN 2.969,16
HABER /  GÜNCEL

Yıldırım'dan cemaat hakkında şok iddia

24 televizyonunda Elif Çakır'la Söz Bitmeden programına konuk olan İHH Başkanı Bülent Yıldırım, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Abone ol

İHH Başkanı Bülent Yıldırım, "Cemaatten birileriyle görüştüm, dediler ki, içimizde özellikle Emniyet’e MOSSAD’dan sızmalar olduğunu biliyoruz ama bir şey yapamıyoruz. " dedi.

Yıldırım, Zaman aboneliğini iptal ettirmek isteyen kişilerin Maliye'nin vergi borcuyla korkutulduğunu iddia etti.

İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Elif Çakır'la Söz Bitmeden programına konuk oldu. İşte o açıklamalar:

Elif Çakır: Erdoğan, bu operasyonla Oslo’nun, Mavi Marmara’nın vb. intikamı alınmaya çalışıldı dedi. Bugüne kadarki yapılmış darbeler içinde 28 Şubat’ın konumu neyse, 17 Aralık operasyonu da başı çeker durumda. Bu arada İHH’yı da tehdit ettiler. Dün bir basın toplantısı gerçekleştirdiniz. Açıktan tehdit aldığınızı beyan ettiniz.


"HAKKIMIZDA ASILSIZ İDDİALAR VAR"

Bülent Yıldırım: Bize göre bu son operasyonlar… İsrailli yetkililer dışarı çıkamıyor, Türkiye’de açılan davanın kapatılması mümkün değil. İsrail hem kuyruğu dik tutmak, hem de hakimiyeti altına almak istiyor ama ilişkiler bozuldu, Mavi Marmara, “one minute” oldu. İsrail üzerinden bize gelenler oldu. Ses çıkarmayın, Mavi Marmara meselesinde gelinen noktadan geri adım atın, size Suriye konusunda gereken yardımı verelim dediler, reddettik. İsrail kazanmak istiyor ama kendi hatasını kabul etmeden… İsrail Amerika’daki bir kesim tarafından da destekleniyor ve bu ülkede de lejyonerler var. İşte böyle operasyon yapıldı, üç ayrı konu bir araya getirildi. Bu operasyondan sonra İHH’ya da operasyon yapılacağı net bilgi olarak bize geldi. Emniyet içinde de bunu bilenler var. Mısır’da Mursi’ye yapılmak istenenin Erdoğan’a yapılmak istendiği biliniyor, Emniyet içinde de, diğer yerlerde de bununla ilgili önlem alıyorlar. İki konuda üzerimize geleceğini söylediler. Birinci El Kaide bağlantısı. Biri bize El Kaideci, biri İrancı diyor. Biz de tepkimizi koyduk, uluslar arası alanda çalışmalar yapıyoruz dedik, dışarıda bazı okulların açılmasına da biz yardımcı olduk, isim isim listesi var. İçeriği nedir dedik, öyle fotoğraflar var ki, Bülent Yıldırım’ın önüne konulduğunda “Yok o kadar mı” diyecek. Fotoğraf ne olabilir, ya konferansta birileri olabilir, ya Suriye’ye girerken görüntülemişlerdir, diyorlar ki silahlı insanlarla görüntüleriniz var. Evet, elbette var, biz Şam’a gittiğimizde Esad’ın askerleri vardı. Her bölge bir grup tarafından tutulmuştu. Ayrıca gizli bir tanık meselesi var. Tanık korumanın başındaki insanın bize karşı hep böyle bir dosyası vardı. Ben açık diyorum, bütün bilgi ve belgenizi ortaya çıkarın. Biz arabuluculuk yapıyoruz. İnsani diplomasi yapıyoruz. Bugün kaçırılan, tutuklanan Milliyet gazetesinden Bünyamin arkadaş için çalışma yapıyoruz, en katı grup tarafından kaçırıldı. Bu gruplar bu ülkenin bir kazanımıdır. Biz Pakistan ile Taliban arasındaki görüşmelerde de danışmanlık yapıyoruz. Ben devamlı söylüyorum, biz bugüne kadar hiçbir şeyden korkmadık ama bir fiskos gazetesi var. Biz net tavrımızı koyduk.

"İHH DE DAHİL OLMAK ÜZERE, HİÇBİR GRUP, CEMAAT BU GÜCE ERİŞMEMELİDİR"

E.Ç.: Mavi Marmara Türkiye açısından, hükümet, Gülen cemaati ve İHH açısında bir kırılma noktası oldu. Sizin cemaat ile Mavi Marmara öncesi ilişkiniz nasıldı, neden bozuldu?

B.Y.: İHH dahil olmak üzere hiçbir grup devlette böylesi bir güce erişmemelidir. Öyle olursa astığım astık kestiğim kestik olur. Ben Erzurumluyum, cemaate mensup çok tanıdığım var, Hoca İHH’yi tanımıyorum dedi, oysa bilir. Yavuz Dede, Hüseyin Oruç kardeşimiz Hüseyin Gülerce ve bütün siyasi partilerle görüştük. Mesela Deniz Baykal olayı olmasaydı Mavi Marmara’ya binecek CHP’li vardı, çünkü bu insani bir durum. Sayın Gülerce’nin tavrı çok iyiydi, hatta Mehmet Kamış’a gittiler, görüştüler, iki tane de muhabir verdiler. Hatta gemimizi bile onlardan aldık. Defne-Y gemisi, hepsi her şeyi biliyordu. O zaman hiçbir kaygıları yoktu. Daha sonra bu açıklama olunca üzüldük.

"CEMAATLE ARANIZ NEDEN BOZULDU, NE OLDU?"

E.Ç.: Peki ne oldu?

B.Y.: Bana göre birileri buna dedi ki, böyle olmaz… Sizin dışarıdaki çalışmalarınızın geleceği için Mavi Marmara’daki olayda tavır koymanız gerekiyor denildi. Bu açıklama olmadan önce cemaatin mensupları gözyaşı döküyorlar, bize geliyorlar. Bir açıklama ve birden bire hepsi duruyor. Daha sonra cemaatten birileri bize geldi.

"OCAĞIN YIKILSIN DEMENİN MANASI BELLİDİR"

E.Ç.: Peki neden sustunuz bugüne kadar?

B.Y.: Susmadım aslında. Niçin konuşmadım, baktım ki İsrail ve Amerika bizi bir tartışma ortamına yitiyor. Bize olan destek vardı. Biz halka bıraktık olayı, Mavi Marmara’da kazandığımıza inanıyorum. Cemaatten birileriyle görüştüm, dediler ki, içimizde özellikle Emniyet’e MOSSAD’dan sızmalar olduğunu biliyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Bu ülkede ilk defa bu büyüme hızına rağmen, güvenlik güçleri ve yargı arasında, bunların birbirleri arasında sorun oluşuyor. Niçin ses çıkarmıyorsunuz, kapalı kapılar ardından söylüyorsunuz. İnsanlarda korku imparatorluğu oluşmuş. Baktım bir arkadaşın elinde Zaman gazetesi, görünce bir şey diyeceğimi sandım, iptal ettireceğim ama vergi durumu oluyor dedi. Nasıl dedim, abonelikten çıkınca vergi borcu çıkarıyor Maliye dedi. Kraldan çok kralcılar var. Bunlar devlet içindeki gücünü kullanarak en sıradan insanla devletin en üstündeki insanı bir tutuyorlar. Bir cemaat üyesinin konuşması ne manaya gelir iyi biliyorum, ocağın yıkılsın dediğin an ne denildiği bellidir. Cemaatin bir an önce kendini sorgulaması lazım, ya tavır koyarsınız ya da şu anda birçok zararı her iki tarafta görür ama en çok zararı hizmet görür. Ama hizmet bir siyasi parti değil, siyasi parti hata yapar ama hizmet hepimizi temsil eder.

"HOCA'NIN OKULLARI VAR, ONLARI KORUMAK İSTEMİŞTİR DEDİK AMA..."

E.Ç.: Gelelim Mavi Marmara vurulduktan sonra, Gülen’in WSJ’ye verdiği bir röportaj. Açıkça tavır alındı.

B.Y.: Bizim ilişkilerimiz şimdi gerildi aslında, biz kendimizi koruma refleksine sahibiz. ABD’de hocanın okulları var, kendini korumak için böylesi sözler etmiştir dedik, aslında kendisi dedi ki BM karar verecek. Biz Hoca’dan özür bekliyoruz, İsrail özür diledi, BM bizi olumladı. Biz Türkiye’ye gitmeyin dedik komisyona, 4 üye vardı, biri Türkiye, diğerleri İsrail’in paralı askerleri…

"TAZMİNAT KONUSUNDA GERİ ADIM ATILMADI"

E.Ç.: Tazminat konusunda geri adım atıldı mı?

B.Y.: Böylesi bir şey mümkün değil. İsrail ve bu ülkedeki lejyonerleri, Erdoğan’ı götürmeye karar vermişler. Erdoğan, Hakan Fidan, İHH hakkında dosyalar hazırlamışlar. Suriye’deki olayları El Kaide çizgisine çekip kötülemeye çalışıp dosya hazırlıyorlar. Yolsuzluk, El Kaide vb. gibi dosyalar, uluslar arası bir operasyon var, o dosyaya eklenecek. Bu ülkeyi bağımsız olarak görmek isteyen herkes dikkatli olsun, bunun bir sebebi Mavi Marmara’dır. Oslo var, çözüm süreci var. Türkiye sorunlarını hallederse bölgesel güç oluyor. Ortadoğu’daki devletlerin barışı sağlanır. Neo-conlar ve İsrail istemez bunu.

"TÜRKİYE YOLSUZLUKLAR VE PORNO KASETLERLE TANINIR HALE GELDİ, UTANÇ VERİCİ"

E.Ç.: Gezi’de ABD ve batı basınında Gezi olayları sırasında çok savunucu yorumlar vardı. Ama burada bir geri adım var.

B.Y.: Aslında değil, İHH’nin Avrupa ve ABD’de çok tanıdıkları var. Şu an diyorlar ki Türkiye iki şeyle anılıyor. Bir yolsuzluk, iki porno kasetler. Bu hale getirdiler. Ve en kötüsü de biz dünyada İslam’ı anlatmaya çalışıyoruz. Benimle birlikte İslam’a gönülleri ısınsın. Düşünün bir şahsiyet var, İslam alimi olarak tanınıyor, biri bir kadının yanına gidecekti, daha böyleleri var diyor. Hatası olan tövbe etsin.

"CEMAATİN İKİ İLERİ BİR GERİ AÇIKLAMALARINDAN YORULDUK"

E.Ç.: Hüseyin Gülerce’yi cemaatten daha ayrı tutuyorum. Bir oyum var, AK Parti’ye vereceğim ama uzlaşalım diyor.


B.Y.: Ben iki ileri bir geri işinden yoruldum. Ben Hüseyin Gülerce’ye saygı duyardım ama saygımı kaybettim. Artık bu insanlar nezdinde, bu insanlar itibarlı değil. Uzlaşmanın yolu şudur, cemaat cemaatliğini, hükümet hükümetliğini yapacak. Bugün Kayseri’deki davanın sonucunu biliyor musunuz? Furkan Doğan’la ilgili tazminat davası. Tebliğat yapıldı İsrail’e. Kalktı hakim dedi ki, İsrail devleti yargılanamaz dedi ve Furkan Doğan’ın davasına ret kararı verdi. Ve tepkiler üzerine “Giderken bize mi sordunuz” denildi. Siz kimsiniz, demek ki siz yapılanmasınız yargı içerisinde. Ben bir avukat olarak yargı bağımsızdır diyorlar, inanmıyorum. Bu tip savcı ve hakimlerin karşısında yargılanmaktan çekinirim. Bütün siyasilere diyorum, bu yargı şu an bağımsız değil, oturun bunu düzeltin. İHH’ya bağlı bir polis, savcı vb. olamaz. Cemaate bağlı polis, savcı da olamaz. Şimdi insanları tekrar almak için harekete geçmişler. Hangi kanuna göre harekete geçiyorsunuz. İHH’yı alacaklarmış. Valla bir alın, görelim şu dosya neymiş. Tehditler geliyor, bakıyorsun, hep aynı yerden. Bu halk korkmadı, Mavi Marmara’dan önce bütçemiz 1’se, şimdi 3 oldu. İnsanlar artık nefret ediyor bu şeylerden. Eğer bir iktidar değişikliği olacaksa bunun yolu-yordamı sandıktır. Öyle Mursi’ye yapılan darbe gibi olmaz. Ha bunu deyince Bülent Yıldırım yolsuzluğa sahip çıkıyor. Ya hükümet, yüzde 50 oy almış, hiç sahip çıkar mı, direkt yüzde 10’a iner. Ben sizin delillerinize inanmıyorum.

Bizim hakkımızda çok dosya var, polisteki falan abi sürmüş dosyayı. Bizim hakkımızda böyle dava varsa, millet hakkında neler yapıyorlar Allah bilir. Ben Ergenekon davasında da aynı şeyi söyledim, davada kantarın topuzunu kaçırıyorlar dedim. Bir vuracakken beş vurdular, şimdi de hepsini çıkardılar. Bu 28 Şubat’ın tek suçlusu Erbakan mı? Bütün Müslüman grupların davası onaylanıyor, sonra gel bu yargıya güven.

"YARGI BAĞIMSIZDIR DİYORLAR, İNANMIYORUM"

E.Ç.: Hukuk, yargı dedik ama. Yargı, hukuku ihlal ediyor. Alternatif siyasilerin sözcüleri haline geldiler, hakimler, savcılar…

B.Y.: Yargı bağımsızdır, kararı bekleyelim diyorlar. İşte Furkan davası, karar belli, neyine inanayım. Biz açık denizdeydik, ey insafsız adam, İsrail özür diledi, senin o kadar şahsiyetin yok mu? Çocuklarının yüzüne nasıl bakacaksın. Bugün yarın sosyal medyada herkes ben dahil deşifre edecek. Bakıyorsun bu adam falan grubun mensubu. Bizim sizden beklentimiz Allah’ın, peygamberin dediği şekilde yanımızda olmanızdır. Bırakın okullarınızı, ülke kaosa gidiyor. Sivil toplum kuruluşlarına sesleniyorum, neredesiniz, bu ülkeye neden sahip çıkmıyorsunuz?

E.Ç.: Yargı eliyle hükümete kalkışma var…

B.Y.: İsyan var, STK’lar, alimler çıkıp konuşmalı. Kardeşim olarak baktım ama canımızı yakıyorsunuz, yerinizi belirleyin. Emre Uslu’yu aradım, bizimle ilgili El Kaide-MİT bağlantılı diyorsunuz. Sizin bu yazılarla Suriye’de benim arkadaşımı şehit ettiler dedim, insan hayatıyla oynuyorsunuz. Bırakın dershaneyi, bu ülke kaosa gidelim.

"SURİYE'YE 45 TIRLIK YARDIM GÖNDERİYORUZ"

E.Ç.: Suriye’ye 45 TIR’lık bir yardım gönderiyorsunuz…

B.Y.: Evet, 45 TIR’ı içeriye dizeceğiz. Haramiler gelmesin diye öne oradaki gruplardan rica edeceğiz, bizi koruyacaklar. Sonra bunları görüntüleyip El Kaide dosyası yapacaklar, hükümeti vuracaklar. Bu ortamlarda üç şey yapmak lazım. Doğru olanın yanında güçlerimizi birleştirmeliyiz, sessiz kalmamamız lazım. İki, atılan iftiralara medya eliyle cevap vermek lazım. Sizi bu konuda tebrik ediyorum. Üçüncüsü kaos ortamı ve patlamalar. Bunlara dikkat etmek lazım. Benimle ilgili bir suikast hazırlığı olduğunu biliyoruz, onun için bu tartışmaların bitirilip bizim ve bizim gibi bir sürü insanın bu suikastlerden kurtulması için polisin, yargının kendi işine esastan bakması lazım. Bu dosyaların şantaj aracı olarak kullanılmaması lazım. Bu kaos ortamında ben bütün birimleri uyarıyorum, kaos ortamında dış istihbarat örgütleri her türlü bombalama, suikast olaylarını yapacak zemin buluyor. Oyun bozulur, Tatar Ramazan diyor ya “Biz bu oyunu bozarız”, biz bütün devletlerle karşı karşıya kaldık, çıktık içinden. Bugünlerde geçer. Bırakın derin devleti halk kursun, halk geniş kitle. Herkes kendini derin devletin kurucusu olarak görmesin. Derin devleti kurmak isteyenler ancak MOSSAD ve CIA’nin kullandığı bir mermi olur.