BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,75
ALTIN 2.968,80
HABER /  GÜNCEL

Yenişafak yazarı gidiyor mu?

Yenişafak yazarlarından Mehmet Ocaktan, gazetesine veda mı ediyor? Ocaktan "Veda etmek gibi bir şey" başlıklı yazısında gideceğinin sinyalini verdi.

Abone ol

Yenişafak Gazetesi'nin kıdemli yazarlarından Mehmet Ocak'tan gazetesinden ayrılıyor mu? Ocaktan, "Veda etmek gibi bir şey" başlıklı okuyucularını şiirsel bir yazı yazdı. İşte Ocak'tan şiirsel ve şifreli yazısı: Veda etmek gibi bir şey... Hayatın mırıltılar kamarasında bazı aşkların, bazı şiirlerin hiç sonu gelmeyecek gibidir. Oysa, yeni günle birlikte bir şehri terketmenin yalnızlığı içinize çöktüğünde, güneş gidemeyenlerin göremeyeceği ışıklarını sadece senin için yakar. Bu yüzden, gitmenin büyüsü bozulmasın diye hep en güzel serüvenleri ve son gün tesadüflerini hayal edersiniz. En mucizevi buluşmaların hep o son günün bitiminde gerçekleşmesini beklersiniz. Sonra, son tesadüfler durağını atlayıp ayrılığın kollarında konuşmaya başlarsın birden, sanki vedaların hiç sonu gelmeyecek gibidir. Sonunda vedalar da biter... Gülmeler, konuşmalar, bakmalar ve her şey, hiç akmadığı kadar akıp gider ayrılığın içinden... Sanki aşık olmak, veda etmek gibi bir şeydir, sanki güneş doğmadan önceki bütün vedalar tam da sana göredir, sanki tam sana göredir tadında kalan bütün aşklar... İçinden şiirler gider gelir, başka bir limanda, başka bir mucizeyi bekler gibisindir. İçin kırılır, bilirsin ki, başka bir liman hiç olmayacaktır. Hafız'ın gözlerindeki o ışığı bir daha aynı yerde bulamamaktan o kadar korkarsın ki, vazgeçensin bütün limanlardan... Bir gün aynı yerde, aşk kimseye yakmadığı ışıklarını senin için yeniden yakar mı? Yeryüzünde, sadece son gün tesadüfleri için yanıp sönen ışıklar var mıdır acaba? Kimbilir belki bunlar sadece birer rüyadır. Belki de bir daha kimseye anlatamayacakları hikayeleri birbirine anlatıp güneş doğunca başka limanlara giden iki ayrı rüyanın hikayesidir bütün bunlar... Galiba çoğu zaman, içinden savrularak aktığımız hayatlar bozuyor rüyalarımızı. Bu yüzden, gözümüzün arkada kaldığı şehirler hep içimizi acıtıyor. Bu yüzden, bırakıp gideceğimiz gözlerden hep en güzel halimizle ayrılıyoruz. Güneş doğmadan önceki gözlerin mahmurluğu hep bu yüzden... Bu yüzden, çoğu gözlerin sığınacak bir limanı bile yok. Zaman ırmağında yosunlar gibi akıp gidiyorlar. Derinlerden yeşil, gri, sarı, kirli beyaz çıkıp gelen, sonra geride iz bırakmadan dünyanın sularına dalıp kaybolan yosunlar gibi... Ve iki rüyanın ortasında, muhteşem bir Hafız, yaralı dünyanın iniltileriyle dolu, insanın gırtlağını fena halde yakan o son şarkıyı söylüyor. Şarkılarını söylüyor ve dünyanın tatlı yokoluşunu ölüme götürüyor.