Yeniden diriliş için...
Henüz seçimlere bir yıl kadar uzun bir süre varken, AK Parti'ye zarar gelmemesi için, tabandan gelen isyan çığlıklarını göz önünde bulundurarak, bazı eleştirilerde bulundum.
Henüz seçimlere bir yıl kadar uzun bir süre varken, AK Parti'ye
zarar gelmemesi için, tabandan gelen isyan çığlıklarını göz önünde
bulundurarak, bazı eleştirilerde bulundum.
Farzı misal..
Çözüm Süreci yürütülürken bölgenin neredeyse tamamının PKK ve
yandaşlarının isnafına terkedildiğini eleştirdim.
İsmi geçen dört bakanın, "yolsuzluk yapsınlar veya
yapmasınlar", AK Parti'nin davasına zarar vermemesi için
istifa edip Yüce Divan'a gitmeleri gerektiğini söyledim.
Polislere özlük haklarının verilmemesini ve bunun polis
teşkilatını derinden sarstığını söyledim. Memur, işçi ve emekli
kesiminin 12 yıldır istikrar adına kemer sıktığını ama artık
sabrının kalmadığını, onlar için birşeyler yapılması gerektiğini
söyledim.
"Biz putları yıkmak için geldik ama kendi putlarımızı
dikmeye başladık. Heryere Erdoğan ismini vererek onu nefret edilen
adam konumuna düşürüyorsunuz" dedim.
AK partili seçmenin bir dönem kendisini hakir gören, aşağılayanlara
karşı aynı dili kullanmaya başladığını ve bunun davaya zarar
vereceğini söyledim.
AK Parti'nin birlikte yola çıktıklarını, yolda bulduklarına
değiştiğini, partiye büyük emek veren insanların dışlandını ve
küstürüldüğünü söyledim.
Dışarıdan gelen devşirmelerin hak davasından çok kendi ikbal ve
istikbali için çalışmaya başladığını, hatta bu konuda uyaran
partilileri ezmeye başladığını söyledim. Partinin sonradan gelen ve
menfaat için gelen bu isimleri partiye gönül verenlerin önünde
tuttuğunu, onları partiden atması gerekirken fotoğraf karalerine
soktuğunu, balkona çıkardığını, bunun hata olduğunu söyledim.
İçimizde bazı cellatların türediğini, bu cellatların şan için,
makam için önüne geleni "Paralelci" diyerek
yaftalayıp zulüm ettiğini söyledim.
AK Parti'yi gazetelerde ve televizyonlarda savunur gibi görünen
bazı isimlerin toplumda itibarı olmadığını, bu kişilerin savunduğu
davanın bir duvara toslaması kaçınılmaz dedim.
Bazı gazetecilerin, Cumhurbaşkanı'na ve Başbakan'a yakın
kurmayların adamları olduğunu ve resmen tetikçilik yaptığını, bunun
karşılığında televizyonlarda ve ve gazetelerde ön plana
çıkarıldığını, bunun ciddi zararları olacağını söyledim.
"Bakara Makara" diyerek büyük tepki çeken Egemen
Bağış'ın partide en çok tepki çeken isim olduğunu, fotoğraf
karelerine girmesinin inançlı kesimi yaraladığını söyledim.
Bazı parti teşkilatlarının dava aşkından çok ihalelere tamah
ettiğini, bu durumun tabanı ciddi anlamda rahatsız ettiğini
söyledim. Hatta bazı teşkilatların en az paralel yapı kadar partiye
zarar verdiğini söyledim.
Bazı sözümona dava sevdalısı akıllılar, "Partiye ve davaya
zarar veriyorsun. Bunları seçimden sonra konuş" dedi.
"Yahu bu hatalar yapılırsa seçimde hezimat kaçınılmaz olur" diye
cevap verince sırt döndüler.
İsyan karışımı rica çağrısıyla "Bu yanlışları durdurun, bu
yanlış adamları susturun. Yoksa sonuç kötüye gidecek"
dedim. "Yapılan bu yanlışları öven gazetecileri
Cumhurbaşkanı'nın ve Başbakan'ın yanından uzaklaştırın"
dedim.
Karşığı ne oldu?
Allah korkusunu ve vicdan duygusunu kaybedenler tarafından
"Hain" ilan edildim, "Kripto
paralelci" denilerek yaftalandım.
Atılmadık iftira, edilmedik küfür ve hakaret kalmadı.
Bana "hain" diyenler, "Kripto
Paralelci" diyenler televizyonları yasakladı. Davet
edenlere "O'nu bu kapıdan içeri almayın. Beyefendi ondan
rahatsız" diye baskı yapıldı.. Sonra kendileri o iftiralar
sayesinde makamlara oturdu ve itibar görmeyen sözleriyle topluma
hastalıklı fikirlerini enjekte etti.
Yukarıda saydığım kişiler ve hatalar nedeniyle partide dev bir
küskünler ordusu oluştu.
Bunlar yetmezmiş gibi Bülent Arınç giderayak muhalefetin 13 yılda
vuramadığı darbeyi, 13 dakikada vurdu. Gökçek hakkındaki,
"Ankara'yı parsel parsel sattı" sözü, o güne kadar
AK Parti'nin yolsuzluk yapmadığına inanan kesimlerin dünyasını
yıktı.
Son olarak parti genel merkezinin hazırladığı milletvekili
listeleri büyük kopuşları beraberinde getirdi. Düne kadar Erdoğan'a
ve AK Parti'ye küfür - hakaret edenler aday gösterildi. Listede
bulunan ve adı kirli işlerde anılan isimler adeta dayatıldı.
Parti tabanı sosyal medya üzerinden, maille, telefonla, mesajla
parti yönetimine isyan etti ama kimse bu isyan çığlığını duymak
istemedi.
Kürt aday isteyen Kürt aşiretlerinin talebine, Karadeniz kökenli
adaylar sürüldü. Aday gösterildikleri il hakkında zerre kadar
bilgisi olmayan adaylara oy istendi!
Bakın size çarpıcı bir örnek vereyim. Çünkü bu örnek AK Parti'nin
niye kaybettiğini ve HDP'nin barajı nasıp geçtiğini çok net bir
şekilde anlatacak.
13 Mayıs tarihinde yazdığım, "Erdoğan neden boş
tribünlere konuştu?" başlıklı yazımı hatırlıyor
musunuz?
Şunları söylemiştim o gün:
"İzmir'de 70-80 bin Kürt vatandaşını temsil eden aşiret liderleri
AK Parti'nin Kürt aday göstermemesi durumunda HDP'ye oy
vereceklerini söylüyor. Savcı Sayan'ı bize getirin, o bizi temsil
edeceğine söz verirse oylarımızı AK Parti'ye veririz" diyor ama İl
Başkanı Bülent Delican buna yanaşmıyor.
İzmir'de seçim sonrası manzaranın ne olacağını söyleyeyim. HDP
barajı aşabilmek için İstanbul, İzmir, Mersin,
Antalya ve Adana'da kamp
kurmuş durumda. Adeta seçimin kaderini bu illere bağlamışcasına
olağanüstü bir çabayla çalışıyor. İzmir maalesef tuhaf
çalışmalarıyla belki de farkında olmadan HDP'nin ekmeğine yağ
sürüyor. Hiç temenni etmem ama seçime kadar böyle giderse,
geçtiğimiz dönemde 11 milletvekili çıkaran İzmir, bu dönemde 8-9
milletvekilini zar zor çıkarır."
Dün açıklanan sonuçlara baktım, AK Parti İzmir'de tam da söylediğim
gibi 8 milletvekili çıkarmış!
Şu satırları okuduğunuzda ne demek istediğimi çok iyi
anlayacaksınız.
2011 Genel Seçimleri'nde AK Parti yüzde 36. 87 oy oranıyla
924.976 bin kişiden oy almıştı. 11 milletvekili çıkarmış, 12'inci
milletvekilliğini sadece 2800 oy farkıyla kaybetmişti.
Aynı seçimlerde HDP bağımsız adaylarla girdiği yarışta sadece ama
sadece 86.870 oy almıştı.
Şimdi 2015 yılındaki tabloya göz atalım.
AK Parti yüzde 26 alarak 10 puan kaybettiği İzmir'de 693.676 kişinin tercih ettiği parti olmuş. Yani 300 bin oy kaybetmiş. HDP ise yüzde 10 barajını aşarak önceki seçimde 86 bin olan oylarını 283 bine çıkarmış.
Can alıcı nokta ne biliyor musunuz?
İzmir'de aldığ oy oranı, ülke genelinde HDP'nin hanesine yüzde 1.04
olarak yansımış! İstanbul 3. Bölge, Mersin, Adana, Antalya'dan
aldıkları oylar HDP'nin toplam oyuna yüzde 4.07 puan yansımış!
İnanın, İzmir'de yapılan hatalar nedeniyle partiye bugüne kadar
gönül vermiş ama dışlanmış eski teşkilat mensubu 5 bin insan bir
haftadada sahadan çekildi.
Erdoğan'ın İzmir'de stadyumda konuşma yaptığı sırada, bazı ilçe
teşkilatlarında üst düzey görev yapan isimlerin başka mekanlarda
selife çekildiklerine şahit oldum.
Bu hataları görüp erkenden uyardım diye bana vebalı muamelesi
yapan, "Süleyman Özışık paralelci. Neye hizmet ettiği belli
değil, bize zarar veren yazılar yazıyor! Hiç bir teşkilatımızda
konferans vermesin" diyerek tavır koyan İl Başkanı Bülent
Delican şimdi koltuğunda çok rahattır umarım!
Yazının sizi karamsarlığa sürüklediğinin farkındayım. Ama hep
söylediğim gibi, sözlerim size karamsarlık değil umut versin. Çünkü
uyuyanları uyandıracak bir nida niyetiyle yazıyorum.
Altını kalın çizgilerle çizerek söylüyorum.
Seçmen yapılan bu hatalara rağmen AK Parti'ye sadece "Sarı
Kart" gösterdi. Bu hatalar devam ederse siyaset oyunundan
ihracı gerektiren "Kırmızı Kart"ın gelmesi
kaçınılmaz.
Seçmen AK Parti'ye, "Yine gel, yeniden gel ama, yenilen
gel" diyor duymuyor musunuz?
Uzatılacak bir el ve yapılan hatalardan kısa vadede dönüş partiye
gönül verenlerin koşaradım geri gelmesine yeter de artar
bile...
AK Parti yönetiminin ve partiye gönül verenlerin farkına varmadığı
bir detayı anlatıp yazıyı noktalayacağım.
AK Parti'nin 13 yıldır yaptığı, ama son dönemlerde yapmadığı bir
şeyi yapan HDP barajı aştı. AK Parti iktidara geldiğinde herkesi
çatısı altında toplayan, her görüşten insana kucak açan, tabanına
kulak veren bir parti durumundaydı.
Bu dönemde HDP bu taktiği çok güzel uyguladı. Sağcısından
solcusuna, ateistinden eşcinseline, derneğinden STK'sına, eski
dışlanmış siyasetçilerden sanatçısına varıncaya kadar herkesi
kucaklayarak bir kitle oluşturdu.
AK Parti'nin içinde yer alan ve dilinden zehir akan isimlerin geri
plana çekilmesi ve bu kucaklayıcı dilin yeniden hakim olması
gerekiyor.
"Beraber yürüdük biz bu yollarda" denilen insanlar
kayıp. Onların bulunması yeniden dirilişin anahtarı olacak...