BIST 9.916
DOLAR 35,21
EURO 36,67
ALTIN 2.975,27
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

'Yeni Türkiye' söyleminin içi boş mu?

Siyasal iletişim uzmanı Prof. Dr. Cengiz Anık, Yeni Türkiye söylemi ile Davutoğlu'nun liderlik performansını değerlendirdi.

Abone ol
Siyasal iletişim uzmanı Prof. Dr. Cengiz Anık, Yeni Türkiye sloganıyla birlikte Türkiye'de yeni bir lider profili inşa edildiğini söyledi. Davutoğlu'nun Erdoğan gibi farklı bir siyasal lider imajı çizdiğini söyleyen Anık, yeni dönemde Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin en önemli hedefinin 2015 seçimleri olduğunu söyledi.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Anık, Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasıyla birlikte kullanılan "Yeni Türkiye" söylemini İnternethaber.com'a değerlendirdi. Erdoğan'ın Ahmet Davutoğlu ile birlikte asıl hedefinin 2015 seçimleri olduğunu ifade eden Anık, belirlenen bu sloganın özellikle ortadoğudaki gelişmelerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Davutoğlu'nun bu anlamda Türkiye için önemli bir kazanım olduğunu anlatan Anık, yeni dönemle birlikte coğrafyadaki bazı sınırların değişeceğini, müttefiklik kavramının şekilleneceğini en önemlisi de Türkiye'nin bölgedeki öneminin daha da artacağını anlattı.

"HESAPLAR YENİ TÜRKİYE ÜZERİNE KURULU" 

AK Parti hükümetinin, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve AK Parti'deki görev değişiminde, Türkiye'nin siyasal tarihi açısından önemli bir sınav verdiğini söyleyen Anık, Erdoğan- Davutoğlu ikilisinin süreci çok iyi yönettiğini kaydetti. Türkiye'nin de içerisinde yer alan coğrafyanın, iktidar boşluğuna tahammülünün bulunmadığını anlatan Anık, cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesinin Türkiye için önemli bir dönüm noktası olduğunu kaydetti. İşte Anık'ın "Yeni Türkiye" değerlendirmesi;

“Yeni Türkiye” söylemi hiç kuşkusuz ki, her şeyden önce önümüzdeki genel seçimlerle ilgili ama gerçekten de yeni bir döneme adım attığımızı görmezden gelemeyiz. 

Seçilmiş bir cumhurbaşkanımız var. Türkiye için "en yeni" durum bu. Çevremizde muhtemelen bazı ülkelerin sınırları yeniden belirlenecek. Bu da, en azından, yüzyıldır ilk defa karşılaştığımız yeni bir durum olacaktır. Buna benzer başka bazı "yeni" durumlardan söz edilebilir. Öte yandan AK Parti’nin yeni bir genel başkanı var. AK Parti önümüzdeki genel seçimden itibaren Cumhuriyet Tarihi boyunca hiçbir partiye nasıp olmamış bir yenilenmeye hazırlanıyor. Bu da hiç alışık olmadığımız yeni bir durum. Bu güne kadar, herhangi bir siyasi partinin kendi kendini yenilemekte olduğu bizim için pek alışılmış bir durum değil.  
 
Yeni hedefler de var. En azından; “Şayet sen bize destek verirsen, Cumhuriyet tarihinde ilk defa sivil bir anayasa yapacağız, ey seçmen, muhalefetle bu iş olmuyor” denilmek isteniyor. Bu söylemde, AK Parti’nin on yıllık yönetimlerine bir gönderme olabilir mi? Sanmıyorum. Her şeyden önce söylemin en önemli kaynağı Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan. Anayasa’dan başörtüsüne, çözüm sürecinden aktif dış politikaya pek çok eski paranoyaları Türkiye’nin yeni dönemde aşmış olacağına ilk vurgu, sayın Erdoğan tarafından dile getirildi.  
 
"YENİ TÜRKİYE" SÖYLEMİ İLE TAM OLARAK NE KAST EDİLİYOR?"

Söylem, elbette birkaç paragrafta özetlenecek kadar basit görünmüyor. Herhangi bir seçim kampanyasını çerçeveleyen sıradan argümanlarla kurgulanmış bir söyleme benzemiyor. Ekonomiden dış politikaya, siyasal sisteme kadar pek çok iddialı reforma atıf yapıyor. Sözgelimi, darbelerin modernine de, post modernine de, paraleline de; Yeni Türkiye’de asla fırsat tanınmayacağı, çok kararlı ve bir üslupla dile getiriliyor. 
 
Devletin doğasına ilişkin bu tema, sadece, “devlet vasiliği”nin sona erdirildiği ilanından ibaret değil. Herhangi bir ideolojinin tesir alanında Devletin asla olmayacağı net olarak vurgulanıyor. Herhangi bir etnik kökene dayandığına dair imalardan, Devlet büsbütün arındırılmak isteniyor. Zorbalığı şöyle dursun, Devletin suratının asık bile olmaması gerektiği dile getiriliyor. Devletin bireylere yaşam biçimi dayatma hakkının olamayacağı, devletin varlığının bizatihi bireyin özel alanına güvence teşkil etmesi gerektiğine yönelik doktriner tercih, açık yüreklilikle dile getiriliyor. Buna benzer pek çok yeniliğin olacağı bir Türkiye tasavvuru dile getiriliyor Yeni Türkiye söylemi ile. Kuşkusuz ki en önemli yenilik de öyle sanıyorum ki siyasal sistem ile ilgili olacak. Hem parlamenter sistemin yenilenmesi söz konusu olacaktır. Hem de Siyasal yapı ve kurumlarımızla ilgili pek de alışık olmadığımız bir yapılanma gündeme gelecektir diye tahmin ediyorum. 
 
İNTERNETHABER- Devletin dev cüssesinin altında bireyin minik bedeninin ezilmesine kesinlikle hiçbir tarafın tahammülü yok. Bunu savunan da yok.  Ancak şöyle bir kaygı var. Devleti bu denli kadük ve saygı duyulmaz hale getirirsek, bizim bin yıllık “Devlet Ebed Müddet” anlayışına müstenid kültürel varlığımıza yazık olmaz mı? Devletin haysiyeti bu yolla yara almaz mı?

Cengiz Anık- Ben de tam bu konuyu dile getirmek istiyordum. Bugüne kadar sürdürülen tartışmalarda bu konuya hiç değinilmedi: Bana göre Yeni Türkiye’nin en önemli yeniliklerinden birisi şudur: Yeni Türkiye için yeni bir siyasetçi karakteri inşa ediliyor. 

Bu çok önemli. AK parti iktidarı boyunca televizyonlara siyasal liderler çıkıp karşılıklı münazara yapmadı. Zaman zaman Sayın Erdoğan televizyon düellosuna davet edildi ama hiçbirisine katılmadı. Bugüne kadar siyasal iletişim perspektifi ile bunu tartışmadık.

"DEMİREL POLEMİKÇİ, ÖZAL SAKİN, ECEVİT İYİN BİR HATİP, TÜRKEŞ İSE..."

Bakınınız, Demirel önemli bir devlet adamı ve başarılı bir mühendistir. Ama onu hepimiz sadece polemikçi kişiliği ile hatırlıyoruz. Özal o kadar eser bıraktı ama bir televizyon tartışmasında muhalif lider Calp’ın “köprüyü sattırmam” çıkışına, gayet sakin, “satarız, satarız” diye cevap vermesi ile aklımızda kaldı. Rahmetli Ecevit, ne devlet içinde hizmeti olan bir devlet adamıdır ne de çok iddialı olduğuna delil teşkil eden mesleki bir performansı vardır. Sadece mükemmel hatiptir. Bütün sermayesı hatip olmasıdır ve siyasette bir lider olarak iz bırakmış olması, onun bu tarz bir polemik üstadı olmasından kaynaklanmaktadır. Türkeş bile gür, tok, erkeksi sesi ile gönülleri feth etmiştir.

"HACİVAT KARAGÖZ MİSALİ" 

Eski Türkiye’nin siyasetçilerinin “lafla peynir gemisi yürütmüş” olmalarının belirli bir anlamı vardır. Siyasetçi imajı ile ilgili örnekleri biz batıdan ülkemize taşıdık. Batıdaki hemen her siyasal kampanya bir tür karnavaldır. Siyasal kampanya, eğlence amaçlı gösteriler olarak sürdürülür. Batıda, projenizin ne olduğunun pek bir anlamı yoktur. Seçmen desteğini; karnavaldaki şamatalar, gösterilerinizdeki eğlence unsurları temin etmektedir. Dolayısıyla her siyasetçi ve bilhassa siyasal liderler birer “tolk şov” üstadıdır. Sözgelimi bir siyasal lider, bizdeki Cem Yılmaz gibi, insanları ne denli eğlendirir, ne kadar hazır cevap olduğunu onlara gösterirse, onlardan o kadar fazla oy alma şansına sahip olur. Bu amaçla siyasetçileri televizyonlarda tartıştırırlar. Yetmez, bazen kitleleri meydana toplarlar ve iki rakip siyasetçiyi kitlelerin önünde tartıştırırlar ki, bizdeki Hacivat Karagöz misali, eğlenip hoş bir geçirsinler ve karşılığında da en sempatik buldukları siyasetçiye oylarını versinler diye. 

"AK PARTİ GELENEĞİ KIRDI"
 
Türkiye’de de uzun yıllar siyasetçileri ‘image maker’ler böyle pazarladı. Ancak AK Parti bu geleneği önemli ölçüde kırdı. Projeleri, reçeteleri, sorunlara önerdiği çözüm yollarına göre siyasetçinin seçmen teveccühüne mazhar olması ilkesini AK Parti seçmenlerin zihnine işledi. Seçmen, Türkiye’de siyasal proje ve programlara daha fazla teveccüh gösterir hale geldi ve hatta siyasetçinin dış görünüşünü, ideolojisini sevmese bile, yapabilme kabiliyeti ve iş performansına bakarak oyunu bu özellikleri taşıyan siyasetçiye verdi. 

DAVUTOĞLU'NUN LİDERLİK PERFORMANSI
 
Sayın Davutoğlu tam da böyle bir siyasetçi karakterinin tipik örneğini oluşturuyor. Asla gereksiz laf etmiyor. Asla saçma sapan polemiklerin içinde yer almıyor. İşi ile ilgili konularda çok net konuşuyor, iddiasını çok büyük bir özgüvenle dile getiriyor ama asla abartmıyor. Söylenmesi gerekeni dolandırmadan, doğrudan söylüyor. Dolgu malzemesi olur kastıyla; saçma sapan hikayeleri; modası geçmiş esprileri; tutarlılığı, geçerliliği olmayan mantıksız lafları asla aralara serpiştirip, kafaları bulandırmaya çalışmıyor. 
 
Böylece, Devlet adamlığı haysiyetini kendi şahsında ziyadesiyle tecessüm ettiriyor. İşinin erbabı olduğunu, ehliyet ve liyakatını çok net biçimde seçmene hissettiriyor. Asla “relax” ifadelere tevessül edip, yaptığı işin ciddiyetine halel getirmiyor. 
 
En önemlisi de, kabinesini ve yakın çalışma arkadaşlarını, bu tarza uygun, devlet adamlığı haysiyetini tecessüm ettirmeye muktedir siyasetçilerden seçiyor. Örneğin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan bu tarz çalışma arkadaşlarına en tipik örnektir. 
 
Kısacası, benim kanaatime göre, magazin malzemesi olmaya aday siyasetçi karakteri ve siyasal konulardan;  tolk şov yapmayı marifet gören ve laf ebelikleri ile siyaset yapan siyasetçi ve siyasal konulardan, siyasal alan ve siyasal söylem arındırıldıkça ve devlet adamlığına aday olan siyasetçiler, yaptıkları işin ciddiyet ve haysiyetini şahıslarında somutlaştırdıkça, Yeni Türkiye çok daha saygın bir devlet anlayışı ile varlığına kavuşacaktır. 
 
Bana göre, Yeni Türkiye’nin En Yeni ve en olumlu yeniliği, bu tarz bir siyasal karakterin Yeni Türkiye’de tebarüz etmiş olasıdır. Umut ediyoruz ki, bu karakter Yeni Türkiye’de yaygınlaşır ve yerleşik hale gelir. Zira seçmen bu tarz karaktere uygun olmayan siyasetçilerin devlet yönetiminde yükümlülük üstlenmesine asla izin vermeyecek gibi görünmektedir