Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, Ergenekon davasının tezgah olduğunu belirten 8 yıl önceki yazısını yeniden köşesine taşıdı.
Abone olErgenekon davası hem esastan hem de usulden bozuldu. 279 sanıklı davada 18 büyük ihlal sıralandı.
"Ergenekon terör örgütü"nün, kim tarafından ne zaman kurulduğunun belli olmaması, suçların, örgütün hiyerarşik yapısının açıklanamaması, somut delillerin ortaya konulamaması gibi daha birçok nedenle söz konusu dava, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.
Yargıtay'ın dün açıkladığı karar köşe yazarlarının da gündemindeydi. Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan, flaş gelişmeyi "Ergenekon’un “tezgâh” olduğunu yazmıştım 8 yıl önce!" başlıklı köşesinde değerlendirdi.
O dönemde Ergenekon davasının tezgah olduğunu yazdığı için paralel çete tarafından aforoz edildiğini yazan Kaplan, 8 yıl önce kaleme aldığı yazıyı yeniden okurlarıyla paylaştı. İşte 18 Temmuz 2008 tarihli yazısı:
“ERGENEKON''UN ''GETİRDİKLERİ" VE "GÖTÜRDÜKLERİ"
"Ergenekon operasyonu konusunda yine ipin ucunu kaçırdığımız görülüyor. Bazıları, Ergenekon operasyonunun bir milat olacağını bile söyleyebiliyorlar.
ERGENEKON, YERLİ BİR İRADENİN ÜRÜNÜ MÜ?
Her şeyden önce, Ergenekon operasyonu, acaba bütünüyle yerli bir iradenin ürünü mü?
Ergenekon operasyonunun bir milat olup olmadığına karar verebilmek için bu operasyonun gerisindeki gerçek iradenin, gücün ve sâikin ne olduğunu çok iyi bilmemiz veya görebiliyor olmamız gerekiyor.
Ben şahsen, bu operasyonun bütünüyle yerli bir iradenin ürünü olduğuna dair ciddî kuşkular taşıyorum.
ABD'nin özellikle istihbarat aşamasında çok belirleyici rol oynadığını düşünüyorum.
Burada kafa karıştıran sorun tam da bundan sonra devreye giriyor: Türkiye'deki laikçi “derin çete» yapılanması, NATO-ürünü bir yapılanma değil miydi zaten?
O hâlde, burada ortaya çıkan çelişkiyi nasıl açıklayacağız öyleyse?
"LAİKÇİ ŞEBEKE“NİN YERİNE" YENİ BİR ŞEBEKE“
Elbette ki şöyle açıklayacağız: ABD, şimdiye kadar ABD'ye çalışan bilumum laikçi tipleri tasfiye ediyor. Yeni bir şebekeyle çalışmak istiyor. Sözümona bazı «İslâmî kesimlerle” çalışmak istiyor.
Ancak bu şekilde İslâmcıları kontrol altına alabileceğini ve önlerini kesebileceğini düşünüyor.
Niçin peki? Başka seçeneği kalmadığı için.
YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAYALIM SAKIN!
Ergenekon operasyonu, yeni küresel süreçte hem Türkiye'nin Asya seçeneğini hem de İslâmî bir yörünge oluşturma seçeneğini iptal etmeyi amaçlıyor olabilir.
Bu nedenle ne yapıp edip bu operasyonun yerli bir iradenin hâkim olacağı bir operasyona; köklü bir temizlik harekâtına dönüştürülmesinin yollarını araştırmamız gerekiyor.
Aksi takdirde yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir açmazla ve trajediyle karşılaşmaktan kurtulamayabiliriz.
***
28 Temmuz 2008 tarihli ikinci Ergenekon yazım ise şöyle:
“ERGENEKON''LA ''DOLMUŞA BİNDİRİLMEDİĞİMİZDEN'' EMİN MİYİZ?"
Türkiye'yi tam ortadan ikiye bölen Ergenekon söylemlerine, operasyonların yürütülüş ve medyada yansıtılış biçimlerine ciddî itirazlarım var.
Aptal yerine konulduğumuz ve fenâ hâlde «dolmuşa bindirildiğimiz” hissi var içimde.
''LAİKÇİ ŞEBEKE''NİN TASFİYESİ VE "BAŞKA BİR ŞEBEKE''NİN İKAMESİ
Ergenekon davası, neyin ve kimin davası?
Türkiye'nin hakîkaten düzlüğe çıkmasını sağlayacak, ülkemizin önünü tıkayan urların, virüslerin gerçekten temizlenmesi hikâyesi mi bu operasyon?
Yoksa ABD'nin yaklaşık 50 yıldır kullandığı, ABD'nin çıkarlarını korumak için ''çalışan'' ama artık ''işi bittiğine'' karar verilen, adına ulusalcı denmesine rağmen bu milletin temel değerleriyle, tarih yapmamızı mümkün kılan İslâmî ruhuyla kavgalı ‹›laikçi şebeke''nin tasfiye edilerek ABD için küresel ölçekte daha kullanışlı başka bir “şebeke”nin ikamesi “operasyon”u mu?
İslâm'ın ehlileştirilmesi, sekülerleştirilmesi, bizzat kalenin içerden teslim alınarak Türkiye'nin ruhunun, bu kez bu ruhu temsil ettiği düşünülen aktörlere “elmaşekerleri verilerek” yok edilmesi çabası mı bütün olup bitenler?
Eğer böyleyse, yazıklar olsun!
SAHİBİ AYNI OLAN BİR DOLMUŞTAN İNDİRİLİP BAŞKA BİR DOLMUŞA BİNDİRİLİYORUZ!
Bir asırdır Türkiye'nin başına belâ olan, laikçi şebekenin çökertilmesi, elbette ki, takdirle karşılanacak bir cesaret örneğidir.
Ancak her şeye rağmen eğer yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye'ye de orada yeni bir Truva atı rolü biçiliyorsa, fena hâlde dolmuşa bindirildiğimizi ve ayartıcı bir şekilde dolduruşa getirildiğimizi nasıl olur da göremeyiz, göremiyoruz, anlayamıyorum doğrusu