BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,88
ALTIN 2.968,29
HABER /  GÜNCEL

Yeni Şafak hurafe filmlerden bıktı

Yeni Şafak Gazetesi manşetine TV programlarını taşıdı. Televizyonların kırk yıldır aynı filleri ekrana getirmesini eleştiren gazete zihinlerin kirlendiğini savundu

Abone ol

Ramazan'da TV'lerin vazgeçilmezleri haline gelen dini içerikli programlardaki kalitesizlik tepki topluyor. Yıllar öncesinin imkanlarıyla estetik ve dini duyarlılıktan yoksun olarak çekilen "dini filmler!" izleyiciyi kaçırtıyor

Bir yanda sakallarının yapıştırma olduğu her halinden belli bir adam söylemesini bile beceremeyerek Kelime-i Şehadet getiriyor. Diğer yanda Peygamber Efendimiz'in sevgili ashabını canlandıran bir başka oyuncu, garip kıyafetlerle ekranda boy gösteriyor. Her yıl Ramazan ayı gelince "dini reyting" telaşına düşen TV'ler, birbirinden kalitesiz filmler ve programlarla, hem Müslümanları hem İslam'ı hafife alıyor. Televizyon kanalları Ramazan'da gerek sahurda gerekse iftar saatinde yayınladıkları programların içeriğini, manevi atmosferin çok dışında oluştururken, bu programlar öncesinde ya da sonrasında gösterilen dini filmler ise ya bayatlığıyla ya da kalitesizliğiyle dikkat çekiyor.

Çağrı'nın belki bininci tekrarı oynuyor

Ramazan aylarının vazgeçilmez filmlerinden birisi ünlü yönetmen Mustafa Akad tarafından 1976'da İngiltere-Lübnan işbirliğiyle çekilen Çağrı filmi. Anthony Quinn'in ilk Müslümanlardan Hz. Hamza'yı canlandırdığı film, her Ramazan ayında en az bir kez mutlaka gösteriliyor. Çağrı, kalitesi nedeniyle yüzlerce kez gösterilse de izleyici tarafından yine de takip ediliyor. Fakat Çağrı'yı taklit etmek amacıyla "İslamiyet'in Doğuşu" gibi farklı isimlerle çekilen birçok film ise kalitesizliği yüzünden tepki görüyor. Son yıllarda çekilen Ashab-ı Kehf gibi filmler de sürekli tekrar edilen yapımlar arasında. Çağrı'nın taklitleri ve Yunus Emre, Hacı Bektaşı Veli ya da kadın evliyalar gibi Allah dostlarını tanıtmak için çekilen filmlerdeki takma sakallar, uyduruk kılıçlar, garip kostümler ise izleyiciden olumsuz tepki alıyor. Yine bu filmlerdeki İslami terimlerin yanlış telaffuzları da izleyiciye "Ya kaliteli film yapın ya da hiç yapmayın" dedirtiyor.

Veysel Karani gibi dini içerikli bazı filmlerin senaryosunu yazan senarist Ömer Lütfi Mete, dini film adı altında yapılan çalışmaların savunulacak yanı olmadığını söyledi. "Aşksız yapılan her iş, seremoniden ibarettir" diyen Mete, sadece din istismarından ibaret olarak ve aşksız yapıldığı sürece, Mekke'den sabah namazını ya da teravihi canlı yayınlamakla uyduruk dini filmler yayınlamak arasında bir fark görmediğini söyledi. İçeriğin kalitesizleşmesinin altına mevlid yayını yapmayı, dini program yayınlamak olarak görmenin yattığını belirten Mete, Batı'da kilisenin kontrolü altında yayın yapan TV'lere bakılarak, oradaki kalitenin örnek alınması gerektiğini belirtti. Mete şöyle konuştu: "Dini film adı altında gösterilen filmlerdeki dramatürjiyi gören bir çocuk İslamiyat bu mudur diye soracaktır."

Mete, yıllar önce çekilen ve en kaliteli yapımlar arasında olan "Çağrı" filmi gibi çalışmaların neden üretilemediği sorusuna da "Muhafazakar kesim, kaliteli çalışmalar yapıldığında sinemaya giderek desteklemelidir. Marifet iltifata tabidir. Bir zamanlar yaptığımız kaliteli İslami içerikli bir diziyi kimse izlemedi ama insanlar Kaynana programlarını kaçırmıyor" diye cevap verdi.

40 film yerine tek film yapılmalıydı

Mete, bir televizyon kanalı tarafından Allah dostlarını sevdirmek amacıyla bir dizi film çekildiğini ve bu filmlerde çok düşük bütçelerle ucuz kostümler ve makyaj çalışmaları uygulandığını da hatırlatarak, "Bir yığın kalitesiz yapım yerine bir tane iyi film yapılması yeterdi" diye konuştu.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Bilgin de bugün çocukların bile internet kullandığı bir zaman diliminde, televizyon kanallarında gösterilen ve yıllar öncesinin imkanlarıyla çekilmiş filmlerin çok komik kaldığını söyledi.

Bu tüm filmler gösterilirken İslamı ve onun değerlerini anlatması nedeniyle çok daha dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr.

Beyza Bilgin, "İslam'ın günümüz şartlarında nasıl yaşandığını anlatan filmlere ihtiyaç var" diye konuştu.

Diyanet: Zihinleri kirletiyor

Diyanet İşleri Başkanlığı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Görmez de sanat dünyasının din temalı filmlerde dikkatli davranmadığını dile getirdi. Hem yeni ve kaliteli filmler üretilmediğinin hem de toplumun taleplerine karşılık verilmediğinin altını çizen Görmez, "Maalesef bu filmlerin hiç birisi hem konu hem de tema bakımından yeterli değil" dedi. İslamın imajının bu filmlerle bağdaştırılmasının nasıl bir sonuç doğurduğuna ilişkin sorumuzu da cevaplandıran Görmez, "Bu tür filmlerin, programların, müslüman gençlerin, müslüman gelecek nesillerin zihninde nasıl bir iz bıraktığı beni daha çok ilgilendiriyor. Bu boyutu üzerinde durmak lazım. Ülkemiz içerisinde gelecek kuşakların hafızasında din ile ilgili güzel izlenimler kalmıyor" dedi. Görmez, bir film çekilirken ya da bir program hazırlanırken ses-ışık gibi konularda uzmanlar bulundurulurken, dini bir konuyu işlerken ise Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlara herhangi bir şey danışılmadığının altını çizdi.

Haber: RECEP YETER
Kaynak: