BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55

Yeni Eksen: Milli Duruş - Ulusal Çıkar

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemine girmiş bulunuyor. 2007 Süreci diye adlandırabileceğimiz bu dönem bizim ve ülkemizin geleceğini derinlemesine etkileyecek. 21. yüzyıldaki serüvenimizi büyük ölçüde belirleyecek.

Gözlerden kaçırılan gerçekler

Türkiye, bugün 3 Kasım 2002 öncesine göre ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel açılardan çok daha kırılgan durumdadır. Ancak bu kırılganlık, AKP iktidarını hazırlayan ve destekleyen güçler tarafından maharetle Türk insanının görüşünden kaçırılmıştır. Söz konusu güçlerin yerleşik medyadaki etkili unsurları tarafından kaçırılmaya devam ettirilmektedir. Örneğin Türk ekonomisi Türk dış politikasını ipotek altına alan, sosyal huzuru tehdit eden bıçak sırtı dengeler üzerinde durmaktadır. Sıcak paranın kaçışını tetikleyebilecek ani bir siyasi-sosyal olay bu bıçak sırtı dengenin üzerinde Damokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. Ama bu hakikat, bu durumun sürmesinde büyük çıkarları olan kesimlerin de katkısıyla ters yüz edilmekte, sürekli bir suni bahar havası yayılmaktadır.

Görüntüyle oynamanın ekonomi kadar kolay olmadığı alanlarda dahi durum çok farklı değildir. AKP iktidarı bol keseden not dağıtan bir hocanın toleransıyla değerlendirilmektedir. Büyük fiyaskolar kamufle edilirken nadir küçük başarılar mübalağalı bir şekilde şişirilmektedir. Amaç, AKP iktidar çekirdeğinin önce cumhurbaşkanlığı, ardından Milletvekili Genel Seçimlerinde elini güçlendirmektir. Böylece söz konusu seçimlerde tayin ve takip ettikleri stratejinin hedefine ulaşmasının temin edilmesidir. Bu gerçekleştiği takdirde kendi örtülü hedeflerine kilitlenmiş bir zihniyetin temsilcileri seksen beş yıllık ideallerine ulaşmış, yani cumhuriyetin kurucu ruhundan rövanşı nihayet almış olacaklardır. Aynı şekilde, onlar üzerinden Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin siyasi ve idari haritasını yeniden çizmek isteyen güçler de projelerinin önemli bir aşamasını tamamlamış olacaklardır.

Hayatın doğal akışı gerçekleri su yüzüne çıkarıyor

Ancak Türk insanının ve Türkiye’nin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan bir siyaset anlayışını esas alanlar için çok umut verici gelişmeler de söz konusudur. Bunların başında Türk insanının gerçeklere uyanmaya başlamış olması gelmektedir. İnsanımız kendisine “başarı” gibi gösterilen politikaların aslında bedeli çok ağır fiyaskolar olduğunu görmeye başlamıştır. Sahte ve sözde başarıların pul pul döküldüğünün artık tam anlamıyla farkına varmanın eşiğindedir.

Muhalefet partilerinin çok yakın zamana kadar görmezlikten gelinmiş olmaları yüzünden bunu çok büyük ölçüde hayatın doğal akışı sağlamıştır:

Siyasetin yeni ekseni: milli duruş - ulusal çıkar

Hayatın doğal akışının ortaya çıkardığı bu gerçekler, hâlâ dağınık bir görünüm arz eden merkez siyaset aktörleri için olağanüstü bir imkanı ifade etmektedir. Bir imkan ne kadar büyükse sorumluluğu da o kadar büyüktür. Bu imkanın bir çeşit son şans olduğu, dolayısıyla mutlaka doğru değerlendirilmek zorunda olunduğu durumlarda bu sorumluluk daha da büyür. Artık hata yapma hakkı yoktur. Doğru davranmak hayati bir zorunluluktur. Burada cevaplandırılması gereken soru merkezde toparlanmayı sağlayacak doğru tavrın ne olduğudur. Sorunun cevabı, verdiği ilk izlenimin aksine zor değildir. Doğru tavır, Türk insanının yaşadığı uyanışı daha da hızlandırarak kendi kaderine el koymasını sağlayacak ilkelerin doğru bir şekilde formüle edilmesidir. Modern demokratik toplumlarda “sağ” ve “sol” arasında piyasa ekonomisine yaklaşımları bakımından nerdeyse hiçbir anlamlı farklılık kalmamış oluşu bu konuda büyük bir avantaj sağlamaktadır. Çünkü böylece merkez siyasi aktörlerini bir arada toplayacak formülü ortaya koymak son derece kolaylaşmaktadır. Bu formül, siyasetin “milli duruş ulusal çıkar” eksenine oturtulmasıdır. Türk insanının uyanmaya başladığı gerçekler “milli duruş ulusal çıkar” ekseninin büyük bir çekim gücüne ulaşabileceğini ortaya koymaktadır.

Merkez siyaseti aktörlerinin, bundan ötürü, bu ekseni savunan, 2007 Sürecini bu eksenden değerlendiren en güçlü partilere yönelmeleri gerekir.

Sağ –sol demeden, Cumhuriyet paydasında bir araya gelinebilecek adımların atılması zorunludur. Bu adımlar soğuk savaş döneminden kalma pozisyonları, eski particilik alışkanlıklarını ve önyargılara dayalı kompleksleri aşacak ve Cumhuriyet için bir güç birliği anlayışını ortaya koyacak politikalarla güçlendirilmelidir.

Bu sadece merkezin gerçek anlamda toparlanması demek olmayacaktır. Türkiye’nin ve cumhuriyetin üzerinde yükseldiği kurucu değerlerin yeni bir anlam ve canlılık kazandığı köklü bir yenilenme döneminin başlangıcı olacaktır: 2007 Sürecinin kabusla değil mutlulukla noktalandığı ve Türkiye’nin geleceğin derinliklerine kök saldığı bir başlangıç...