Yeni e-ticaret yasası Youtube, Instagram, Facebook'a, Tiktok ve Twitter'e kıyak, Türk medyasına darbe
Yeni e-ticaret yasasıyla ilgili medya açısından büyük sorunu Habertürk yazarı Kemal Öztürk, yasanın yerel ve ulusal medyaya darbe vururken, Facebook, Twitter, Youtube, Instagram, Tiktok, Google gibi yeni kitle iletişim araçlarını medya piyasasında tekel haline getireceğini rakamlarla anlattı. İşte yeni e-ticaret yasanının Türk medyasına vuracağı büyük darbenin ayrıntıları...
Abone olHayatı kolaylaştıran e-ticaret tüm dünyada büyürken, birçok ülkede perakende alışverişin büyük kısmı hala klasik usulle yapılıyor. Sistem yeni olduğu için sektörün sorunları, devletler ve tüketiciler için de yeni. Bu nedenle e-ticaret hukukunun oluşması, kurallarının belirlenmesi, düzenin sağlanması gerektiğinin altını çizen Kemal Öztürk, ancak Türkiye'nin yeni e-ticaret yasasının her şeyi alt üst edeceği uyarısında bulundu. Özellikle de Türk medyası bu kanundan büyük darbe yerken, Facebook, Instagram, TikTok gibi yabancı şirketlere ise büyük kıyak olacağını yazdı. İŞte Kemal Öztürk'ün yazısından Türk medyası için büyük tehdit oluşturan yeni e-ticaret yasasının sıkıntıları...
Türk medyası yabancı şirketlerin tehdidi altında
Uzun yıllardır çok uluslu sosyal medya platformlarının ulusal medyalar için büyük tehdit olduğunu, her geçen gün tekelleşmeye doğru gidildiğini savunuyorum. Facebook, Twitter, Youtube, Instagram, Tiktok, Google gibi yeni kitle iletişim araçları, hem haber okuma alanlarına, görsel izleme konumuna geçti, hem de tüm dünyada büyük bir hızla reklamları adeta yutuyor.
Dolayısı ile Türkiye’de medya bu dev şirketlerin baskısı altında kalmaya, hatta onların bir parçası olmaya başladı. Sosyal medyası olmayan medya kuruluşu ayakta kalamadığı gibi, bir zamanlar aldığı reklamların çoğunu artık bu çok uluslu şirketlere kaptırdı.
Türk medyasının reklam geliri düşerken
Yapılan son araştırmaya göre Türkiye’de toplam reklam harcaması, 2021 yılında 27.8 milyar TL oldu. 2022 kapanışı 50 milyar TL öngörülüyor
Bu pastanın dağılımına dikkatinizi çekmek isterim.
TV’ler bu pastadan yüzde 26, gazete ve dergiler yüzde 1, açık hava reklam panoları yüzde 3, sinema yüzde 0.1, radyo yüzde 1, dijital mecralar ise yüzde 68 pay alıyor.
Yani pastadan en çok payı artık dijital mecralar alıyor ve bu, her geçen gün artıyor. Mesela bundan 10 yıl önce dijital mecraların aldığı pay yüzde 9, 5 yıl önce ise yüzde 26 idi şimdi yüzde 68.
Ne kadar büyük bir hızla pastayı yuttuğunu görebiliyor musunuz?
Türkiye’de medyanın dijitalleşmesini hararetle destekleyen biri olarak reklamların da bu yönde dağılımını kısmen normal bulabilirim.
Ancak burada tuhaf bir durum var.
Çok uluslu şirketler reklamları yutuyor
Dijital mecralar derken gazetelerin ve haber sitelerinin dijital versiyonlarını kast etmiyoruz sadece. Ve maalesef reklamları toplayanlar da bu mecralar değil. Facebook, Twitter, Youtube, Google, Instagram, Tiktok gibi çok uluslu şirketler, Türkiye’de reklam alanında neredeyse tekelleşmeye doğru hızla ilerliyor.
Türkiye'deki ilanların yüzde 95'ini alıyorlar
Bugün Türkiye’deki tüm dijital mecraların aldığı yüzde 68 payın içinde; Google, Youtube, Instagram ve Facebook'un aldığı pay yüzde 95. Yani bu yılın 50 milyarlık reklamın 33 milyarı yabancı şirketlere gidecek. Artık reklam dünyası reklam planlaması yaparken ilk sıraya bu çok uluslu şirketleri, sonra ulusal televizyon kanalları ve diğerlerini sıralıyor.
Ulusal medya için büyük tehlike
Her geçen gün reklam pastasından aldığı pay büyüyen, bazı reklam verenler için artık tek mecra haline gelen bu çok uluslu şirketlerin platformları, bana göre ulusal medya için çok ciddi bir tehlike haline geldi.
Bunun önüne geçmek için iletişim alanında rekabet edilmesi gerekiyor, doğru. Lakin bazı yasal düzenlemelerin de ulusal medyanın reklam haklarını korumasına ihtiyaç var.
Yeni yasa daha az reklam aldıracak
Son çıkan e-ticaret yasası bana göre ulusal medyanın, özellikle televizyonların daha az reklam almasına etki edecek bir yönü var. Bunu kanun yapıcıların dikkatine getirmek istiyorum.
Reklam harcamalarına sınır getiriliyor
7 Temmuz 2022'de yürürlüğe giren kanunun 8. maddesine göre 30 milyar işlem hacmi olan bir pazaryeri şirketi bu tutarın yüzde 2, 30 milyar üzeri işlem hacmi olanlar da binde üç oranında reklam verebilecek. Yazının başında bahsettiğim hukukçular, bunun ticarette eşitlik ilkesine ve sözleşme özgürlüğü ölçütüne aykırı olduğunu belirtmişler.
Sponsorluklar da kısıtlanıyor
Ayrıca çıkartılacağı söylenen ek yönetmelik taslağında sponsorluklar da kısıtlanıyor. Yani bir televizyon programına, etkinliğe sponsor olmak isteyen e-ticaret şirketinin hareket alanı ayrıca daraltılıyor. Reklam harcamaları kısılınca bundan en büyük zararı ulusal yayın yapan konvansiyonel medya, özellikle televizyonlar görecek. Anlatayım.
Ulusal medyanın reklam geliri daha da düşecek
Yeni yasanın yürürlüğe gireceği 1 Ocak 2023 tarihinden sonra reklam harcamalarında şöyle bir projeksiyon yapılıyor. Üç büyük e-ticaret şirketinin reklamlarının kabaca yüzde 65’i dijitale, yüzde 35’i konvansiyonel medyaya gidiyor. Televizyonların aldığı pay ise yüzde 11 civarında.
Yeni yasadan sonra reklam kısıtlamaları geleceği için konvansiyonel medyaya (TV, Gazete, radyo, açık hava vs.) giden payın yaklaşık yüzde 10’a düşeceği öngörülüyor. Zira kısıtlı reklam bütçesini fonksiyonel kullanmak isteyen e-ticaret şirketleri otomatik olarak dijitale yönelecek.
Televizyonların yıllık kaybı 1.2 milyar TL
Bu öngörüye göre sadece televizyonların yıllık kaybı 1.2 milyar TL olacaktır.
Bu düşürme hesaplarını şimdiden yapan e-ticaret şirketleri var. Üstelik sponsorluklar, pazaryerlerinde satış yapan özel şirketlerin reklamları da bu kapsamda sayılacak. Bu durumda televizyon, radyo, gazete, dergi ve açık hava reklamlarının tamamında büyük bir azalma olacak. Bu Türk medyası için ciddi bir tehlike.
Reklamları düzenleyen madde değişmeli
Kanun maddesi ve sonradan çıkartılacak ek yönetmelik taslağı biraz karmaşık ve muğlak ifadelerin olduğu bir düzenleme olduğundan detaylara boğmak istemem yazıyı. Haksız rekabeti önlemek ve e-ticarete bir düzen getirmeyi arzu eden bu kanunun sonuçlarını da iyi hesaplamak gerek. Özellikle reklamla yaşayan medya sektörüne etkisini iyi analiz etmeliyiz. Bu analizi yaparken çok uluslu şirketlerin aldığı reklamları, Türkiye ulusal medyasının içinde bulunduğu şartları daha derinlikli incelemek lazım. Kamu reklamlarının dağıtılmasında zaten bir adalet söz konusu değil. Şimdi e-ticaret şirketlerinin reklam ve sponsorluk harcamalarına sınırlama getirerek ulusal medyanın daha az reklam almasına neden olunacak.
AYM'den e-ticaret yasası kararı
Yasa her ne kadar Meclis’ten geçtiyse de, CHP konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Sonuç ne olur bilinmez. Ancak ulusal medyanın mağduriyetini giderecek düzenleme yapmak şart. Gelişmiş ülkelerde e-ticarette tekelleşmeyi ve haksız rekabeti önlemek için yapılan düzenlemenin hiçbirinde reklam kullanım sınırlaması getirilmedi. Bu düzenleme medyayı cezalandırmaktan başka bir sonuç doğurmaz.
Öğrendiğim kadarıyla bazı televizyon kanalları kendileri için adaletsiz bir durum oluştuğundan, yönetmeliğin çıkması halinde iptali için dava açmaya hazırlanıyor.