BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Yeni çıkanlar

Kitapçı raflarından Temmuz'un yeni çıkan kitapları

Abone ol

Rönesans döneminin en önemli sanatçısı olmasına ve eserleri tüm dünyaca yakından tanınmasına rağmen, Leonardo da Vinci’nin yaşamı ile ilgili bildiklerimiz oldukça azdır. Charles Nicholl’un bu perdeyi aralamak amacıyla yıllar süren bir çalışma ve araştırmanın ardından kaleme aldığı Leonardo da Vinci Aklın Uçuşları geçen hafta yayımlandı.
Şimdiye dek yayınlanan en kapsamlı Leonardo da Vinci biyografisi olan kitap, yazarın ulaştığı o döneme ait belgeler üzerinden, sanatçının yaşamının günbegün bir maketini çıkarıyor diyebiliriz. Eserlerinden pek çok örnekle birlikte, ailesi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri, alışveriş listeleri, günlük yaşamın küçük detayları da yer buluyor kitapta.
Üstelik kitabın sundukları yalnızca Leonardo da Vinci’nin yaşamıyla sınırlı değil. Onun çevresindeki insanlar kadar, dönemin İtalyasına dair önemli bilgilere de ulaşılabiliyor. Leonardo da Vinci Aklın Uçuşları, Mona Lisa’yı çizen, o dönemde insan anatomisini en detaylı inceleyen, pek çok mühendislik kuramının temelini atan bir dehanın yaşamının yüzyılımıza izdüşümü.

İyi giyimli, hoş bir kadın Özel Dedektif Lew Archer’ın Los Angeles’taki bürosuna gelip yardım ister. işte her şey tam olarak böyle başlar. Kadının sorunu kocasına yazılmış isimsiz bir mektuptur. Mektupta kadının gizli bir âşığı olduğundan bahsedilmektedir. Kadın Archer’dan, ailesine bir zarar gelmeden mektubu kimin gönderdiğini bulmasını ister. Lew Archer olayla ilgilenmek üzere Kaliforniya’ya gider ve kendini Hollywood’dan gelen bir ajans temsilcisi olarak tanıtıp kadının ailesiyle yakınlık kurar. Ama hiç hesapta olmayan bir olay ve ardı ardına gelen ölümler isimsiz mektupla yükselmeye başlayan tansiyonu gittikçe tırmandırır. Karmaşık ilişkiler yumağı olan bu ailenin görünenden çok daha tehlikeli hatta ölümcül sırları vardır ve bu sırları bir bir gün yüzüne çıkartacak kişi de Lew Archer’dan başkası değildir. Ross Macdonald temposu bir an bile yavaşlamayan bir kitap hediye etmiş okularına. Ross Macdonald’ı layıkıyla tanımayan okurlar için ufak bir bilgilendirme yapalım istedik.
Asıl adı Kenneth Miller olan yazar 1915’te San Francisco’da doğdu. İlk kitabı 1944’te yayımlanan yazar hardboiled dedektif romanının Dashiell Hammett ve Raymond Chandler’dan sonraki üstadı kabul ediliyor. Ross Macdonald suç ve günahın tehlikeli sınırlarında gezinen avare vicdanlı Lew Archer karakteriyle özel dedektif tiplemesine yepyeni bir soluk kazandırdı dersek abartmış olmayız. Kitaplarından bazıları sinema bazıları da televizyon için filme alınmış, Lew Archer’dan esinlenilerek yaratılan Lew Harper karakteri sinemada Paul Newman tarafından canlandırıldı.

Uğur Kökden, ‘Doğu Akdeniz Yakından’ isimli bu kitabındaki denemelerinde, Akdeniz düşüncesinden hareketle, bu coğrafyayı, tarihinde yer etmiş uygarlıklar ve kültürler ekseninde ele alıyor. Fakat Kökden, bunu söz konusu coğrafyayla sınırlamadan, insanın hayat boyu süren arayışı, dünyayı anlamlandırma çabası ekseninde yapıyor. Özellikle çağrışımların yoğun olduğu denemelerinde Kökden, gerek hatırlamalar ve gerekse tarihi ayrıntılar aracılığıyla, bu coğrafyanın doğasını ve tarihte tanık olduğu medeniyetlerin izini sürüyor. Denemelerin, hem sunduğu tarihi ayrıntıları, hem de dünya edebiyatının önemli isimlerine yaptığı atıflarla zevkli bir okuma sunduğunu söyleyebiliriz.

İlhan Taşçı, ‘Babam Sağ Olsun’da, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren ticarete atılan devlet erkânının çocuklarını anlatıyor. Taşçı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak ve eski Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe gibi siyasilerin çocuklarının, 2002’den bu yana on sekiz limited ya da anonim şirket kurduklarını belirtiyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana, gerekli yasal düzenlemelerin de yapılmasıyla beraber, siyasilerin çocuklarının muazzam bir hareket alanı kazandığını söyleyen Taşçı, bu çocukların başarılı “girişimlerinden” örnekler anlatıyor.

Edebiyat kuramcısı Oğuz Cebeci, ikinci kitabı ‘Komik Edebi Türler’de, edebiyatın parodi, satir ve ironi türlerine odaklanıyor. Kitabı dikkate değer kılan başlıca unsur, Cebeci’nin bu türlerde eser veren yazarları, ağırlıklı olarak Türkiye edebiyatından seçmesi. Oğuz Atay ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ironi; Selim İleri’nin parodi ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın da satir türünde yazan isimler olarak incelenmesi, çalışmada ilgi çeken örneklerden birkaçı. Kitap, komik edebi türlere dair kapsamlı bir analiz sunmasının yanı sıra, bu analizi örnek yapıtlar üzerinden gerçekleştirmesiyle de, kuşkusuz Türkiye edebiyatı incelemelerine için oldukça özgün ve değerli bir katkı sunuyor.


Edisyon, Yapı Kredi Yayınları, psikanaliz, 150 sayfa

Sigmund Freud’un 150. doğum yılı olan 2006’da, Yapı Kredi’nin Sermet Çifter Salonu’nda bir etkinlik dizisi düzenlenmişti. İşte bu kitap, etkinliğe katkıda bulunan Bülent Somay, Yavuz Erten, İskender Savaşır, Murat Paker, Saffet Murat Tura, Nilüfer Güngörmüş Erdem, Bella Habip ve Melis Tanık’ın konuşmalarının kayıtlarından oluşuyor. Kitapta yer alan konuşmalar, temelde, Freud’un psikanaliz kuramının önemini, bunun bireysel ve toplumsal yaşama etkilerini anlatıyor. Psikanalizin bilim, kültür ve edebiyata katkılarını da irdeleyen bu konuşmaların ilgi çeken bir diğer yönü de, kuramın Türkiye özelinde kaydettiği gelişmelere odaklanmaları.

Hazırlayan: Mete Çevik, Dipnot Yayınları, siyaset, 256 sayfa

Pertev Naili Boratav’ın savunmasını içeren ‘Üniversitede Cadı Avı’, 1947-1948 eğitim yılında Boratav, Niyazi Berkes ve Behice Boran’ı hedef alan üniversite tasfiyesini anlatıyor. Bu üç isim hakkında bir ceza davası açılmış, üçü de beraat etmişti. Fakat karara rağmen, kendilerini hedef alan kesim kampanya başlatmış ve nihayet bu üçlü Meclis tasarrufu ile Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden uzaklaştırılmıştı. İşte kitap, Boratav’ın söz konusu ceza davasında mahkemeye sunuduğu savunma ile davanın öncesine ve sonrasına dair bir incelemeyi barındırıyor. Kitap, daha sonra da devamı yaşanacak üniversitelerdeki cadı avlarının ilkine dair önemli ayrıntılar barındırıyor.


Mehmet Altan, Hemen Kitap, siyaset, 214 sayfa

Mehmet Altan, ‘Kürt Sorununu İnsanileştirmek’te, Türkiye’nin uzun yıllardır kanayan bir yarası olan Kürt sorununa, insani bir açıdan bakmanın zorunluluğuna değiniyor. “Bizim topraklarda devlet, Kuyucu Murat Paşa’nın genlerini taşır. Sorun var ise sopa atmak gerektiğine inanır.” diyen Altan, sorunun devlet-birey ilişkilerinin demokratik olmamasından kaynaklandığını söylüyor. Bölgeye, ilk kez 1989’da giden Altan, sorunun o dönemler yerel bir sorunken, daha sonra ulusal, hatta uluslararası bir hale geldiğini gözlemlemiş. Altan’ın kitabı, artık tamamıyla bir gerginlik politikasına dönüşmüş, siyasileşmiş ve askerileşmiş bu soruna, insani bir duyarlıkla yaklaşmasıyla ilgi çekiyor.

CAPPA FANTASTICA KAPADOKYA
Tekin Sönmez, Nis Medya, deneme, 300 sayfa

‘Cappa Fantastica Kapadokya’, şair ve yazar Tekin Sönmez’in yedi denemesi ile muhtelif isimlerle yaptığı söyleşileri bir araya getiriyor. Kitabın ilk seksen sayfasına yayılan bu denemeler, yazarın Kapadokya’yı kültürel, coğrafik, tarihi ve turistik yönleriyle analiz etme çabasının ürünü. Yoğun bir anlatımla öne çıkan denemelerde, bölgenin Hititlere uzanan tarihi, eski ve güncel yazılı kaynaklardaki görünümü, su kaynakları, pagan inanışları ve Alevilikle bağı gibi birçok konu yer alıyor. Kitabın söyleşiler bölümünde ise, Sönmez’in Kapadokya’nın turizm sektöründe deneyimli işadamları, belediye başkanları ve bölgenin önde gelen birçok ismiyle gerçekleştirdiği söyleşileri ihtiva ediyor.


Yalçın Pekşen, çizimler: Emre Ulaş, Say Yayınları, mizah, 168 sayfa

Yalçın Pekşen, kırk yıllık bir basın mensubu. Pekşen’in, ‘Ko-Medya’ isimli bu kitabı da, uzun yıllarını verdiği bu mesleğin Türkiye’deki seyrine odaklanan mizahi yazılarından oluşuyor. Gazetecililik mesleğinin aksayan yanları; Babıâli’den “Babıtelli”ye nasıl geçildiği; dinci gazeteciliğin ne zaman ortaya çıkmaya başladığı; gazeteye nasıl girilip çıkıldığı; haberin ne olduğu ve nasıl arandığı; akla gelebilecek her konuda yazı yazmaya kendilerini yeterli gören köşe yazarları ve en önemli işlerinden birinin patronu izlemek olduğu genel yayın yönetmenleri, Emre Ulaş’ın çizimleriyle katkıda bulunduğu kitapta, okurun karşısına çıkacak eğlenceli konulardan birkaçı.


Eyüp Altun, Logos Yayınları, roman, 344 sayfa

Eyüp Altun, ‘Sona’ isimli bu tarihi romanında, 1915 yılının Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan bir aşkı hikâye ediyor. Ermeni şarapçı Levon’un kızı olan Sona ile Müslüman genç Gazi, birbirlerine âşık olup evlenirler. Altun’un kurgusu, bu aşkı, İmparatorluğun o sıkıntılı döneminde yaşanan şiddet olayları çerçevesinden veriyor. Roman, konu ettiği aşkı anlatırken, o dönem yaşanan sıkıntıların sorumlularını da kurguya dahil etmeye çalışıyor. Fakat burada, yaşanan sıkıntıların asıl sorumluları olarak sadece Ermenilerin Taşnak ve Hınçak partilerinin gösterildiğini dikkat çekiyor. Yazar, Taşnak partisinin tarihi koşulları zorlayan stratejisiyle, bir halkın mahvına neden olduğunu savunuyor.

TANRIBİLİMSEL POLİTİK İNCELEME
Spinoza, çeviren: Betül Ertuğrul, Biblos Yayınları, felsefe, 392 sayfa

Spinoza, ‘Tanrıbılimsel Politik İnceleme’de, vahye dayalı siyaset felsefesiyle hesaplaşıyor. Spinoza, aklı siyasal yapının temeline koyarak, böylece Descartes’ın ontoloji ve epistemoloji alanında yaptığını siyaset alanında yapmış oluyor. “Yönetimin gerçek amacı insanları rasyonel varlıklardan dört ayaklı hayvanlara ya da kuklalara dönüştürmek değil, onları akıl ve bedenlerini güven içinde geliştirebilir ve özgür biçimde akıllarını kullanabilir hale getirmektir,” diyen, özgür sorgulama hakkının bir devletin güvenlik ve refahı için sadece uygun değil, aslında gerekli olduğuna inanan Spinoza, daha sonraki politik düşünceyi ve Aydınlanma felsefesini de etkilemişti.


Zeynep Oral, Doğan Kitapçılık, biyografi, 281 sayfa

Zeynep Oral, ilk baskısı 1992’de yapılan ‘Tutkunun Romanı’nda, yakın bir zamanda kaybettiğimiz dünyaca ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer’i anlatıyor. Gencer’in İstanbul’un Çubuklu’sundaki çocukluğu, genç kızlığında babasını kaybedişi, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda şan eğitimi alışı, bir Boğaziçi vapurunda İbrahim Gencer ile karşılaşıp kısa süre içinde evlenişi, dönemin ünlü sopranosu Arangi Lombardi ile tanışması ve ardından ünlü bir opera sanatçısı olarak dünya çapında ün kazanması, kitapta anlatılan çok sayıda konudan birkaçı. Oral’ın kitabı, aynı zamanda müziğe her zaman tutkuyla bağlı kalmış bir kadının, bu tutkusunun peşinden gidişini ve iç dünyasını da anlatılıyor.


Faruk Yalvaç, Phoenix Yayınevi, felsefe, 120 sayfa

Faruk Yalvaç, ‘Hegel’in Uluslararası İlişkiler Kuramı’nda, düşünürün uluslararası ilişkiler, savaş ve devlet kuramlarını bir araya getiriyor. Hegel için devlet, tanrısal ve ahlaki bir kurumdur. Dolayısıyla devletler arasında bir anlaşmazlık olduğunda, bu anlaşmazlığın gerekirse savaşla çözülebileceğini söyler. Hegel, insanın kendisini ahlaki amaçlar için feda etmesi gerektiğini söyleyerek, savaşa katılan bireyin de bencil çıkarların ötesinde daha ahlakî amaçlara yöneldiğini savunur. Yalvaç’ın çalışması, düşünürün yukarıdaki konular hakkındaki fikirlerini vermesinin yanı sıra, onu Rousseau ve Hegel ile karşılaştırıyor.


Ahmet Yorulmaz, Remzi Kitabevi, gezi, 223 sayfa

Ahmet Yorulmaz’ın ‘Ayvalık’ı Gezerken’i, güncellenen baskısıyla, iyi bir gezi rehberi olmasının yanı sıra, Ayvalık için bir ansiklopedi niteliğinde. Yorulmaz, Cunda Adası, Şeytan Sofrası, Sarmısak Taşı, Ayışığı Manastırı, Saatli Cami ve Ayvalık evleri gibi, bölgenin kendine has yapılarını anlatırken, aynı zamanda doğal güzelliklerini, taşıdığı tarihsel ve kültürel mirasını da inceliyor. Yorulmaz’ın çalışması, bir gezi kitabı olmasının ötesinde, bölgenin İlkçağdan Osmanlı’ya kadar uzanan tarihini verirken, buranın önde gelen isimlerinden gündelik hayatına, yemeklerinden mübadillerdeki lehçe farklılıklarına ve adının nereden geldiğine kadar birçok konuyu barındırıyor.


Ahmet Büke, Kanat Kitap, öykü, 150 sayfa

‘Çiğdem Külahı’ ve ‘İzmir Postası’nın Adamları’, Ahmet Büke’nin daha önce yayınlanmış öykü kitaplarıydı. ‘Alnı Mavide’ isimli bu son kitapta ise, Büke’nin yirmiyi aşkın kısa öyküsü bulunuyor. Büke’nin bu kitapta toplanan öykülerinin çoğunluğu, karanlık karakterleri ve olay örgüleriyle öne çıkıyor. Fakat her seferinde de, çok küçük bir ayrıntı, olay örgüsünün karanlık seyrini aniden değiştirebiliyor. Örneğin kitaba adını da veren ‘Alnı Mavide, Elleri Kanda’ isimli öyküde, baş kahramanı Azur’un, kendisini çepeçevre saran acımasız dünyada, hayatta kalma savaşı hikâye edilir. Fakat öykünün ilerleyen sayfalarında, Azur’un karşısına çıkacak bir çocuk, bu kötülüğü bir nebze de olsa kesintiye uğratacaktır.


Zafer Aydın, Versus Kitap, mizah, 228 sayfa

Zafer Aydın, ilgi çeken Sollamalar dizisine, ‘Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi?’ isimli bu kitabıyla, kaldığı yerden devam ediyor. Aydın’ın bir önceki kitabını okuyanların da bildiği gibi, bu dizi, solcuların başından geçen komik, hatta trajikomik gerçek olaylara yer veriyor. Dolayısıyla kitap, sıkıntılı bir dönemi kayıt altına almaya çalışırken, bunu daha çok güldürü yönleriyle işlemesiyle ilgi çekiyor. Sola dair, ilk akla gelenlerin, çoğunlukla kendilerinin yaşadığı trajik olaylardır. Aydın’ın kitabı ise, bu sıkıntıların dışında, sol kesimin tarihindeki komik yaşanmışlıkları anlatıyor.

Alan L. Rubin, Alison G. Acerra ve Denise Sharf, çeviren: Cumhur Orancı, Doğan Kitapçılık, yemek, 335 sayfa

Üç yazarlı ‘Diyabet Yemekleri’, çoğunlukla dışarıda kendilerine uygun yemek türleri bulamayan diyabetlilere hitap ediyor. Kitap, pratik tarifler, görsel malzemeler ve rahat anlatımıyla, bu anlamda iyi bir rehber işlevi üstleniyor. Ayrıca tariflerde, egzotik malzemeler yerine, çok herkesin kolay temin edebileceği ürünlere yer verilmesi de, kitabı nitelikli kılan bir diğer ayrıntı. Yazarlardan Rubin diyabet uzmanı, Acerra diyetisyen hekim, beslenme uzmanı ve Sharf da, kitapta yer alan kahvaltı, öğle yemeği ve aperatif tariflerinin yaratıcısı.

Doğan Aksan, Bilgi Yayınevi, dilbilgisi, 223 sayfa

Doğan Aksan, ‘Türkçeye Yansıyan Türk Kültürü’nde, Türkçeyle Türk kültürü arasındaki bağı ortaya çıkarmayı, öte yandan da, Türkçenin tarih boyunca sahip olduğu sözvarlığının zenginliğini sergilemeyi amaçlıyor. Kitabın birinci bölümünde, Türk toplumunda kadın, erkek, evlenme ve düğün kavramlara; ikinci bölümünde ekmek, et ve peynir gibi beslenmeyle ilgili başlıca kavramlara; üçüncü bölümde toplumdaki gelenek-görenekler çerçevesinden, konuk, konukluk, komşu ve komşuluk gibi kavramlara; dördüncü ve son bölümünde de tanrı ve ölümle ilgili kavramlara odaklanılıyor.

Yusuf Ünal, Profil Yayıncılık, siyaset, 120 sayfa

Yusuf Ünal, ‘Tibuk’un Çeçenleri’nde, Besim Tibuk’un Çeçen mültecileri Türkiye’ye getirmesiyle başlayan ve Moskova’daki barış görüşmelerine kadar uzanan serüvenini anlatıyor. Kitap, Tibuk’un bu girişimini anlatmasının yanı sıra, Kuzey Kafkasya’yı kaybetmek istemeyen Rusya’nın, Çeçenlere uyguladığı şiddetin ayrıntılarına da yer veriyor. Çeçenistan, Rus ordusunun 1994’te buraya girme kararı almasıyla kanlı çatışmalara tanık oldu. İki yıl süren bu savaşın faturası, özellikle Çeçenistan için ağır oldu. Ünal, Çeçenistan’ın o dönemini ve o dönemde Tibuk’un barış için girişimlerini anlatıyor.


Fidel Castro, çeviren: Mehmet Harmancı, Agora Kitaplığı, anı, 195 sayfa

Fidel Castro, ‘İlk Yıllarım’da, çocukluk ve gençlik dönemlerini anlatıyor. Castro bu dönemde, katolik ağırlıklı ilk eğitimi sırasında, Hıristiyanlıkla kurduğu ilişkiyi; ütopyacı bir sosyalistken, üniversite yıllarında nasıl devrimci bir eylemciye dönüştüğünü anlatıyor. Kolombiya’da 1948 yılında patlak veren, Castro’nun da katıldığı halk isyanı; hücreye kapatılmasıyla sonuçlanan 1953’teki başarısız Moncada kışlası saldırısı, kitapta yer alan başlıca konular. Genç asi Fidel’i kendi ağzından anlatan kitap ayrıca, Castro’nun hücredeyken kaleme aldığı mektupları da barındırıyor.