BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Yeni çıkan kitaplar

Kitap dünyasında küçük bir gezinti, işte raflarda gözümüze çarpanlar

Abone ol


İnsan Ruhsallığı ve Tanrıya Dair İpuçları
Matthew Alper - Kalemus Yayınları - 400 sayfa

“Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez.” -SOCRATES

Matthew Alper, “the God Part of the Brain –a Personal Journey” isimli bestseller kitabıyla, sizi insan spritüelliği ve Tanrı inancı üzerine derin ve düşündürücü bir yolculuğa çıkarıyor.

Evreni Tanrı yaratmamış olabilir mi? Böylesi kusursuz bir düzen, bir Yaratıcı olmaksızın da var olabilir miydi?

Dünya Tanrı’nın bir eseri olmayabilir mi? Yoksa böylesi muazzam bir yaşam alanı ancak Tanrı’yla mı mümkün?

Yaşam bir kaza veya tesadüfler sonucu başlamış olabilir mi? Yoksa Tanrı’nın kurgusu olmadan hiçbir şey mümkün değil mi?

Dünya ve yaşamı insanoğlu da yaratabilir mi? Miller deneyi bunun bir kanıtı mı, yoksa bu deney bir aldatmaca mı?

Darwin bir şarlatan mı, Freud nereye kadar haklı?

İnsanlık ve dinler tarihinden bu yana, her şeyiyle ‘İnsan’ ve onun ‘Tanrı ihtiyacı’nın, gerek bilimsel gerekse felsefi tarafıyla büyük bir araştırması olan “Tanrı Yolculuğu”, tüm bildiklerinizi, tüm inandıklarınızı, tüm ruhsallığınızı, tekrar ele almanıza yol açacak.

Bu yolculuk sizi bekliyor.

“Ben sadece Tanrı’nın ne düşündüğünü bilmek istiyorum. Gerisi tamamen detay.”
-ALBERT EINSTEIN


Puna Pamir, Goa Yayınları , 2008 296 sayfa.
Puna Pamir’in ikinci kitabı olan Benim İnsanlarım okurları ile buluştu. Yazarın çocukluk yıllarının geçtiği, bugün için değişmiş ve unutulmuş Ankara semtlerinde başlayan anı öyküleri, günümüzün İstanbul’una ve yazarın kendi dünyasındaki yolculuklara doğru uzanıyor. Yazarın öykülerinin kaynağı gerçek hayat. Öyküleri olduğu gibi değil, edebi ve estetik kaygılarla yazıldığını görüyoruz. İnsanın geçmişini ve yaşadığı yerleri unutmaması güzel bir duygu. Kitabın genelindeki nostaljik öğeler, yazarın gözlem gücü, insan psikolojisinin derinliklerine inme yeteneği, anlatımındaki duygu ve düşünsel derinliğinin yanı sıra öykülerde kahramanların tutkuları, saplantıları, sevgileri, sırları ve özlemleri bizimle paylaşılıyor.

Nostaljik Ankara ortamında başlayan ilk anı öyküde, yakınları tarafından aldatılacağı korkusunu yaşamı boyunca duyan ama sonra bu korkularına doğru seçimler yaparak kaderini oluşturan Ferhan teyzeyi tanıyoruz. Yazarın, yine çocukluk yıllarında Ankara’daki bir komşusu olan Nelli ablanın, kişiliği gereği yaptığı seçimlerle, sıra dışı bir hayattan nasıl sıra dışı bir sona ulaştığını okurken öykünün geçtiği yıllardaki Ankara’nın pek çok unutulmuş özelliği bize hatırlatılıyor.

Bir sonraki anı öykü yine Ankara’da, yazarın genç kızlık yıllarında gözlemlediği, evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı kendine tutku haline getirmiş bir komşusunun sır dolu öyküsü. Yazarın üniversite yıllarına denk gelen bir diğer öykü ise Vücut Şampiyonu adını taşıyor.
Yetmişli yılların başında başlayan anı öyküde ise yazar, büyük değişimler için çabalayan Sibel’in, uğraşlarının ardındaki psikolojik nedenleri bize sunuyor. Bundan sonraki öyküler artık İstanbul’da geçiyor. Öykünün geçtiği tarihteki İstanbul özelliklerinin de vurgulandığı ilk öyküde evde çalışan bir yardımcının hayatını okuyoruz. Artık seksenli yıllara gelinmiştir. Türkiye değişimlerin içindedir, İstanbul’da yüksek sosyete oluşmuştur. Bir fabrikatörün eşi olan ve ebedi gençliği arayan Nimet hanımın yaşamöyküsünde, onun tutkularını öğreniyoruz.

Yazar, sonra seksenli yılların sonunda tanıdığı Ubeydullah adlı Kürt kökenli bir işçinin öyküsünü anlatırken, bir önceki öyküdeki varsıllığı ve bu öyküdeki yoksulluğu peş peşe yazarak Türkiye’deki sosyal yapının çelişkilerini hatırlatıyor. Kitabın son bölümü ise, yazarın kendi hayatından çekip çıkarttığı, çarpıcı ve duygu yüklü iki öyküden oluşuyor.
Sayım Çınar

78 Kuşağı’nın otuz yıllık yol hikâyeleri

Zafer Aydın Versus Yayınları, 2008, 228 Sayfa.

Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi? Zafer Aydın’ın ikinci kitabı... 1978 Kuşağı’nı anlatan çok sayıda roman, öykü, şiir yazıldı. Ancak o kuşağı ve yaşadıklarını mizahi açıdan ele alan yapıtlar bir elin parmakları kadar az. Zafer Aydın’ın kitabı sözünü ettiğimiz türden bir kitap.
Onlar için ‘Kayıp Kuşak’ diyenler de var. Belki de haklılar... Çünkü onlar kendilerinden önce gelen 68 Kuşağı gibi ‘efsane’ bir kuşak olamadılar. 78 Kuşağı denilince ilk akla gelen acılar, işkenceler, hapisler, sürgünler, ölümler oluyor. Bu nedenle de anlatılanlar, yazılanlar, hatırlananlar hep acı ile yoğrulmuş hikâyeler olmakta.

Peki, gerçekten o kuşağın yaşamında hep acı mı ağır basıyordu? Elbette değilÖ Yaşamı dolu dizgin yaşayan, geleceğe umutla bakan, ‘başka bir dünya’ yaratmak için yaşamlarını yok sayan o genç insanlar onları şimdi dinleyenlere, okuyanlara belki garip gelecek bir ‘gülümseme’ içindeydiler. Başlarına gelenlere gülümseyerek bakmayı, kendilerinle dalga geçmeyi becermişlerdi. Onları en güç anlarda ayakta tutan bu umutlu, bu güleç tavırlarıydı. Direnci, direnişi bu umut dolu duruşlarıyla bütünleştirdiler. Yoksa nasıl dayanılırdı onca arkadaşın yanı başında ölümüne, onca işkenceye, onlarca yıl hapis hayatına...
78 Kuşağı’ndan gelenler zaman içinde yaşadıklarını kaleme aldılar. Ancak neredeyse bütün yazılanlar doğal olarak acı dolu anıları anlatıyordu. Anlatılanlar “asık yüzlü, çatık kaşlı” insanların hikâyeleri olarak okundu, dinlendi. Ama 78 Kuşağı’ndan gelenlerin anıları sadece acı ve ölüm imgesinden ibaret değildi. Okulda, mahallede, karakolda, işkencede, mahkemede, cezaevinde başlarına öyle komik olaylar gelmişti ki... Bazıları nasıl bir ülkede yaşadığımızı unutanlara, unutmak isteyenlere ibretlik hikâyelerdi. Bazıları ise yaşadıkları onca şeye karşın nasıl gülebildiklerini anlatmaktaydı...

Zafer Aydın’ın kısa öyküleri, onların pek de bilinmeyen yönlerini konu edinmiş. 78 Kuşağı’nın keyifli anlarında birbirlerine anlattıkları bu öyküler aslında onların yaşam karşısında takındıkları o baş eğmez, ödün vermez
tavırlarının inanç ve inat kadar mizahi karakterlerinden de geldiğini bize göstermekte.
Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi? solun resmi tarihini değil, sözcüğün tam anlamıyla gayri resmi tarihini anlatan bir kitap olarak 78 Kuşağı’nı konu edinen kitaplar arasında bu özelliğiyle öne çıkıyor. Zafer Aydın’ın, 78 Kuşağı’nın otuz yıl süren bu zorlu serüvenine tanıklık ettiği kitap; akıcı üslubu, bir solukta okunmasının yanı sıra sol tarihimizin belleğinde izler bırakacak bir belge niteliğinde de...
FEZA KÜRKÇÜOĞLU


Grace I. Kunz, çeviren: H. Neslihan Demiriz ve Ayhan Demiriz, Scala Yayıncılık, iş dünyası, 572 sayfa
Grace I. Kunz imzalı ‘Perakende Planlama’, hazır giyim perakendeciliği ve merchandising konusundaki en önemli kaynaklardan biri. On iki bölümden oluşan kitap, merchandising teorisi, merchandising planı, ürün serileri geliştirmek ile sunmak ve ayrıca merchandising kariyer fırsatları gibi konulara odaklanıyor. Her bölümde örnek vakalarla da desteklenen kitap, hazır giyim perakendeciliği üzerine yazılmasının yanı sıra, Türkiye’de de son zamanların gelişen sektörlerinden perakendeciliğe dair önemli bir teorik kaynak olarak da öne çıkıyor. Kitabın sonuna eklenen merchandising sözlüğünün de, çalışmayı
yetkin kıldığını belirtelim.

Orhan Pamuk - İletşim Yayınları - 592 sayfa
Masumiyet Müzesi yalnızca aşk konusunu derinlemesine ele almıyor. Tartışma, birlikte gezme, "flört", nişanlanma, evlilik öncesi sevişme gibi konulara da cesaretle giriyor. Kız istemeler, nişan törenleri, ilk buluşmalar, ayrılıklar, evlilikler, ilişkiler ve aşklar anlatılıyor.

Pamuk'un bu romanı da, önceki kitaplarının çoğu gibi İstanbul'da geçiyor. Özellikle 1975 ile 1984 yılları arasındaki İstanbul'un sokakları, sinemaları, Beyoğlu, Boğaz, kitabın kalbinde. 592 sayfalık romanın 150'ye yakın kahramanının bir kısmı gerçek hayattan alınma, bir kısmı da okuyucunun tanıdığı bazı ünlü kişiler.

Yalnız Aşk değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutuku, aile ve mutluluk hakkındaki düşüncelerinizi de derinden etkileyecek bir roman




Ömer Lütfi Mete, Profil Yayıncılık, roman, 143 sayfa
Ömer Lütfi Mete, ‘İtfaiye Yanıyor’un devamı olan ‘İtfaye Yakıyor’ başlıklı bu kara mizah romanında, “derin devlet” edebiyatıyla alay ediyor. Orta yaşlarda bir gazetecinin, İtfaiye Genel Koordinatörlüğü’nün gizli ve özel çalışma toplantısına çağrılmasıyla başlayan roman, bu kurumun başındaki Tekin Batur’un “derin” çalışmalarını esprili bir üslupla anlatıyor. Ülke içinde kutuplaşmanın doruğa ulaştığı bu dönemde, koordinatörlük ülkenin “gerçek ve gizli” devleti olmaya çalışır. Romanın baş kahramanı gazeteci, bir yandan demokrasinin hayata geçmesi için mücadele ederken, bu karmaşa ortamında her şeyi daha da girift hale getiren “derin” ilişkileri de deşifre etmeye çalışacaktır.


Kemal Ateş, İmge Kitabevi, öykü, 103 sayfa
Kemal Ateş’in, 1995 PEN - Orhan Kemal Başarı Ödülü kazanan ‘Bir Şarkıyı Dinlerken’ isimli bu kitabı, yazarın usta işi dokuz öyküsünü bir araya getiriyor. Kemal Ateş, Türkçeyi en iyi kullanan, duyarlılığı ve gerçekçi sosyolojik-siyasal gözlemleriyle öne çıkan bir yazar. Elimizdeki kitapta yer alan öyküler de, Ateş’in bu tarzının en yetkin örneklerinden oluşuyor. Örneğin kitaba adını veren öykü, Baran isimli çocuğun baba özlemini hikâye ediyor. Tanınmış bir yazar olan Baran’ın babası Kemal, ülkedeki baskıcı darbe zihniyeti yüzünden kaçak yaşamak zorunda kalmıştır. Bu kaçaklık halinin duygusallığa düşmeden, çocuksu duyarlıkla anlatılması, metni samimi ve gerçekçi kılan başlıca unsur.


Hakan Karaduman, Cinius Yayınları, roman, 320 sayfa
Hakan Karaduman, ilk romanı ‘Zalimdi Zaman’da, ağırlıklı olarak Anadolu insanının dünyasına eğiliyor. Karaduman’ın bu kurgusu, baş kahramanları Oğuz ile Seher arasında yaşanan aşk üzerinden İstanbul’dan Akdeniz’e ve Toroslara kadar uzanıyor. Burada, önemli bir karakter olarak okurun karşısına çıkacak olan Seher’in annesi Mahide’nin trajik geçmişi, kurgunun olay örgüsünün gelişmesinde önemli roller üstlenecektir. Zira kurgu, geçip giden zamanın insanlar üzerinde yarattığı yitiklik hissini işlerken, en çok da Mahide’nin sırlarla dolu geçmişinden beslenecektir. Yine, roman kahramanlarının birbirinden farklı dünyalarda yollarının kesişmesi de, kurguyu ilginç kılan bir diğer etken.


Sargun A. Tont, Arkadaş Yayınevi, gezi, 151 sayfa
ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Sargun A. Tont, ‘Nereden Geliyorsun? Kuzeyden’ başlıklı kitabında, bisikletle dolaştığı farklı şehirleri, bu şehirlere dair gözlemlerini okurla paylaşıyor. Tont’un gezi yazıları, özellikle Türkiye’de henüz pek gelişmemiş bisikletli gezi kültürüne dair deneyimler sunmasıyla dikkat çekiyor. Ayrıca, Tont’un daha
önce yayınlanan ve doğa tarihi ile doğa felsefesine eğilen ‘Sulak Bir Gezegenden Öyküler’ kitabındaki bakış açısının burada da okuru beklediğini söylemekte fayda var. Dolayısıyla doğa aşığı Tont’un kitabı, gezilip görülen yerleri sunmasının yanı sıra, bu yerleri insan-doğa ilişkisi ve doğa felsefesiyle de çerçeveleyerek anlatıyor.


H. Rudolph Schaffer, çeviren: Selma Koçak, Doruk Yayımcılık, psikoloji, 349 sayfa
H. Rudolph Schaffer, çocuk psikolojisine odaklandığı ‘Çocuklar Hakkında Karar Verme’de, çocukların erken yaşlardaki sosyal gelişimleri hakkında bilgi veriyor. Ebeveynlerin bu gelişimdeki rolleri, çocuk ve ebeveyn arasındaki ilk bağların niteliği, ailenin işlevi, annesinin çalışmasının ve boşanmasının çocuk üzerindeki etkileri, stres karşısında çocukların hassasiyeti ve erken davranış problemlerinin uzun dönemdeki anlamı, Schaffer’ın çalışmasında ele alınan konulardan birkaçı. Kitabını çocuk psikolojisi alanındaki araştırmalarla da zenginleştiren Schaffer, bu konuda sıkıntı yaşayan ebeveynlerin, bunu aşmak için neler yapabileceğini anlatıyor.


İsmail Uyaroğlu, Yapı Kredi Yayınları, şiir, 125 sayfa
İsmail Uyaroğlu’nun son kitabı ‘Kirli Şiirler’, insanı sadece yüce duygularıyla değil, kötücül,
kara yönüyle işleyen şiirler barındırıyor. ‘Şölen’ isimli şiir şöyle: “Bir bıçak edin artık kendine / Bırak avutmayı bedenini / Ucuz zehirlerle, alkol vb. / Balkırken ölümün çelik dikeni // Bir bıçak... / Kromaj kaplı bir kan lekesi / Parlasın üstünde / Ve uğuldasın ölümün sesi // Bir bıçak edin... / Önce ucunu dene / İyi gelirse eğer / Gömersin şehveti etine / Bir bıçak edin artık... / Bileğine bir şans tanı / Eğlenirsin hem giderayak, ne güzel / Seyrederken hışırtıyla akan kanı // Bir bıçak edin artık kendine / Tutarken henüz elin / Bulamazsın sonra yaşlanınca damarı / Kaçar tadı şölenin”


Adrian Gilbert, çeviren: E. Özlem Gültekin, İnkılap Kitabevi, mitoloji, 376 sayfa
Maya gizemciliği, şu ana kadar birçok kitabın konusu oldu. Adrian Gilbert de ‘Çağın Sonu’ başlıklı bu kitabında, Maya medeniyetine ait kehanetleri anlatıyor. Gilbert ağırlıklı olarak, Maya takviminde dünyanın sonu olarak belirtilen 21 Aralık 2012 tarihinin gerçek olup olmadığına kafa yoruyor. Gilbert, Mayalara ait arkeolojik kazı alanlarını ziyaret ederek, bu iddianın kökenini araştırıyor. Yazar, araştırmalarının sonuçlarını barındıran bu kitabında, gökyüzünün daha önceki çağlarda ne tür bir oluşum sergilediği, söz konusu kıyamet kehanetinin gerçekleşmesi halinde günümüz dünyasını nelerin beklediği ve böylesi bir durumda neler yapılabileceğini anlatıyor.


Danielle Steel, çeviren: Leyla Özcengiz, Remzi Kitabevi, roman, 286 sayfa
Danielle Steel ‘Yüreğini Dinle’ isimli bu romanında, karakteri Carole Barber’in yaşadığı hafıza kaybını hikâye ediyor. Sinema ve tiyatro oyuncusu Barber, ikinci kocasını kaybettikten sonra roman yazmaya başlar. Bu esnada tıkandığını ve bunun da ancak geçmişiyle yüzleşmesi halinde aşılabileceğini fark eden Barber, bir dönem yaşadığı yaşadığı Paris’e gitmeye karar verir. Fakat Paris’e varışı, Barber için yeni bir hayatın başlangıcı olacaktır. Zira bu esnada trafik kazası geçiren Barber, hafızasını kaybeder. Roman, Barber’ın yakınları ve onu ziyarete gelen bir erkeğin yardımlarıyla ayakta kalışını ve geçmişinde yaşadığı bir aşkla yeniden buluşmasını hikâye ediyor.

,
Alyssa Brugman, çeviren: İlker Balkan ve Esma Kaya, Altın Bilek Yayınları, roman, 190 sayfa
Avusturalyalı yazar Alyssa Brugmann ‘Yalnız Yürümek’ romanında, ana karakteri Perditta’nın trajik hikâyesini anlatıyor. Başka kadınlara göre çirkin biri olarak tasvir edilen Perditta’nın, çok sevdiği Megan’la yaşadıkları kurgunun asıl konusunu oluşturuyor. İlk başlarda oldukça samimi olan ikili, daha sonra birbirinden soğumaya başlar. Perditta’nın evlatlık oluşu, çirkinliği nedeniyle toplumdan dışlanışı ve yaşadığı evdeki huzursuzluklar, bu soğukluğu besleyen asıl etkenler olur. Perditta günün birinde, en sevdiği dostunun düşündüğü gibi olmadığını, başından beri yanıldığını fark edecek ve bundan kurtulmak için trajik bir yol seçecektir.


Charles Darwin, Janet Browne, çeviren: Orhan Düz, Versus Kitap, anlatı, 161 sayfa
Bilim tarihçisi ve biyografi yazarı Janet Browne bu kitabında, şimdiye kadar yazılmış en büyük bilimsel kitaplardan olan Charles Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’nin öyküsünü anlatıyor ve onun günümüzdeki önemini açıklıyor. Browne, kitabın 1859 yılında yayınlanmasının ardından tüm dünyayı nasıl şoka uğrattığını, beraberinde ne tür düşünsel, toplumsal ve dinsel dönüşümler yarattığını anlatıyor. Browne çalışmasında, kitabın
başlangıç aşamalarını, Darwin’in türlerle ilgili teorisini, kitabın yayınlanmasını, kitap yayınlandıktan sonraki Viktoryen dönemde kopan tartışmaları ve nihayet ‘Türlerin Kökeni’nin günümüz dünyasına nasıl bir miras bıraktığına kafa yoruyor.


söyleşi: Emel Armutçu, İş Kültür Yayınları, söyleşi, 400 sayfa
‘Bir Levanten Şövalye’, küçük yaşlardan beri sinemayla ilgilenen ve sinemasın işletmecilik, oyunculuk, yapımcılık ve eleştirmenlik gibi farklı alanlarında çalışan Giovanni Scognamillo ile yapılan uzun soluklu bir söyleşiden oluşuyor. İtalya’dan göç ederek İstanbul’a yerleşen Gennaro Scognamillo isimli bir İtalyan’ın torunu olan Scognamillo bu söyleşisinde, ailesinin İtalya’dan Türkiye’ye göç edişini, çocukluğunun İstanbul’unu, Levantenliği, iki kültürlü olmanın beraberinde getirdiği avantajları, sinemanın kendisi için vazgeçilmez olduğunu, korku edebiyatına olan ilgisinin ilk ne zaman uyandığını ve yapmak istediklerini anlatıyor.


Vefa Poyraz, Bizim Kitaplar, anı, 284 sayfa
‘Bir Cumhuriyet Valisinin Anıları’, Bitlis, Trabzon, Bursa ve İstanbul valilikleri yapmış asker kökenli Vefa Poyraz’ın anılarından oluşuyor. Nevşehir’de dünyaya gelen Poyraz, İstanbul Maltepe Askeri Lisesi’ni, Harp Okulu’nu, Halıcıoğlu Topçu Okulu’nu ve nihayet Harp Akademisi’ni bitirmişti. Akademiyi bitirdikten sonra orduda subaylık yapan Poyraz, daha sonra belediye başkanlığı, valilik ve 4. Demirel Hükümeti’nde Köy İşleri Bakanlığı gibi görevler üstlenmişti. Poyraz’ın kitabı, askeri ve siyasî anılarının yanı sıra, bu zaman aralığında tanık olduğu darbeleri, Deniz Gezmiş’le yaptığı görüşmeyi ve o dönemin öğrenci olaylarına dair gözlemlerini okurla paylaşıyor.


Üstün Dökmen, Remzi Kitabevi, psikoloji, 165 sayfa
‘Deniz Kabukları’, bir süredir televizyonda ‘Küçük Şeyler’ isimli bir program hazırlayan Üstün Dökmen’in söz konusu programda ele aldığı bazı konuları genişletme-si ve bunlara yeni konular ekleme- siyle oluşmuş. Dökmen kitabında, insan ilişkileri, iletişim hataları, yaşama sevinci, çocukla iletişim, eşlerle iletişim, roller ve kadın-erkek eşitliği gibi birçok konuya değiniyor. Dökmen, televizyon programında olduğu gibi toplumda belli bir ağırlığı olan temel sorunları, teknik bilgilere boğmadan, anlaşı-labilir bir dille ve bazen de örnekle- me yoluna başvurarak anlatıyor.


İlhan Ürkmez, Sistem Yayıncılık, kişisel gelişim, 155 sayfa
İlhan Ürkmez, iş hayatına insan kaynakları uzmanı olarak başlamış ve halen insan kaynakları direktörü olarak çalışmaya devam ediyor. Ürkmez’in on beş yıllık iş deneyimi ile seminer çalışmalarına dayanan ‘Liderin Başarı Anahtarları’ ise lider ve yöneticilik konularında sahip olduğu bilgi ve tecrübeleri barındırıyor. Dolayısıyla kitap, konuya dair teorilerden çok, Ürkmez’in birebir tecrübelerinden oluşuyor. Ürkmez, bugünün iş dünyasında, bir liderin nasıl sorumluluk alacağını ve lider ile yöneticinin gerçekte ne görevler ve roller üstlendiğini anlatıyor.

E-DEVLET
editörler: Kurt Marquardt ve Orhan Gökçe, Çizgi Kitabevi, siyaset, 251 sayfa
Kurt Marquardt ve Orhan Gökçe’nin editörlüğünü üstlendiği ‘E-Devlet’, genel olarak devletlerin, özelde de Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolo-jisinin hızlı geliştiği yeni dünya düzenine nasıl adapte olabileceği-ne odaklanıyor. E-devlet olgusunu farklı perspektiflerden ele alan makalelerden oluşan kitap, hem konuya dair genel yaklaşımları hem de Türkiye’deki e-devlet uygulamalarını değerlendiriyor. Kitaba makaleleriyle katılan isimler şöyle: Kurt Marquardt, Orhan Gökçe, H. Tuğba Eroğlu, Erhan Örselli, Ali Şahin, Kadri Pamukoğlu, Şükrü Yıldırım ve Birol Akgül.


çeviren: Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği, Kalkedon Yayıncılık, siyaset, 79 sayfa
‘Hamburg Programı’ başlıklı bu kitap, Alman Sosyal Demokrat Par-tisi’nin (SPD) Temel İlkeler Progra- mı’ndan oluşuyor. SPD, Avrupa’nın en eski sosyal demokrat partile-rinden. Hamburg Programı ise müzakereler sonucunda, 28 Ekim 2007 günü onaylanarak 1989 Berlin Programı’nın yerine geçmişti. SPD bu programla, küresel kapita-lizmin eleştirel bir analizini yapıyor ve sosyal devlet rolünün önemini vurguluyor. Programın hedefleri arasında, herkese iyi bir iş, sürekli eğitim hakkı, asgari ücret ve emeklilik ile iş sigortası yasasında iyileştirmeler bulunuyor.


Tash Aw, çeviren: Derya Demiray, Say Yayınları, roman, 296 sayfa
Tash Aw’ın ‘Armoni İpek Fabrikası’, baş kahramanı Johnny Lim’in hayatını üç farklı karakterin gözün-den anlatmasıyla dikkat çekiyor. 1940’lı yıllarda, zengin Çinli tüccar Lim, Armoni İpek Fabrikası’nı kirli işlerine paravan olarak kullanır. Ro-man, Lim’in, Kinta Vadisi’nin varlıklı kadınların-dan Snow Soong’la evli-likleri etrafında dönüyor. Aw, Lim’in ölümünden sonra, onun yaşamöy-küsünü oğlu, eşi ve bir dostunun gözünden anlatıyor. Bu anlatımlar arasındaki derin uçurum, kurguyu yetkin kılan başlıca unsur. Aw’ın bu ilk romanıyla, 2005 Whitbread Ödülü kazandığını da hatırlatalım.