Bilim adamları bazı insanların neden yemek seçtiğini anlama amacıyla geniş bir veri tabanı oluşturmaya başladı.
Abone olBilim adamlarına göre bazı insanların yemek seçmesinin ardında genetik sebepler olabilir ve bunların ortaya çıkarılması bu huydan vazgeçilmesine yardım edebilir.
Zira bazılarının yemek seçmesi sadece damak tadıyla ilişkili ve makul boyutlardayken, bazılarınınki iş, evlilik ve sosyal yaşantılarını olumsuz etkileyebilecek boyutlara ulaşabiliyor.
ABD'deki Duke Üniversitesi'nden bilimcilerin çalışmasına gönüllü olarak katılan Rhonda West bunlardan biri. BBC'ye konuşan West, sorunun ailede başladığını belirtiyor ve ekliyor: "Çocukken bir şeyi yemeyi reddettiğinizde bu şımarıklık olarak algılanıyor. Ya da dikkat çekmeye çalıştığınız düşünülüyor. Oysa bazı insanlar için bazı şeyleri yemek çamur yemekten farksız" diyor.
Yemek seçmenin tıbbi bir rahatsızlık olduğunu düşünen 42 yaşındaki West, çalışmanın bir tedavi ile sonuçlanmasını dört gözle bekliyor ve içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor:
"Bazı yiyecekleri reddetme çocukluğumda başladı. Meme emmeyi reddetmişim mesela, biberonu da öyle. Şimdiyse sadece meyve, patates kızartması ve et yiyebiliyorum. Etin de üzerinde herhangi bir sos olmaması lazım."
"Pilav yiyebiliyorum, ama pirincin dokusunu sevmediğimden çiğnemeden yutmak zorundayım. Bir yiyeceğin şekli ya da dokusu çok önemli benim için. Örneğin spagetti yemek solucan yutmak gibi geliyor bana."
"Domatesin şeklinde beni rahatsız eden bir şey yok. Ama onun da kıvamı sorun. Isırdığımda elma kurdu yemiş gibi hissediyorum."
GENETİK Mİ PSİKOLOJİK Mİ?
Yemek seçme daha önce pek incelenmiş bir alan değil. Ancak obezite ve tat alma duyusuna ilişkin bazı araştırmalar, yemek seçmenin de kökenlerinde genetiğin olabileceğini düşündürüyor.
Bazı bilim adamları ise genetik bir etki varsa bile, psikolojik etkenlerin de mutlaka hesaba katılması gerektiğini düşünüyor. Rhonda West de her ikisinin etkili olduğu görüşünde.
Çocukluktan itibaren bazı şeyleri reddetmesinin genetik etkiye işaret ettiğini, ancak ailesinin ileriki yıllardaki zorlamalarının da kendisinde bir direnç oluşturduğunu belirtiyor.
Çalışmaya katılan bir başka gönüllü, Jenny Nikolaisen ise genetik etkinin daha baskın olduğu görüşünde. 34 yaşında olan ve her gün sadece hamburger ve patates kızartması yiyebilen Nikolaisen, aile büyüklerinde de benzer sorunlar olduğunu belirtiyor.
"Yeni bir şey denediğimde öğürüyorum. Bir kere brokoli denedim, ağzımda bir ağaç varmış gibi geldi."