BIST 9.673
DOLAR 35,15
EURO 36,57
ALTIN 2.957,64
HABER /  GÜNCEL

Yemek kokusunun da parfümü olacak

Koku hayatımızın vazgeçilmez parçası olmaya devam ederken gelecekteki karşımıza çıkacak parfüm esansları da bizi şaşırtacağa benziyor.

Abone ol

Koku, bir süredir hiç olmadığı kadar önem kazandı. Vücutların, saçların, giysilerin güzel kokularla cazibeli hale getirilmesine son olarak mağazalar, kurumlar, defileler, filmler, konserler, sergiler de katıldı...

Mağazaların iyi ve mutlu hissettiren kokular sayesinde satışlarını artırdığı artık bir sır değil. Günümüzde defileler, özel konserler ve tanıtımlar bile o atmosfer için özel olarak üretilmiş kokularla akıllara yer etmeyi hedefliyor.

Koku üreten en önemli dünya firmalarından biri de Türk: MG Gülçiçek Koku Fabrikası. Firma dünyanın en prestijli, en tanınan parfümlerini üretiyor. Ofisboy’luktan dünyanın en önemli parfüm fabrikalarından birinin sahipliğine uzanan hikayesiyle birlikte parfüm danyasındaki gelişmeleri Mişel Gülçiçek’ten dinledik...

MG Gülçiçek Koku Fabrikası’nın kurucusu Mişel Gülçiçek esansla küçük yaşlarda tanışmış. 11 yaşında babasını kaybeden, Saint Benoit öğrencisi Mişel, ofisboy olarak çalışma hayatına başladığı Pe Re Ja firmasında işi öğrenmiş. 1980’de Gülçiçek Kimya ve Uçan Yağlar Anonim Şirketi’ni kurmuş. Soyadının ‘Gülçiçek’ olmasını hoş bir tesadüf olarak değerlendiriyor. Bugün Fransa dahil pek çok ülke için esans üretimi yapıyor.

Fabrikasında parfüm dışında, deterjandan ruja, oda parfümünden bakım ürünlerine kadar akla gelebilecek her türlü ürüne koku üretiliyor. 49 yıllık firma önemli şirketlere, kurumsal kimliklerinin bir parçası olacak özel kokular tasarlıyor. Zaten şu günlerde otellerden rezidanslara, ayakkabı tabanı yapanlardan boyacılara kadar herkes MG Gülçiçek’in kapısını çalıyor. Neden mi? Çünkü kokular hayatımızı ele geçiriyor!

Lüksün zirvelerinden kabul edilen kişiye özel parfüm üretiminde gelinen son nokta ne?

Trend ne yönde? Kişiye özel parfüm tasarımı ilk olarak Avrupa kraliyet ailesinden Catherine de Medici zamanında, sarayda özel parfümör çalıştırılması ile o dönemin zenginlik göstergesi haline gelmiş. Marie Antoinette’le birlikte parfüm, hijyen ve medikal amaçlı kullanımın dışında gerçek anlamıyla kullanılmaya başlanmış, floral çeşitlilik kazanmış. Bugün de kişiye özel parfüm yaptırılıyor tabii ama sayıları çok az.

Parfümün modası var mı?

Olmaz olur mu? Hatta kıyafet modasıyla parfüm modası paralel gidiyor. Şimdilerde parfümde de kıyafetteki gibi ‘vintage’ modası var. Anneannelerimizden duymaya alışık olduğumuz vanilya gibi pudramsı kokuların daha modern versiyonu yine moda. Kıyafet modasında nasıl ki eski dönemlerin etkilerini görüyorsak, retro kıyafetlerimize yansıyorsa, parfümde de bunu hissetmek mümkün.

Dünyanın en ünlü parfümörü kim?

Çok var ama bünyemizde danışmanlık veren burnu 1,5 milyon dolara (2,3 milyon TL) sigortalı Macar asıllı Amerikalı parfümör Andor Hun bugün dünyanın önemli birkaç parfümöründen biri. Andor, 55 yıldır bu sektörde ve burnu neredeyse bir köpeğin burnu kadar hassas. Kokladığı her şeyin içinde ne var ne yok tanıyor.

Kişiye özel parfümlerin dışında artık kurumlar kendilerine özel parfüm tasarlatıyor. Firmalar neden buna ihtiyaç duyuyor? Satışı parfüm nasıl etkiliyor?

Pazarlama artık boyut değiştirdi. Koku satışta çok önemli. Özellikle mağaza zincirleri, oteller, rezidanslar, özel şirketler kurumsal kimlik yaratmak için bize kendilerine özel koku hazırlatıyor. İşletme de personel de aynı koksun istiyorlar. Kurumun nasıl bir kimliği, rengi varsa, koku da markanın logosu, amblemi oluyor. Bazen ayakkabı tabanı yapanlar, kağıt endüstrisinde çalışanlar, boyacılar bile kapımızı çalıyor. Biz de hayallerindekini anlayıp istedikleri kokuyu tasarlıyoruz. Kurumlar markalarının bakış açısını, hedef kitlesini, beklentisini, müşteri profilini bize anlatıyor. Biz de onlara kurumsal bir kimlik kokusu tasarlıyor, üretiyoruz.

Siz Türkiye’de ilk defa bir sinema filmine, bir defileye, projeye ve sergiye koku götürdünüz. Sizden bu etkinlikler için nasıl kokular talep ettiler?

Mesela Fatih Akın’ın ‘Soul Kitchen’ adlı filmini kokulandırdık. Filmde afrodizyak bir tatlı yapılıyordu. O tatlının tarifini getirdiler. Tatlıya uygun bir koku tasarladık. Melis Ağazat’ın ‘Bir Yaz Günü Öğleden Sonra’ adlı sergisi vardı, onu bir yaz gününe bağlayan anısını anlattı bize. Çocukluğundan kalan koku incirdi. Biz de ona göre bir koku tasarladık. Moda alanına da girdik. Tuğba-Azra Çetin’in ‘Hidden World’ adlı defilesini kokulandırdık.

En son da Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından İsmail Acar, Hakan Aysev ve Burçin Büke’nin Yunus Emre’yi ‘Sevgi’ ile anlatmak için düzenlediği ‘Yunus 5 Duyu’ projesini kokulandırdık. Bu projede de Anadolu motiflerini kullanmamız istendi. Sade, yeşillik ve çimen koksun istediler. Her koku etkinliklere katılanlarda büyük ilgi uyandırdı. Yapılan projelerin kimliği daha iyi ortaya çıktı.

Avrupa ve Amerika’da yeni trend, aşçıların yemekleri kokulandırmasıymış. Türkiye’de de bu yapılıyor mu?

Evet dünyada öyle bir trend var. Türkiye’de henüz yok ama kısa süre içinde şefler bunu da yapacaktır.

Dünyanın en pahalı esansı hangisi?

Ud kokusu. Kilosu 20 bin eurodur. Araplar çok sever.

Dünyanın koku haritası nasıl?

Japonlar minimalist. Hafif, taze kokular onlara göre. Limon kolonyasını bile parfüm olarak kullanabilirler. Ama Arap modası bambaşka. Onlar sert, ağır kokular seviyor. Şişesini değerli taşlarla süslemek istiyorlar. Kilosu 20 bin euro olan Ud kokusu tam onlara göre. Paçuli diye bir esans var, çok ağır ama onu da Araplar çok kullanıyor.