BIST 9.976
DOLAR 34,08
EURO 38,08
ALTIN 2.833,48
HABER /  GÜNCEL

Yazarlar sustu mu konuşturulmadı mı?

Irak Savaşı’na protestolar sürerken yazarlarımız ve yazar örgütlerimizdeki suskunluğa göz atmak istedik.

Abone ol

SEMA ASLAN Amerika’nın "Irak’a özgürlük" savaşına tepkilerini gösteren çeşitli kesimler, yeryüzünün hemen her sokağında, caddesinde sık sık bir araya geliyor. Türkiye’de de çeşitli eylemler düzenleniyor. Bu eylemlere katılanlar içinde kuşkusuz pek çok sanatçı da yer alıyor. Haberi hazırladığımız sırada Edebiyatçılar Derneği, P.E.N. Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası Amerikan ve İngiliz ürünlerini boykot kararı aldıklarını açıkladı. Yine bir grup şair, savaşa karşı "Şairler Bildirisi"ni sundu. Bu eylemlerle eşzamanlı olarak hazırladığımız haber, "Yazarlar, savaşa karşı ‘örgütlü’ bir tepki verebildiler mi?" sorusu ekseninde alınan görüşleri içeriyor. Orhan Pamuk "Yazar örgütü değil; kuzu örgütü!" Ben savaşa karşı hem yurt içinde hem yurt dışında yazarak tepki gösterdim. Savaşa karşıyım ama bu da genel bir soyut karşı olma durumu değil. Bush hükümetinin dünyaya hükmetme tarzına karşıyım. Bu konuda basında ve medyadaki hele özellikle ilk başlardaki tepkisizliğe çok kızdım. Savaşa karşı yazarlar pek fazla seslerini çıkarmadılar, evet doğru. Bazı köşe yazarları biraz karşı çıktı; benimkiyle bambaşka gerekçelerle de olsa. Yazar örgütlerine gelince, onlar hiçbir şeye karşı çıkmıyor. Yazar örgütü değil; kuzu örgütü durumundalar. Bir zamanlar Aziz Nesin’in önderliğinde yazar örgütleri çok canlı, çok diriydi. O zamanlar ben bütün canlılıklarına rağmen o yazar örgütlerinin biraz fazla siyasetle uğraştıklarını, siyasi yanları güçlü edebi yanları zayıf yazarların öne çıktıklarını düşünürdüm. Ama şimdi bu kuzu örgütlerinin yanında o eski cesur, girişken yazar örgütlerini mumla arıyorum. Bu yazar örgütlerinin bu kadar kuzu olmasının bir nedeni de şu veya bu şekilde dolaylı yollardan devletten, kültür bakanlığından destek almış olmaları mı acaba diye düşünüyorum. Bir de belki de tepki göstermiş, bazı bildiriler yayımlamışlardır. Ama medyada onları takan yok. Onlarda da sözlerini dinletecek cesaret ve kararlılık yok. Yazar örgütleri özellikle Kürt sorunu sırasında çok cesaretsiz ve çok devlet güdümünde davrandılar; bu kararsızlıklarını, renksizliklerini şimdi üzerlerinden atamadılar. Bugün savaş aleyhine konuşmak dün Kürt savaşı aleyhine konuşmaktan çok daha kolay. Konuşsalar da kendilerini dinletemezler. Güven ve saygı gitmiş bir kere. Ahmet Ümit "Tabela örgütlerinin aktif çalışması olmadı!" Gerek Türkiye Yazarlar Sendikası gerek P.E.N, bu konuda gözlemlediğimiz kadarıyla aktif bir çalışma yapmadı. Ama ben kişisel olarak barış girişimine üyeyim. Onun etkinliklerine başından beri katıldım. Savaş çıkmadan önce bildiri dağıtılmasından Yüzler Meclisi’ne kadar pek çok etkinlikte vardım. Ayrıca "Çölün Kanı" isimli öykümü Internet sitelerinde dolaştırdım. Yazarların bir örgütlülük halinde tepki verdiği söylenemese de barış girişiminin organizasyonlarında tek tek pek çok arkadaşımız vardı. Yazmak en bireysel yaratma süreçlerinden biri; belki bu nedenle kolektif bir tepkiden söz edemiyoruz. Yazarlar Sendikası ve P.E.N var ama aslında yaptıkları hiçbir şey yok, bunlar tabela örgütü olarak var. Müge İplikçi "Can alıcı bir karşı duruş yok!" P.E.N’in Türkiye kolu bu konuda girişimlerde bulundu diye biliyorum. Fakat bunun can alıcı bir karşı duruşa dönüşmediğine inanıyorum. Hepimiz savaşa karşıyız ancak bu karşı duruşun ete kemiğe bürünmesi için daha çok çaba harcamamız gerekiyor. Bu ülkede biz yazarlara susmaktan çok konuşmak yaraşacak, bir gün bunu hepimiz anlayacağız. Hamdi Koç "Boş konuşan adam durumundan yoruldular!" Bir kere yazarlık bireyciliği, örgüt de çoğulculuğu ifade eder. Üç beş yazar bir araya gelince zaten savaş çıkar. Yazar demek ego demektir. O yüzden yazarlar dünyanın hiçbir yerinde tatmin edici bir örgütlenme içinde olamazlar. Bırakın Irak halkını, kendi mesleki çıkarlarını korumak için bile bir arada hareket edemezler. Bu bir. İkincisi, elimizdeki savaş aslında karışık iş. Saddam da makbul bir adam değil. Saddam’ın yerinde kalması Irak’ta Saddam hanedanlığı kurulması demektir. Yüz sene sonra yine onun torunlarıyla uğraşırız. Karşı çıkılması gereken şey, daha en baştan, "müdahaleciliköti, adalet denen şeyin istendiğinde askıya alınabilir bir şey haline getirilmesiydi. Yıllarca çıkıldı da. Ama ne yapsan boş. Politikacılar yazar vicdanından ya da retoriğinden ne zaman etkilendiler ki?! Nihayet, karşı çıkma eğilimleri olan yazarlar da, artık, "doğruyu söyleyen ama neticede boş konuşan" adamlar durumuna düşmekten yorulmuş olabilirler. Reha Çamuroğlu "Gruba dahil olmayanları arayıp sormuyorlar!" Yazarlar arasında bu konuda bir birlik yok. Bir grup yazarın savaşa hayır demeyi kendi tekellerinde zannettiklerini düşünüyor ve görüyorum. Bir kabile gibi hareket eden bir grup var. Bu grup örneğin savaşa hayır bildirisi çıkarırken ortaya, bu gruba dahil olmayanları pek aramıyorlar, sormuyorlar. Şu ana kadar savaşa evet diyen bir yazar duymadım. Ama ‘savaşa evet’in içeriği nedir, tabii bu da önemli. Ben her koşulda savaşa hayır demekle birlikte Irak’taki savaşı da bir Amerikan saldırısı olarak görüyorum. Kaynak : Milliyet