BIST 9.640
DOLAR 34,60
EURO 36,64
ALTIN 2.934,96
HABER /  GÜNCEL

Yazardan (!) bankacılara hakaret

Baran kendisine bu hakareti ediyor etmesine ama cümlenin sonu bankacıları ayaklandıran sözlerle bitiyor..

Abone ol

İnternet Haber, günler önce bu başlığı Tuğçe Baran'ın köşesinde okuduğunda tepkisiz kalmıştı. Ancak, çizmeyi aşan yazarlara tepki koyduğumuzu çok iyi bilen okurlarımız "Bu konuyu nasıl işlemezsiniz?!" diye eleştirince bu haberi gecikmeli de olsa yapmak farz oldu. Haberle ilgili bir yorumda bulunmayacağız.. Yorumu sizlere bırakıyor ve Tuğçe Baran'ın yazısını aynen yayınlıyoruz: Bankacılığa da el attık Bakıyorum da herkesin yüzü beş karış... Tatil yapanlar duruma daha adapte olamamış, yapmayanlar barut fıçısı... Bizim gazeteciliğin de böyle bir kusuru var işte... Bayramı seyranı yoktur. Dokuz yıldır ilk defa VATAN'da bayram tatili yapabildim.. Ya bayramın başında çıkarsın tatile, kıçında dönersin kös kös, ya başında çalışırsın ortasında basar gidersin. Bazen tüm bayram çalışırsın, kimse de "niye çalıştın?" demez... İşe ilk başladığım yıllarda öyle salakça bir umudum vardı. Bayramda çalışırdım ve beklerdim ki şefim bana ertesi hafta iki üç gün tatil versin. "Yavrucuğum sen bayramda çalıştın, önümüzdeki Pazartesi ve Salı gelme çocuğum..." Al işte kafadan beş gün tatil! Ama bir kerecik de denmedi böyle bir şey... "Şefim ben bayramda çalıştım, bir iki gün.." demeye kalk anında gürlerler.. "Ne var çalıştıysan? Ben de çalıştım. Git BANKACILIK yap o zaman bayramda tatil yapmak istiyorsan..." Şu zavallı bankacıların da adı ne çok geçer bizim muhabbetlerde... Tahmin edeceğiniz gibi pek sempatik bir şekilde değil. Bankacı okurlarımın kalbini kırmayayım şimdi bayram sonrası bayram sonrası ama bizim için bankacılık demek "sıkıcılık" demek. "Beğenmiyorsan git bankacı ol" diye bağırıyorsa bir müdür şunu demek istiyordur: "Bu işin dertlerini çekemiyorsan eğlencelerini de hakketmiyorsun demektir. Bankaya gir, tatilini yap, maaşını, primini al ve sıkıntıdan patla, öl, geber!". Sıkıcılık deyince de akan sular durur bizim işte... Çünkü bu salak, bu parasız, bu allahın cezası işi yapmamızın tek nedeni, itiraf edelim süper eğleniyor olmamız... Memlekette ne kadar hergele varsa hepsi de gazeteci olmuş anasını seveyim... Bankacılık eğlenceli bir iş midir bilmiyorum. Uzaktan pek öyle görünmüyor. Sabahtan akşama kadar para, rakam, sayı görmek belki de kimileri için son derece iştah açıcı bir şeydir. Genelleme yapmayayım ama ben bugüne kadar eğlenceli bir bankacı da tanımadım... Manasız bir neşeleri vardır fakat hakiki bir eğlenceleri yoktur... Kaç tane bankacı tanıyorsam hepsinin de hayatı aşağı yukarı aynıdır. Üniversiteden mezun olur olmaz on altı tane bankanın sınavına girerler. (Neyse ki artık o kadar çok banka yok) Üç tanesinin sınavını kazanırlar, aklımın hiç ermediği hesaplarla bir tanesini seçerler. Çalışmaya başladıkları İLK banka şubesinde evlenecekleri kendi gibi bankacı kadını veya adamı bulurlar. Evlenmeye karar verir vermez bankacılık alışkanlığıyla otururlar her şeyi tek tek hesaplarlar. Ne zaman evlenilecek, kadın ne zaman döllenecek, çocuk hangi gün hangi saat doğacak, ilkokula ne zaman başlayacak, üniversitesi için ne zaman para biriktirilmeye başlanacak, ev taksidine ne zaman girilecek, yazlık nereden ve kaç yıl sonra alınacak... Emekli olma şehri neresi olacak. Böyle 40 yılın planını tıkır tıkır yaparlar bir muhallebici köşesinde. Hiç öyle uzatmadan şipşak flört edip dört beş ay için evlenirler. Evlenmeden önce eşlerden bir tanesinin ailesinin olduğu şehre tayinlerini isterler. Tayin beklenirken kız hamile kalır. Yerleştikten sonra çocuk doğar. İki buçuk yıl sonra ikinci de pörtletilir ve kadın tüplerini gidip bağlatır! Bankacı dediğin aşağı yukarı böyle bir şey işte... Gerçi son yıllarda bankaları battı çıktı derken onlar da epeyi bir heyecanlandılar ama... O rüzgarlar da geçti.. Hadi bakiim Tuğçe Tembelbok! Çalış da bankacı olma! He he he..