Yazar Stephen King, favori korku filmi olarak George Romero'nun "Yaşayan Ölülerin Gecesi"ni belirlerken, korkunun niteliğinin izleyicinin yaşına göre değiştiğini vurguladı ve gençliğinde "The Haunting", yetişkinliğinde ise "The Blair Witch Project" filmlerinin kendisi için etkileyici olduğunu söyledi.
Abone olDünyanın önde gelen korku yazarlarından Stephen King, 'en...' başlığıyla açılan film listelerinin yaygınlaştığı son yıllarda "en korkunç filmler" ifadesinin niteliğinin izleyicinin yaş grubuna göre değiştiğini belirtti.
Bu konuyu hak ettiğinden fazla düşündüğünü söyleyen yazar, "Benim vardığım sonuç, "en korkunç"un izleyicinin yaşına göre değiştiği.
Benim için 16 yaşında bir çocukken en korkunç film “The Haunting” (Robert Wise'ın yönettiği) idi. Bir yetişkin olarak ise, artan kıyamet duygusu ve gerçekten korkunç son 35 saniyesiyle “The Blair Witch Project” idi. Ama genel olarak, George A. Romero'nun düşük bütçeli başyapıtı “Night of the Living Dead” (Yaşayan Ölülerin Gecesi) diyebilirim."
Kendini beğenmiş ağabeyin kötü Boris Karloff taklidini asla unutmayacağım diyen King, filmdeki o sahneyi şöyle anlattı.
“Seni almaya geliyorlar Barbara... İşte şimdi bir tane var!” Mezar taşları arasında tökezleyen yaşlı aylağı işaret ediyor, ancak yaşlı aylağın yeniden canlanmış bir ceset olduğu ortaya çıkıyor ve Barbara kendini arabasına kilitlediğinde, yağcı kardeşin - Johnny - anahtarları aldığını keşfediyor. Bu arada, yaşlı adam ona ulaşmaya çalışıyor ve izleyici onun durmayacağını anlıyor. Bu saf atavistik dehşet anıdır. Barbara arabayı boşa alır (muhtemelen anahtar olmadan imkansızdır, ama bu sizin için filmdir) ve tepeden aşağı yuvarlayarak kaçar... geçici bir süre tabii."
Filmin yıllar içinde esas gücünü kaybettiğini söyleyen yazar yine de onu izlediği ilk andaki etkisini şöyle anlatıyor:
"Sonunda kimse hayatta kalamaz. Bu film yıllar içinde temel gücünü kaybetti - neredeyse “Rocky Horror” gibi bir Midnite Madness şakasına dönüştü - ama ben hala ilk izlediğimde hissettiğim çaresiz dehşeti hatırlıyorum. Ve şimdi düşünüyorum da, “Blair Cadısı” ile aralarında gerçek bir benzerlik var; her ikisinde de müzik ya çok az ya da hiç yok, her ikisinde de tanınmamış oyuncular rol alıyor, her ikisinde de düşük teknolojili özel efektler var. Bunlara rağmen değil, bunlar sayesinde işe yarıyorlar."