İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk verdiği röportajda sanat camiasından ünlü isimlerin Umre'ye gitmelerini bakın nasıl değerlendirdi
Abone olİNTERNETHABER.COM İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk yeni çıkan kitabı 'Şirk ve Deizm'i Derya Demir'e anlattı.
Kitabında Allah'ın yetkilerini kendinde bulan günahkarlara dikkat çeken Öztürk, din bezirganlarından ve dini kendilerine alet eden riyakarlardan kurtuluş için Deizm felsefesini öneriyor.
Yaptığı açıklamalarla ve yazdığı kitaplarla ezberleri alt üst eden, söylenmemişi söyleme cesaretini gösteren bir devrimci desek tam yerine oturacak bir ifade olur hiç kuşkusuz Profesör Dr. Yaşar Nuri Öztürk için. CHP milletvekili olarak parlamentoya, ardından kendi kurduğu Halkın Yükselişi Partisi ile seçimlere giren Öztürk aktif siyaseti bıraktı ve ilahiyat alanındaki çalışmalarına geri döndü. Öztürk'le son kitabı Şirk ve Deizm'i konuştuk.
“Din maskeli Allah düşmanlığı şirk ve şirke tepkinin felsefeleşmesi, Deizm” adlı kitabınız çıktı. Öncelikle hayırlı olsun. İlk ağızdan öğrenelim. Okuyucu ne bulacak bu kitapta?
Bütün İslam dünyasını eleştiriyorum. Din adına esip gürlediği için iktidarı da eleştiriyorum.
Okuyucular bu kitapta Müslüman kitleden bin seneden bu yana gizlenen, üzeri örtülen gerçekleri bulacaklar. Geriye doğru gidelim. Maun suresi, İmam Azam ve Allah'la Aldatmak kitaplarım devrim niteliğindedir. Hem İslam hem de Türk-İslam düşüncesinde devrim niteliği taşıyor. Türk insanı yaşadığı dini İslam sanıyor. Türkiye'de İslam yaşanmıyor. Şirk ile İslam karması bir ucube dini yaşıyoruz.
Şirk ve Deizm üzerinde duruyorsunuz. Nedir şirk ve deizm?
Şirk, Allah'ın yetkilerini birilerine paylaştırmak demektir. Allah'ın yetkilerini kullanan insanlar var. Allah'a ortak koşanlar ve kendilerini o yetkilere sahip görenler var. İslam dünyasında ve özelde Türkiye'de de var. Kuran buna “şirk” diyor ve “eğer böyle ise benim getirdiğim din yok. Hiçbir hayır göremezsiniz” diyor. İstediğiniz kadar cami yapın karşılığı yoktur. Böyle ise bu camilerde kılınan namazlar lanetten başka bir şey getirmez. Maun suresi gerçeği budur. Bunları ilk defa Müslüman halka ben anlattım.
Deizm, din sınıfının ürettiği şirklere karşı çıkan adamların felsefesidir. İnsanlığın en haysiyetli felsefesi Deizm'dir. Deistler Allah'ı inkar etmiyorlar. Allah'a olan samimi imanları yüzünden din adamı denen sahtekar ve namusszulara karşı çıkıyorlar. “Şirk”i anlatıpta Deizm'i koymazsam eksik olur. Kuran diyor ki “Allah'a imanınızı korumak için size anlatılan dine karşı çıkarsanız sizi korurum.” Kuran din sınıfını en ağır eleştiren kitaptır. Bunlar insanlığın huzur ve mutluluğunu mahfetti. Okumadılar, mezarlığa hapsettiler, orada kaldı. Şimdi bu mesajları insanların önüne çıkarıyoruz. Şirke ve riyakarlığa bulaşan insanlar 24 saat başını secdeden kaldırmasalar da ben bunları lanetliyorum ve onları mahfedeceğim. Böyle bir din kitabı gördünüz mü. İşte Kuran budur.
Kendisini dini lider olarak gören ve bu sayede nüfuz sahibi olanlar var. Kim bunlar, bunların karşılığı var mı?
İsam din sınıfını kabul etmiyor. Din sınıfını yıkmıştır. Kuran'a göre din sınıfı varsa din yok, şirk vardır. Din sınıfı şirk üretiyor. Allah'ın asla affetmeyeceği şey “şirk”tir. Bu din adamları insanların mallarını çeşitli sahtekarlıklarla tıka basa yerler ve insanları Alllah'a götüreceğiz diye Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar.
İslam dini hoşgörülüdür. Bunu biliyoruz ama merak ettiğim şu. Ne yaparsan yap, ne kadar kötülük yapmışsan da tövbe edersen affolur derler. Kişi günahlarının cezasını çekmeyecekse ilahi adalet nerede peki?
Evet böyle bir hoşgörü vardır. Ancak şirke düşmemek şartıyla. Affedilmeyecek hiç bir günah yoktur. Sizin günahlarınız Allah'ın rahmetinden büyük olamaz. Ama şirk Allah düşmanlığıdır. Şirke bulaşanları Allah düşmanları olarak görüyor. Allah düşmanlarını mı affedecek. Asla.
Kimler şirke bulaşmış sayılıyor?
Riyakarlar. Peygamberimizin açık ifadesiyle riyakarlık en rezil, en kahpe şirktir. Kamu malı talanı Maun suresine göre şirktir. İnsan haklarına tecavüz yine şirktir. Bütün zulümler şirktir. Kuran savaşı bir tek gerekçeyle meşru sayar. Zulüm varsa. Zulüm yoksa inançlar için savaşamazsınız. Zulüm varsa zulme uğrayanın Müslüman olma şartı da getirilmemiştir. Zulum nerede varsa savaşacaksın. Bakın mesela bizim cumhuriyeti kuran dedelerimiz, Atatürk ve yanındakiler savaşlarının alt yapısını müdafai hukukla oluşturdular. Memleketleri işgal edilmiş onların bulduğu tabire bakın. Hukukun müdafası demişler.
Dinin müdafası dememişler.
Bizler Kuran'ı tanımıyoruz o zaman. Böyle bir gerçek var. Bize tanıtmaya çalışanlar da bihaber.
“Kuran'ı tanıyor musunuz” kitabım var sırada. Sadece Türk halkı değil, İslam alemi Kuran'ı tanımıyor. Türkiye'de tanıyarak okuyanı saysam iki yüz tane adam ya çıkar ya da çıkmaz. Bin senedir okunmamış. Mezarlığa hapsedilmiş. Dini de camilere, tekkelere oraya buraya çöreklenen sömürücü, Kuran'ın tabiriyle “şeytan evliyası” kotarmış.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ tekke ve tarikatlere yeşil ışık yakan bir açıklama yapmıştı. Tekke ve zaviyeler açılabilir. İslam dininde yeri var mıdır?
Tarikatlar ve tekkeler 1950'den bu yana bütün hızıyla faaliyetteler. İslamın yerine geçti bunlar. Tarikatlar dediğiniz Allah'ın yetkilerini kullanmaya kalkan kurumlardır. Şirk kitabımda bunları anlatmayacağım da kimleri anlatacağım. Çağın en büyük İslam düşünürü kabul edilen Muhammet İkbal 1920'lerde bunların şirk ürettiğini, bunların İslam'ı mahfettiklerini ve bunlardan kurtulmadan İslam'ın doğru anlatılamayacağını söylüyordu.
Bütün tarikatler için geçerli midir bu. Mevlevilik, Kadirilik....?
Her neyse. Hepsi için geçerli. Mevlevilik içlerinde en iyisi olandır. Tarikat mantık ve zihniyetini getirirseniz bu İslama'a aykırı olur. Kuran “yol” tabirini kullanarak diyor ki. “Allah'ın yolu bir tanedir ve buna uyun. Bunu yozlaştırırsanız birçok yol yakanıza yapışır. Tarikat “yol” demek ve mahfolursunuz.
Diyanet İşleri'ne de kitabınızda değiniyorsunuz. Türkiye'de herşeyde olduğu gibi bu konuda da bir tartışma var. Olması gereken nedir?
Diyanet İşleri yüzbin kişilik bir din sınıfı. İki buçuk katrilyonluk parayla kotarılan. Dünyada İran'da dahil, namaz kıldıran insanlara 2,5 katrilyon dağıtan bir din sınıfı var mı? İran dahil. İslamiyet namaz kıldıran adamlara maaş vermenizi kabul eder mi. Bu şirk demektir. Böyle bir kurum olamaz. Tarihin en büyük din sınıfı.
İKTİDARIN GÖZÜNE GİRMENİN YOLU UMRE
Umre ve hac için gidenlerin Araplar tarafından sömürüldüğünü düşünenler var. Öyle midir?
Bu ayrı bir dangalaklıktır. Hac Kuran'ın ibadet olarak öne çıkardığı bir değerdir. Ömründe bir defa bir Müslüman maddi imkanları varsa hac eder. Umre diye bir emir yoktur. Tercihe bağlıdır. Ama şimdi İslamiyet umre dinine dönüştürüldü. Çünkü ne kadar sahtekar, ne kadar haram yiyici, ne kadar sarhoş ve hayatı dine sövmekle geçmişler varsa kendilerini umreyle aklıyorlar. Bugünkü dinci iktidarın gözüne girmenin birinci yolu umredir. Umreye gideceksin ve eşinin başını örteceksin. Oldu ve bitti. Sahtekarlığın atardamarı burası işte. Onun için umreler, haclar hiçbiri anlam ifade etmiyor benim için. Çünkü dinciler kullanıyor. Hayatı boyunca dine sövmüş adamlar biliyorum bugün umreye giden.
Sanat camiasından ünlü isimler özellikle sık sık umreye gidişleri ile gündeme geliyor.
Sanat camiasındaki omurgasızlıkları da düşününce kusmam geliyor benim. Ne sanatı ne sanatkarı... Geldik gördük ki bunların satmayacağı bir şey olmadığını anladık. Senelerdir sömürdükleri Atatürk'ü sattılar ilk olarak.
Deizm'e sığınanlar çoğalacak mı?
Dinciliğe karşı çıkan namuslu adamlar artıkça Deizm'e sığınanlar da artacaktır. Allah'a imanını korumak istiyor fakat din adına yapılan sahtekarlıklara prim vermek istemiyor. İşte otomatik Deist oldu. Din adı altında şirke gidişten şikayeti olanlar Deizm'e gider.
TÜRKİYE'DE İKİ PARTİ VAR: AKP, BDP
Parlamentodaki çerçeve nasıl yansıyor size?
CHP ana muhalefetsiz parti. Eğer muhalefet yapmak buysa ülkenin vay haline. CHP hiçbirşey yapmıyor. Sadece kendileri ile boğuşuyorlar. CHP'nin pusulası ve rotası sapmış. Koordinatlarını birisinin yerine oturtması lazım. Sallandıkça batıyor. MHP içinde aynı durum geçerlidir. Türkiye'de sadece iki parti var. Birisi iktidar partisi AKP, diğeri BDP. Gerisi masal. Bu parlamentoda devlet adamı yok. Felsefi ve hukuki bir kavramdır devlet adamlığı. Bugün örnek vereceğim kimse yok. Başbakandan aşağıya doğru inin bir tane bu söylediğim kavrama uyacak biri yok. Amerika Türkiye'yi ölçüyor, biçiyor, dikiyor. Amerika yönetiyor. Kimi kullanarak yönetiyor. Onu da siz söyleyin. Ama iyi ki yönetiyor. Çünkü tamamen bunlara bıraksa daha kötü bir hale geleceğiz. Türkiye Ankara'dan yönetiliyor demeyin, dalga geçmek olarak algılanırım. Bu millet çok ciddi hatalar yaptı. O hataların faturasını ödeyecek.
SARIGÜL HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ İLE İLGİLENİYOR
Siz aktif siyasetten elinizi çektiniz. Halkın Yükselişi Partisi'nden de ayrıldınız. Şu anki akıbeti nedir. Mustafa Sarıgül'ün partiyle ilgilendiği doğru mu?
Ben siyasetin dışındayım şu anda ama bu bir daha siyasete girmeyeceğim anlamına gelmesin. Ben parti siyaseti yapmıyorum. İnsan meseleleri ile ilgileniyorum hala. Gazetede siyasette yazıyorum. Gayet tabi ben ot değilim. Ülkemin şartlarına bakarım, benim yapabileceğim bir şey olursa ucundan tutarım. Halkın Yükselişi Partisi'ni kurdum ve bütün illerden seçime girdim. Kolay bir iş değildi. Ayrıldım şu anda partinin onursal başkanı sıfatını yakıştırmışlar bana. Mustafa Sarıgül şimdi ilgileniyor partiyle. Mustafa'nın parti ile ilgisi var. Onun ekibi ile benim partiden ayrılırken bıraktığım ekip birlikte çalışıyorlar.
Sağlık durumunuz nasıl?
Sağlık durumum gayet iyi. Bir sorun yok. Fazla kilolarım vardı. Ameliyat münasebetiyle fazla kilolarımdan da kurtuldum. Hiçbir şikayetim yok.
Saba Tümer ile Cuma günü gerçekleştirdiğiniz programa olumlu tepkiler çok fazla. Saba Tümer'e kızıyorsunuz zaman zaman. Alıştı herhalde sizin tepkilerinize.
Saba ne yaspsın, soru geliyor, o da soruyor. Saba çok düzgün, iyi niyetli biri. Kuran'ı okumaya da başladı. Bu işlerin içine girdi. Saba ile program artık klasikleşti. Reytingleri çok iyi gidiyor.
Türk halkı sizde ne buluyor?
Ben herhalde çok yakışıklı, uzun boylu bir adam değilim. Düzgün bir adamım ben, dürüst bir insanım. Bilgili bir adamım. Benim bilgimle başa çıkmak kolay değildir. Beş altı dilde okuyan bir adamım. 30 yıldır yalpalamamış, kıvırmamış, bir davayı ciddiyetiyle savunan bir adamım. O yüzden halk beni hergün artarak okuyor. Benim yerime konacak kimse yok.
Yapamadım dediğiniz hiçbir şey olmadı mı?
Oldu. Türkiye'yi yönetmek istedim. Amerika buna izin vermedi. Türk halkı da Aamerika'nın yanında yer aldı. Benim yanımda değil.
Pişmanlıklarınız oldu mu?
Oldu tabi. Evlenmeseydim daha iyi olurdu. Benim gibi adamlar evlenmesin, işini yapsın. İki kere evlendim, ikisi de olmadı. Bunu diyorum, belki üçüncü defa da evleneceğim. Ama doğru bir iş değil.
Sevgililer gününü geride bıraktık. Sizin için anlamı var mıydı?
Var tabii ki. Belki ben de hediye aldım biri için.
Aşkı nasıl yaşıyorsunuz?
Adam gibi yaşarım. Düzgün ve dürüst adam aşkı da ona göre yaşar. Aşk tüketiilmez. Etiler'de bir lokantada başlatıp, öbür lokantada biten ilişkiler aşk değildir. Siz aşk mı diyorsunuz. Soytarılıktır bu. 40 defa evlenirsiniz ama aşık olamazsınız. Ben hayatımda bir kere aşık oldum. İki kere evlendim. Belki beş kez evleneceğim. Ama aşkı bir kez yaşadım. İkincisi olmaz.
Sizin için çapkın diyorlar. Yanılıyorlar mı?
(Gülüyor) Cevap vermeyeceğim. Yoruma açık. Konuşsun herkes.