Yeni TCK'nın kara kara düşündürdüğü yazarlardan biri de Engin Ardıç. Fakat usta gazeteci, yeni yasalara rağmen, eski eleştiri tarzından vazgeçmedi.
Abone ol Türkiye, yeni bir sürece girdi. Fakat yeniliklere rağmen Engin Ardıç, özgünlüğünü yitirmeden, o alıştığımız tarzıyla yazmaya devam etti. Ardıç, başlıklı yazısında her zamanki gibi hem güldürdü, hem de düşündürdü.Yazı : Engin Ardıç
Kaynak :
Bugün 1 Haziran 2005... Yeni Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdi... Bakalım kim hangi fıkrayı anlatacak?
Az kalsın 'ne fıkrası' olduğunu da yazacaktım ama tırstım... Acaba başıma dert alır mıyım? 'Karadeniz kıyılarında yaşayan, genellikle gaga burunlu, hamsi yemeyi ve inşaat yapmayı seven vatandaşlar' desem bölücülükten hayatımı kaydırırlar mı?
Yeni çıkan paraların kısa sürede nasıl yıprandıklarını anlatan bir haber okudum, onu yorumlayayım ama bu kez de 'Türk parasına hakaretten' gitmeyelim gümbürtüye?
Çünkü bir tarihte televizyonda 'enflasyon yüzünden paramız paçavraya döndü' demiştim de, zeki bir seyirci beni savcılığa şikayet etmişti.
Hakettiği gerçek sıfatı yazamıyorum, bu kez de dellenirse kurtuluşum olmayabilir.
Savcı da, sağolsun, takipsizlik kararı vermeden önce, 'Engin Bey, gene de ifadenizi almak zorundayım, kusura bakmayın' demiş ve sonra çay ısmarlamıştı.
Şimdi bunu yazdık diye adliyeyi tahkir ve tezyiften girmeyelim içeri?
Pardon, çay değil, kuşburnu içtik.
Hadi buyurun, gerçekleri tahriften bir dava daha...
Her neyse. Merkez Bankası yetkilileri, piyasaya yılbaşında çıkarılan YTL banknotlarının daha beş ayda eskidiklerini, 'fersudeleştiklerini' yani yıprandıklarını, daha şimdiden önemli miktarda banknotun imha edilmek üzere bankaya geri döndüğünü açıklamışlar!
Haberi yapan arkadaş, açıklamada bulunan yetkililerin adlarını yazmamış. İster misiniz şimdi adamlar 'bunu zikretmesine izin vermiş değiliz' diyerekten beni mahkemeye versinler de içeri tıktırsınlar? Bilmemkaçıncı maddeye göre böyle bir hakları var galiba...
Üstelik yıpranan paralar içinde yeni ellilikler ve yüzlükler de önemli bir yer tutuyorlarmış!
Hadi birlikleri beşlikleri anladık da, 'gavur parasıyla' yaklaşık yetmiş beş dolar ya da altmış avro tutan yüzlüğü niçin yıpratıyorsunuz? Bu kadar mı 'mal kıymeti' bilmiyorsunuz? Ya da paranız bol da önem mi vermiyorsunuz, elinizin kiri sayıyorsunuz?
Yetkililer her zamanki gibi 'cüzdan kullanın' tarzında tavsiyelerde bulunuyorlar. 'Üstüne yazı yazmayın, buruşturmayın, delmeyin, yırtmayın' diyorlar. Ben de gülüyorum.
Hadi buradan da kaydık mı, aziz Türk milletine gülmekten?
'Paraların çorap arasında ya da meme arasında taşınmasını önlemek istiyorsanız önce köylülükten kurtulmamız şarttır' diyeceğim, 'sosyal bir sınıfı sosyal bir sınıfa...' muhabbetinden gene ayvayı yiyeceğiz.
Peki ne önlem alsın emekli Ayşe Teyze kapkaççıya karşı, parayı memeye tıkmaktan başka?
'Ayşe Teyze'nin memesini karıştırmaktan' da yedik mi ayvayı? Müstehcenliğe girer mi?
'Ayvayı yemek' şeklinde argo kullanmaktan da herhalde hapı yutarız... 'Hapı yutmak' deyiminden de bir kere daha...
Eloğluna 'gavur' demekten de AİHM yolu görünür mü acaba?
Kardeşim, şaka yapabilecek miyiz yapamayacak mıyız yeni kanuna göre, onu söyleyin bana... Teşbih, istiare, kinaye, tecahül-ü arifane suç mu değil mi? Espri yapmaya cevaz var mı?
Dıngıllara göre kabahat da, kanun ne diyor?
Al işte, dıngıla da dıngıl dedik, o da yasak, al bir ceza da buradan.