BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,36
ALTIN 2.929,18
HABER /  GÜNCEL

Yargıtay'ın bildirisine herkes tepkili

Eraslan Özkaya'nın tekrar göreve döndükten sonra bir basın bildirisi yayımlaması basında tekpilere neden oldu. Derya Sazak, bildiriden duyduğu endişeleri dile getirdi..

Abone ol

Telefon dinlemede medya ölçütleri:yasaklamak, basını susturur ve tek yanlı olmaya iter. Basın Kanunu'nun 19. maddesi düzeltilmeli Gerçeklik, kamu yararı, güncelliği Prof. Köksal Bayraktar'a göre basın, toplumu yakından ilgilendiren olayların belgesini yayımlamalı. Bunu Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'nın göreve başlamasının ardından 246 üyenin katılımıyla toplanan Yargıtay Büyük Kurulu'nca yayımlanan bildiride çete haberleri nedeniyle medya suçlandı. Bildiride, son aylarda Yargıtay'ı yıpratmaya dönük 'müvekkil - vekil arasındaki telefon görüşmelerinde oluşan ilişkilerin tek mağduru hâkimler olmuştur' deniliyor. Özkaya'nın suçlandığı Yargıtay - MİT - Çakıcı odaklı haberlerde 'Soruşturmaya konu olan dosyalarının hangisinin kötü niyetli kişilerin istekleri doğrultusunda karara bağlandığının açıklanamamış olması' kurumları yıpratma uğraşına bağlanıyor. Medya kuruluşları, kişisel ikbal ve istikbal ya da 'ekonomik çıkar' uğruna bu haberleri yapmakla suçlanıyor. Olayı 'derin devlet'in medyayı yönlendirmesine dek götüren yaklaşımlar da var. Yargı desteklemişti Milliyet başta, Türkiye'de medya ve sivil toplumun gücü 'Susurluk skandalı' ertesinde birleştiğinde, en büyük destek yargıdan gelmişti. Susurluk kazası da sonuçta 'polis soruşturması'ydı ancak medya örtülmek istenen gerçeklerin üzerine gitmeye başlayıp dosyadaki bilgi belge ve fotoğrafları yayımlamaya başlayınca 'çete'nin devletteki uzantıları çorap söküğü gibi ortaya çıkmıştı. Zaten Susurluk skandalına 'çete' adını koyan da DGM Savcılığı oldu. Çatlı'lar, Bucak'lar, Ağar'lar arasındaki ilişkiler sergilenip skandal Meclis'e dayanınca, Susurluk'un etrafına 'dokunulmazlık' duvarları örüldü. O zamanki DGM'ler bile, siyasilerle baş edemeyince, 'Milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmadıkça, özel time mensup polisleri içeride tutmanın eşitsizlik ve mağduriyet yaratacağını' itiraf etmek zorunda kaldılar! Etik sorumluluk Yargıtay Büyük Genel Kurulu şimdi, 'Hâkim teminatı ile yasama dokunulmazlığını birlikte mütalaa etmek, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz' diyerek dokunulmazlık zırhına, hakkında meslek etiğine sığmayan iddialar ortaya atılan yargı üyelerini de dahil etmeye çalışıyorlar. Sayın Eraslan Özkaya, 'etik' yönden, Yargıtay'ı bu tartışmanın dışına çekerek, görevinden çekilseydi genel kuruldan yargıç güvencesini bir ayrıcalık, 'imtiyaz' gibi gören bildiriler çıkmasına gerek kalmazdı. Elbette yargının bağımsızlığı anayasal güvence altındadır. Ancak son dönemde, kimi Yargıtay üyelerini ve hâkimleri konu alan iddialar karşısında kamu vicdanını rahatlatacak kararlar üretmek yerine, 'Kol kırılır, yen içinde kalır' yaklaşımıyla meslek dayanışmasının öne çıkarıldığı olgusu gözden kaçmıyor. Neşter - 2 kararı Örneğin 'Neşter - 2' davasında Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu 29 Haziran 2004 tarihinde 'haberleşme özgürlüğünün gizliliği ihlal edilerek yasak yöntemlerle elde edilen bulguların, yasal kanıt sayılamayacağı ve ceza yargılamasında delil olarak kullanılamayacağı' kararına vardı. Kamuoyunda bu karar, Yargıtay üyesi Ergül Güryel'in 'korunması' olarak algılandı. Kararın zamanlaması da ilginçti, o tarihlerde Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçırılmasıyla ilgili soruşturmada ilk sanıklar ele geçirilmeye başlamıştı. Muhtemelen, üst düzey Yargıtay mensuplarının 'dinlemeye düştüğü' haberi Ankara'ya ulaşmış olabilirdi. Eğer telefon kayıtları 'zamanında' haber yapılmamış olsaydı, Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Yalçınkaya, Sedat Peker'le bağlantılı telefon konuşmaları yayımlandıktan sonra da görevini sürdürecekti. Telefon dinlemeleri Medyanın haber verme işlevini yerine getirirken Yargıtay kararlarıyla da kabul edilmiş 3 ölçütü göz önünde bulundurması gerekiyor. Prof. Köksal Bayraktar'a göre bunlar: 1) Gerçeklik, 2) Kamu yararı, 3) Güncellik. Burada dikkate alınması gereken başka ölçütler de var. Polisteki telefon kayıtları mahkeme kararıyla mı alınmıştır? Medya, toplumu bilgilendirmeye çalışırken 'adil yargılanma' hakkını ihlal etmekte midir? 1998 yazında Alaattin Çakıcı'nın, Korkmaz Yiğit başta, pek çok işadamı ve Eyüp Aşık gibi siyasilerle yaptığı telefon görüşmelerinin tutanakları Mesut Yılmaz hükümetinin sonunu getirmişti. Son aylarda bu tür haberlerde niye patlama oldu? Polis adliye muhabirleri, telefon kayıtlarını haberleştirerek, güvenlik birimlerinin ve geri plandaki siyasi iktidarın 'manipülasyonu'na mı gelmekte? Prof. Köksal Bayraktar, gazetecilerin üzerinde 'Demokles'in kılıcı' gibi sallanan Basın Kanunu'nun 19. maddesindeki 'yargıyı etkileme suçu'nu oluşturan 'gizliliği ihlal' hükmünü Milliyet Okur Temsilcisi'ne değerlendirdi: Basın duyurmalı 'Toplumsal hayatı yakından ilgilendiren olayların belgesini basın yayımlamamazlık edemez. Böyle bir yasak ve cezalandırma, basının haber verme fonksiyonunu ortadan kaldırmakta ve maddedeki yaptırımın ağırlığı basını alabildiğine susturucu ve tek yanlı olmaya itici bir işleve sahip bulunmaktadır. Şayet bir toplumda mafya, çeşitli kuruluşlarla ve önemli kişilerle ilişki içindeyse, basın bunu topluma duyurmak zorundadır.' 4422 Sayılı Organize Suç Örgütüyle Mücadele Yasası'na göre telefon konuşmalarının dinlenmesi 'yargıç kararıyla' mümkün olabilmekte, ses bantlarının tutanakları dosyaya konulmakta, gazeteciler de zaten savunma avukatlarınca öğrenilmesi mümkün olan belgeleri 'kamu adına' haber yapmaktadırlar. Burada ölçüt, doğruluk olmalıdır! Milliyet, geçen hafta 'Balkan Kardeşler Cinayeti' diye bilinen davada Sedat Peker'e yakınlığıyla tanınan bir sanığın kurtarılmasında rolü olduğu öne sürülen Nusret İnce adlı hâkimin '5 yıldızlı tatil köyüne gönderilmesi'ne ilişkin telefon kayıtlarını haber yapmıştı. Hâkim ince, Savaş Ay'a, Sedat Peker'le ilişkisini reddeden şeyler söyledi, Sabah gazetesi de aynı kasetlere ulaşıp, 'Tatile gidecek bir abi var. Reis biliyor. Kime gitsin?' şeklindeki tutanağı görünce 'Hani yalandı!' diye manşet attı. Neşter - 2 davasında tanıklık yapan yargıçlar ise, Ergül Güryel'in kararı etkilemeye çalıştığını açıkladılar. Haluk Kırcı'yı Ukrayna'da yakalatan da 'cep telefonu' olmuş! Mafyayı, çeteyi izleyeceğiz derken, 'Gizli Kulaklar Ülkesi' olma- yalım, yargı kararı olmaksızın yasadışı dinlemelere karşı çıkalım. Ancak çetelerin devleti 'kurt gibi' kemirmesine, yargıdan, medyadan, siyasetten himaye görmesine göz yummayalım. Medya üzerine düşeni yapıyor. Aynı duyarlılığı Meclis'ten de bekliyoruz. Basın Kanunu'nun 19. maddesi düzeltilmelidir. MİLLİYET